İdare Hukuku

Sınır Dışı Etme Kararına İtiraz Dilekçesi – Deport

Sınır Dışı Etme Kararına İtiraz Dilekçesi - Deport

Sınır dışı etme kararına itiraz dilekçesi sınır dışı (deport) etme kararının iptali için idare mahkemesinde dava açmak için verilen dilekçedir. Ülkemizde bulunan yabancı uyruklu kişiler hakkında yetkili mercilerce oturum süresinin dolması, suça bulaşması, kaçak olduğunun tespiti ve çeşitli sebeplerle yetkili mercilerce sınır dışı etme kararı verilmektedir. Deport etme kararı alındıktan sonra hakkında sınır dışı kararı verilen kişiler veya avukatları tarafından 60 gün süresi içerisinde yetkili idare mahkemesinde deport kararına itiraz dilekçesi ile beraber iptal davası açabilir. Uygulamada hakkında sınır dışı etme kararı verilen kişiler hakkında geri gönderme merkezine götürülenler olduğu gibi doğrudan sınır dışı edilenlerde olabilmektedir.

ANKARA NÖBETÇİ İDARE MAHKEMESİ BAŞKANLIĞINA

Yürütmenin Durdurulması Taleplidir.
Adli Yardım Taleplidir.

DAVACI : ………(Yabancı Kimlik No:…..) (Irak Türkmen Vatandaşı)

ADRES  : Akyurt Geri Gönderme Merkezi / ANKARA

VEKİLİ  :

ADRES :

DAVALI : Ankara Valiliği (İl Göç İdaresi Müdürlüğü)

KONU : Müvekkil aleyhine Ankara Valiliği tarafından verilmiş olan …. tarihinde tebliğ edilen …… sayılı Sınır Dışı Etme kararının yürütmesinin durdurulması ve Sınır Dışı Etme Kararının İPTALİ talebini içerir dava dilekçemizdir.

AÇIKLAMALAR

I.ÖN BİLGİ

Müvekkil …. menşe ülkesi IRAK’taki karışıklıklar, bölgedeki terör faaliyetlerinden, yaşama alanı bulamamasından, ailesinin geçimini sağlayacak ekonomik zaruretten dolayı ve en önemlisi aile bireyleri ile birlikte yaşadığı can ve mal korkusuyla ülkemize sığınma amaçlı gelen bir kişidir.

Müvekkil hakkında Ankara Valiliği tarafından verilmiş olan ….. tarihinde tebliğ edilen …… sayılı Sınır Dışı Etme kararı aşağıda anlatılacağı üzere Anayasaya, Uluslararası İnsan Hakları Sözleşmelerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatlarına ve hukuka aykırıdır. Söz konusu işlemin iptali gerekmektedir. ŞÖYLE Kİ;

Müvekkil gerekli resmi kayıtlarını tamamlayarak hukuki sorumluluklarına uygun bir şekilde ülkemizde yaşamaktayken hakkında sınır dışı kararı verilmiştir.

Özetle, davaya konu sınır dışı kararı, hukuka ve vicdana aykırı konumdadır.

Önemle belirtilmelidir ki, müvekkil tekstil sektöründe çalışmakta geçimini ülkemiz standartlarında karşılamaktadır ve devletimize yük olmamaktadır.

Diğer bir önemli husus ise; müvekkili Türkiye’de kaldığı süre içerisinde hiçbir suça karışmamış, adlarına da hiçbir soruşturma ve kovuşturma açılmamıştır. Irak Türkmeni olması sebebiyle de toplumumuzla kültür birliği içerisinde yaşantısını devam ettirmektedir.

BÜTÜN BU SEBEBLER NAZARA ALINDIĞINDA MÜVEKKİL ALEYHİNE VERİLMİŞ OLAN SINIR DIŞI ETME KARARININ İPTAL EDİLMESİ GEREKMEKTEDİR.

Müvekkilin halen Akyurt Geri Gönderme Merkezi‘nde bulunması, adına kayıtlı hiçbir menkul veya gayrimenkulün bulunmaması, hiçbir şekilde maddi imkanının olmaması nedeniyle öncelikle adli yardım talep ediyoruz.

II.AÇIKLAMALAR:

Müvekkilim hakkında anılan sınır dışı etme kararı usul, kanun, uluslararası sözleşmeler ve hakkaniyete aykırıdır. Sınır dışı kararının uygulanması hâlinde davacı müvekkilin, ülkesi Irak’ta yaşanan terör eylemleri sebebiyle hedef gözetmeksizin gerçekleşen şiddet eylemlerinde telafi edilemeyecek şekilde zarara uğraması ve aile bireylerinin ve kendisinin ölme ihtimali bulunmaktadır. Bu nedenle anılan kararın iptali hakkında karar verilmesi gerekmektedir. Şöyle ki;

Müvekkil 2020 yılında Türkiye’ye gelmiş ve o tarihten beridir ülkemizde yaşamaktadır. Kendisi Irak Türkmen uyrukludur. Bekardır. Kendisi Irakta yaşamakta iken Terör Örgütü baskılarından dolayı can güvenliği korkusu ile vatanını terk etmek zorunda zorunda kalmıştır. Şöyle ki; kendisi henüz 13 yaşında iken ağabeyi öldürülmüş, evleri ve arabaları Terör Örgütü tarafından yakılmış ailesine işkence edilmiştir. Bu ve bu şekildeki maruz kaldığı baskı ve işkencelerden ötürü hayatta kalabilmek saikiyle 16 yaşında Kuzey Irak Kürt Bölgesine sığınmış, orada 2 yıl süre ile yaşadıktan sonra 19 yaşında Türkiye’ye sığınmıştır. Burada hiçbir cezai soruşturma veya kovuşturmaya konu olaya karışmamıştır. Türkiye’de sabit ikamet sahibidir. 25.02.2024 başlangıç tarihli, 24.02.2026 bitiş tarihli güncel ve aktif ikamet izni bulunmaktadır.(Ek:1). Diğer taraftan ülkemize maddi açıdan hiçbir şekilde yük olmamaktadır. Tekstil sektöründe aylık maaşla çalışmaktadır. Maddi açıdan kendisine fazlasıyla yetecek para kazanmaktadır.

Müvekkil hem Türkiye’de kaldığı süre boyunca hem de Irak’ta yaşadığı dönemde herhangi bir suça bulaşmadığı gibi Türkiye’ye sığınması da haklı sebeplere dayanmaktadır. Şöyle ki Türkiye tarafından ve diğer dünya ülkeleri tarafından terör örgütü olarak kabul edilen … örgütü müvekkilin yaşadığı bölgede yoğunluklu olarak faaliyet göstermektedir.

Müvekkil ülkesinde terör örgütü Terör Örgütü’in isteklerini yerine getirmediği için ailesi ve kendisi ölümle tehdit edilmiş ve canı korumak amacıyla ülkemize gelmiştir.

Ülkesindeki diğer bölgelerde yaşama imkanı var gibi görünse de; müvekkil ırkı ve mezhebi itibarıyla yerleşecek güvenli bir bölge bulamamıştır. Şöyle ki; müvekkil Türkmen ve Sunnidir. Irak ülkesindeki bölgesel-mezhepsel-ırksal güç ve dengeler ve ayrımlar nazara alındığında müvekkilin yaşam tehlikesinin olduğu açıktır.

Ayrıca terör örgütü ….’in emir ve talimatlarını yerine getirmediği ve Türkiye’ye kaçtığı gerekçesiyle bu örgüt tarafından hedefe alınması riski söz konusudur.

Müvekkil hakkında sınırdışı etme yönünde işlem tesis edilmesine gerekçe Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün “….” tespitli nitelemesidir. Bu işlem hukuka aykırıdır. Şöyle ki; Müvekkil bahse konu suçlamaya ilişkin bir soruşturma ve kovuşturma süreci geçirmemiş, müvekkile ilişkin yukarıda zikredilen suçlarla ilgili bir ceza yargılaması yapılmamış ve YARGILAMASININ SONUCU BEKLENMEKSİZİN, MÜVEKKİLİMİZİN İŞLEMEDİĞİ BİR SUÇTAN DOLAYI HAKKINDA SINIR DIŞI KARARI VERİLMESİ AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ ÇERÇEVESİNDE İHLAL OLUŞTURDUĞUNA DAİR BİR ÇOK AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİ KARARI MEVCUTTUR. Zira müvekkilimizin kendisini savunma hakkı elinden alınmış, lehine delil sunma, müdafi yardımından yararlanma haklarını kullanabilmesi mümkün kılınmamıştır. Bu şekilde yargısız infaz yapılarak müvekkilimiz hakkında sınır dışı kararı verilmiştir. Bu husus AİHS madde 6/3 gereğince adil yargılanma hakkının ve Masumiyet Karinesinin ihlalini oluşturmaktadır. Aynı zamanda Ceza Hukuku bağlamında “Suçta ve Cezada Kanunilik” ilkesi de ihlal edilmiştir.

Müvekkil hakkında hiçbir araştırma yapılmadan, Yargılamasının sonucu beklenmeksizin, müvekkilimizin işlemediği bir suçtan dolayı hakkında sınır dışı kararı verilmesi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi apaçık ihlalidir.

Müvekkil hakkında verilen sınır dışı etme kararı hukuki ve vicdani değildi Sınır Dışı Etme Kararına İtiraz dilekçemiz ve yapılacak yargılama neticesinde iptali gerekmektedir. Yukarıda da belirtiğimiz üzere müvekkilin sabit ikamet adresi bulunmakla birlikte kurumca belirlenecek ilde yerleşme ve hayatını devam ettirme düşüncesi söz konusu olması sebebiyle kaçma veya kaybolma durumu söz konusu değildir. Lehe olacak diğer tedbirler öngörülmeden sınır dışı etme uygulanmasının hukuka uyarlığı bulunmamaktadır.

III.DAVA KONUSU HUKUKA AYKIRI İŞLEMİN TELAFİSİ GÜÇ VE İMKANSIZ ZARARLAR DOĞURACAĞI VE İVEDİLİKLE İŞ BU SINIRDIŞI ETME KARARINA İTİRAZ DİLEKÇEMİZ DOĞRULTUSUNDA  YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASININ GEREKLİLİĞİ HUSUSUNDAKİ BEYANLARIMIZ

İdari işlemin temel özelliklerinden biri olan hukuka uygunluk karinesi, bir idari işlem hakkında iptal davası açılmış olsa dahi, bu işlemin icrai etkisini işlem iptal edilene kadar sürdürmesi anlamına gelmektedir. Bu ilkenin sakıncası, hukuka aykırı bir işlemin iptaline karar verilene kadar ilgisi bakımından olumsuz sonuçlar doğurabilmesidir. Yürütmenin durdurulması müessesesi de hukuka aykırı idari idari işlem uygulandığında ortaya çıkması muhtemel telafisi güç zararların en azından dava sonuna önlenmesi ve ertelenmesi veya dava sonunda verilecek bir iptal kararının etkisini yitirmeden sonuçlarını doğurabilmesi amacıyla getirilmiştir.

Bu yönüyle yürütmenin durdurulması kararları hukuk düzeni içinde varlık kazanmış hukuka aykırı kararın, ilgisi bakımından telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabilme ihtimali halinde, işlemin uygulanmasını dava sonuna kadar erteleyen ve davacının lehine sonuç doğuran kararlardır. İdari yargılama usulünde yürütmenin durdurulması kararları, idarenin üstün ve ayrıcalıklı yetkilerini dengelemek açısından önemli bir işleve sahiptir. Bu bağlamda gerek Anayasada gerekse kanunla hak kayıplarının önüne geçmeye yönelik olarak düzenleme altına alınmıştır:

Anayasa, m. 125/5,6: “İdarî işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idarî işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe gösterilerek yürütmenin durdurulmasına karar verilebilir.”

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27. maddesinde Mahkemelerin yürütmeyi durdurma kararı verebilmesi için: “idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi” gerekmektedir. Buna göre:

Dava konusu hukuka aykırı işlem ve müvekkilin hukuki ve fiili durumu nazara alındığında idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte mevcudiyeti şartının sağlanmış olduğu sabittir. Şöyle ki;

Müvekkil yaşam hakkının gaspı endişesiyle ülkemize sığınmıştır. Ülkesine gönderilmesi halinde can güvenliği riski devam etmektedir.

Müvekkilin hali hazırdaki devam eden kapalı hapis şartları nedeniyle stres ve üzüntüyle tetiklenen psikolojik rahatsızlıklar baş göstermeye başlamıştır.

Müvekkil yargısız infaz sebebiyle işini ve işverenin güvenini kaybetmek üzeredir.

Görüldüğü üzere müvekkile uygulanan açık hukuka aykırı işlem neticesinde geri dönülmez ve telafisi güç veya imkansız zararların ortaya çıkabileceği açıktır. Bu bağlamda ivedilikle yürütmeyi durdurma kararının verilmesi gereklidir.

Danıştayın başka bir kararında; “… dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu saptanmasına rağmen uygulamanın sürdürülmesi, tüm eylem ve işlemleri hukuka uygunluk karinesine dayanan hukuk devleti ilkesine aykırı bir durum yaratacak, davacı yönünden telafisi güç zarara neden olacaktır. Zira işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar verilmemesi halinde, hukuka aykırı bulunan işlemin etki alanına bağlı olarak ilgili açısından oluşacak zarar, işlemin uygulanmasına devam olunmasıyla artacak, yargılamanın sonunda verilecek iptal kararı ile önceki halin iadesi zorlaşacaktır.” şeklinde ifade ettiği gibi, işlemin uygulanmasıyla zararı artacak bir işlem bakımından da yürütmenin durdurulması kararı verilmelidir. (Danıştay 5.D., T. 10.08.2015, E. 2015/3782, K. YD.)

Telafisi güç ya da imkansız zarar ifade edilmek istenen eski durumun tekrar geri getirilmesinin mümkün olmamasıdır. İptal kararından sonra idari işlem hiç tesis edilmemiş gibi tekrar eski duruma dönülme imkanı yoksa, telafisi güç ya da imkansız zarar oluşur. Müvekkil 4 yılı aşkın Türkiye’de yaşamaktadır. Hukuki olarak hakkı olmasına ve güncel yasal ikamet izni belgesi düzenlenmiş devam etmekte olmasına rağmen dava konusu iş bu hukuksuz sınır dışı kararı alınmıştır. Davanın açılma ve tahmini sonuçlanma süresi göz önünde bulundurulduğunda yürütmeyi durdurma kararının verilmemesi halinde uzunca bir müddet hapis cezası yatmışçasına özgürlüğü kısıtlanacak ve dava açmada neredeyse hukuki menfaati kalmayacaktır. Bu yönüyle de ivedilikle yürütmeyi durdurma kararı verilmelidir.

İdarenin takdir yetkisine sahip olması keyfi olarak hareket edebileceği anlamına gelmemektedir. İdareye mevzuatla tanınan takdir yetkisi mutlak olmayıp, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile sınırlıdır. İdarenin takdir yetkisini kullanırken; kendisine verilen yetkinin amacı doğrultusunda hareket etmesi, nesnellik ve tarafsızlık içinde davranması, eşitlik ve hakkaniyet kuralını gözetmesi, orantılılık ilkesine uyması, kanunlar özel koşullar öngörmüşse bunlara uyması; bu yetkiyi kamu yararı ve hizmetin gereklerine uygun bir şekilde objektif, makul ve geçerli neden ve gerekçelere dayalı olarak kullanması gerekmektedir. Henüz güncel bir ikamet izni verilmişken bu izni veren aynı idare tarafından bir kaç ay sonra sınır dışı etme kararı verilmesinin hakkaniyete sığar bir tarafı yoktur. (Sınır Dışı Etme Kararına İtiraz )

IV.ADLİ YARDIM TALEBİMİZİN KABULÜNÜN GEREKLİLİĞİNE İLİŞKİN BEYANLARIMIZ

Müvekkil maddi kazancını aylık olarak çalışarak elde etmektedir. Halihazırda Geri Gönderme Merkezinde bulunması nedeniyle çalışamamaktadır. Ve başkaca da maddi bir geliri bulunmamaktadır.
Ayrıca maddi kıymeti olan menkul veya gayri menkul bir malvarlığı bulunmamaktadır.

İş bu sebeplerle de adli yardım talebimizin kabulünün gerekliliğinin şartları oluşmuştur.

Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, işbu davayı açma zarureti hasıl olmuştur.

HUKUKÎ SEBEPLER: 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi (Mültecilerin Hukukî Statüsüne Dair Sözleşme), T.C. Anayasası, 6458 s. Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, 7201 s. Tebligat Kanunu, 28184 s. Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik, 2577 s. İdarî Yargılama Usul Kanunu, 6100 s. Hukuk Muhakelemeri Kanunu.

HUKUKÎ DELİLLER : Ankara İl Göç İdaresi Müdürlüğün’nde bulunan müvekkil dosyalarındaki her türlü bilgi ve belge, Müvekkile ait Akyurt Geri Gönderme Merkezi Dosyası, raporlar ve her türlü sair delil.

NETİCE-İ TALEP: Yukarıda açıklanan nedenler ve re’sen tespit edilecek nedenlerle;

Müvekkilin kendisine ait hiçbir maddi olanağı olmadığı ve çalışamadığından ve mahkeme masraflarını karşılayacak durumu bulunmadığından, ADLÎ YARDIM talebimizin kabulüne,

Kanunlara, usule, uluslararası sözleşmelere ve hakkaniyete aykırı olarak Ankara Valiliğince müvekkil hakkında alınan …. tebliğ tarihli ve ……. sayılı sınır dışı kararının yürütmesinin durdurularak İPTALİNE,

Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini saygıyla vekâleten arz ve talep ederiz.

REFORM HUKUK

Ekler :

Kimlik Bilgileri
Ankara Valiliğince… sayılı sınır dışı kararı
Vekaletname

 

Reform Avukatlık Bürosu

Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz. Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
ARAYIN