Ceza Hukuku

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ve Cezası – 2025

Uyuşturucu madde kullanma suçu ; kişinin, yasa dışı kabul edilen uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri başkasına verme amacı olmaksızın, kişisel kullanımı için satın alması, kabul etmesi, bulundurması veya kullanmasıdır. Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) m. 191’de  düzenlenen bu suç, toplum sağlığını korumayı amaçlarken aynı zamanda kullanıcıların tedavi ve rehabilitasyonunu da hedefleyen özel mekanizmalar içermektedir. Kanun koyucu, TCK m. 191 ile bu fiiller için hapis cezası öngörmekle birlikte, özellikle ilk suçta kamu davasının açılmasının ertelenmesi (KDAE) ve denetimli serbestlik gibi uygulamalara öncelik vermektedir. Bu durum, “Yakalanırsam ne olur?”, “Kişisel kullanım sınırı nedir?”, “Tedavi süreci zorunlu mu?” gibi birçok soruyu gündeme getirmektedir.

Bu yazımızda, uyuşturucu madde kullanma suçunun unsurları, temel ve nitelikli hallerine göre cezası, kişisel kullanım miktarının nasıl belirlendiği, yakalanma halinde işleyen süreç, ilk kez ve tekrar yakalanma arasındaki farklar gibi önemli konuları ele alacağız. Ayrıca, bu süreçteki yükümlülükler ve ihlal durumları, etkin pişmanlık hükümleri (TCK m. 192) ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kararının hangi durumlarda verilebileceği gibi birçok konuyu ana hatlarıyla açıklayacağız. Böylece, TCK m.  191 kapsamındaki uyuşturucu kullanma suçunu farklı yönleriyle incelemiş olacağız.

Uyuşturucu suçları ve ve ceza hukuku hakkında detaylı bilgi almak için ceza hukuk yazı arşivimizi inceleyebilirsiniz.  Dilerseniz de, uzman ceza hukuku avukatları ile iletişime geçerek hukuki danışmanlık alabilirsiniz.

İlgili Yazımızın İçeriği

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu Nedir?

“Uyuşturucu veya uyarıcı madde” terimi, esrar, eroin, kokain gibi doğal veya sentetik birçok maddeyi kapsamaktadır. Uyuşturucu madde kullanma suçu, TCK m. 191’de tanımlanmıştır. Böylece, kullanma amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, bu maddeleri başkalarından kabul etmek veya kişisel kullanım için bulundurmak suçtur. Aynı şekilde, bu maddeleri doğrudan kullanmak da ayrı bir suç fiili olarak tanımlanmıştır. (TCK m. 191) Bu eylemler, maddenin ticareti yapılmasa bile, kişisel kullanım niyetiyle gerçekleştirildiğinde yasa dışı kabul edilir. Bu doğrultuda; söz konusu hükme göre, narkotik veya psikotrop maddelerin kullanılması suç teşkil etmektedir. Bu bağlamda, bir maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilmesi için, ilgili yasalarla verilen yetkiye dayanarak Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan kararnamelerde ve uluslararası sözleşmelerin cetvellerinde yer alması gerekmektedir.

Bu suçla korunan temel hukuki değer kamu sağlığıdır. Uyuşturucu madde kullanımının toplumun geneli üzerindeki olumsuz etkileri ve yayılma riski göz önüne alındığında, kanun koyucu bu eylemleri “Topluma Karşı Suçlar” kısmı altında yer alan “Kamunun Sağlığına Karşı Suçlar” bölümünde düzenlemiştir. Dolaylı olarak bireyin kendi sağlığı da korunmaya çalışılsa da, suçun TCK sistematiğindeki yeri, önceliğin toplumun genel sağlığını korumak olduğunu göstermektedir. Bu düzenleme ile kamu sağlığını tehdit eden eylemler açıkça suç olarak tanımlanmıştır. Maddeyle, Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesi başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi)

5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU 765 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU (MÜLGA)
191 106
192 107

Kanun koyucunun bu suçu düzenlemekteki amacı, toplum sağlığını korumak, uyuşturucu maddelerin yayılmasını engellemek ve bireyleri bu maddelerin zararlarından uzak tutmaktır. Nihai hedef ise madde kullanımını azaltmak, bağımlılıkla mücadele etmek ve kamu düzenini sağlamaktır.

Uyuşturucu Kullanma Suçunun Unsurları Nelerdir?

Uyuşturucu kullanma suçunun oluşabilmesi için belirli unsurların bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda; söz konusu unsurları, genel olarak maddi ve manevi unsurlar olmak üzere 2 ayrı başlıkta inceleyeceğiz.

Maddi Unsurları

Uyuşturucu kullanma suçunun maddi unsurları, suçun dış dünyada gerçekleşen ve gözlemlenebilir olan yönlerini ifade etmektedir. Bu bağlamda; Hakaret suçunun maddi unsurları fiil, fail, mağdur, konu, netice ve nedensellik bağıdır.

Fiil

Madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. (TCK m. 191 Gerekçesi) Bu düzenleme, uyuşturucu kullanımına yönelik hazırlık hareketlerini de suç sayarak, bu zararlı alışkanlığın yaygınlaşmasının önüne geçmeyi amaçlamaktadır .

Uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, bu maddelerin bir bedel karşılığında elde edilmesi anlamına gelirken, kabul etmek ise kullanma amacıyla ve bedelsiz olarak zilyetliğe geçirilmesidir. Satın alma fiilinin tamamlanması için maddenin alıcının hakimiyetine girmesi gerekirken, kabul etme fiilinde ise kabul edenin rızası esastır.

Uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurmak ise, bu maddeler üzerinde fiili veya hukuki egemenliğin devam ettirilmesi olup, bu eylemin suç sayılması için bulundurmanın kullanma amacıyla yapılması şarttır. Bulundurma amacının ticari olması durumunda ise uyuşturucu madde ticareti suçu oluşur. Bu ayrım, maddenin miktarı, bulundurulduğu yer, şekli ve failin davranışları gibi çeşitli kriterlere göre yapılır .

Fail

Uyuşturucu kullanma suçunun faili, Türk Ceza Kanunu’na göre, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden, bulunduran veya bu maddeleri kullanan kişidir. Kanun, bu eylemleri gerçekleştiren herkesin, cinsiyet, yaş veya diğer kişisel özelliklerine bakılmaksızın bu suçun faili olabileceğini belirtir.

Bu suçun faili olabilecek kişiler yalnızca gerçek kişilerdir. Türk hukuk sisteminde tüzel kişilerin (şirketler, dernekler vb.) bu suçu işlemesi mümkün değildir. Ceza sorumluluğu, ancak fiili gerçekleştiren somut bireylere aittir.

Bu durumun temelinde yatan hukuki ilke, ceza sorumluluğunun şahsiliği prensibidir. Bu ilkeye göre, bir kişi ancak kendi eylemlerinden sorumlu tutulabilir ve başkalarının fiillerinden dolayı cezalandırılamaz. Dolayısıyla, uyuşturucu kullanma suçu da ancak bu fiilleri bizzat işleyen gerçek kişiler tarafından işlenebilir.

Mağdur

Uyuşturucu kullanma suçunun mağduru, diğer uyuşturucu madde suçlarında olduğu gibi, öncelikle toplumun tamamıdır. Bu suç, bireysel bir eylem gibi görünse de, sonuçları itibarıyla çok daha geniş bir kitleyi etkilemektedir. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, genel sağlık sorunlarına, sosyal huzursuzluğa ve kamu düzeninin bozulmasına yol açabileceği için, hukuk sistemi bu tür eylemleri doğrudan topluma karşı işlenmiş kabul eder.

Bu suçun kamu sağlığına karşı işlenen suçlar kategorisinde değerlendirilmesinin temelinde, uyuşturucu maddelerin bireylerin fiziksel ve ruhsal sağlığı üzerindeki zararlı etkileri yatmaktadır. Bağımlılık, çeşitli hastalıklar ve psikolojik sorunlar gibi bireysel sonuçlarının yanı sıra, uyuşturucu kullanımı suç oranlarının artmasına, aile içi sorunlara ve ekonomik kayıplara da neden olabilir. Dolayısıyla, bir kişinin uyuşturucu kullanması sadece kendisini değil, aynı zamanda çevresini ve nihayetinde tüm toplumu olumsuz etkileyen bir durumdur.

Sonuç olarak, uyuşturucu kullanma suçuyla korunan hukuki yarar, toplumun sağlığı, huzuru ve güvenliğidir. Bu nedenle, kanun koyucu bu tür eylemleri suç olarak tanımlayarak, bireysel kullanımın ötesinde toplumsal bir zararın önlenmesini amaçlamaktadır. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasının önüne geçilmesi, sağlıklı ve güvenli bir toplumun sürdürülebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır.

Suçun Konusu

Uyuşturucu kullanma suçunun temelini oluşturan unsur, TCK ve ilgili mevzuatta açıkça tanımlanan “uyuşturucu veya uyarıcı madde” kavramıdır. Bu yasal düzenlemeler, hangi maddelerin bu suçun kapsamına girdiğini belirleyerek hukuki bir çerçeve çizmektedir. Dolayısıyla, bir maddenin uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilip edilmemesi tamamen yasal tanımlara bağlıdır.

Bu maddelerin neler olduğu, çeşitli kanunlar ve uluslararası sözleşmeler aracılığıyla belirlenmektedir. Özellikle; 2313 sayılı ve 3298 sayılı yasalar bu konuda temel teşkil etmektedir. Ayrıca, Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan kararnameler ve Türkiye’nin de taraf olduğu 1961 tarihli Tek Sözleşmesi’nin I ve II numaralı cetvelleri de hangi maddelerin uyuşturucu veya uyarıcı sayılacağını detaylı olarak listelemektedir. TCK’nın 191. maddesi de bu tanımlamalara atıfta bulunarak, suçun konusunu oluşturan maddeleri belirtmektedir.

Bu detaylı tanımlamalar sayesinde, hangi maddelerin yasa dışı olduğu ve dolayısıyla uyuşturucu kullanma suçunun kapsamına girdiği konusunda herhangi bir belirsizlik yaşanmamaktadır. Bu netlik, hem bireylerin hukuki öngörülebilirliğini sağlamakta hem de yargı organlarının uygulamalarında tutarlılık oluşturmaktadır. Ancak, bazı maddelerin uyuşturucu veya uyarıcı madde niteliğinde olup olmadığı konusunda şüphe oluşması halinde, Adli Tıp Kurumu gibi uzman kuruluşlardan rapor alınması gerekebilir.

Netice

Uyuşturucu kullanma suçunun maddi unsurları arasında kabul edilen netice, fiilin dış dünyada yarattığı değişimdir. Bu suç özelinde, “kullanma” fiili açısından netice, uyuşturucu veya uyarıcı maddenin kullanıcının vücuduna alınması ve bu nedenle kullanıcının fiziksel veya ruhsal durumunda meydana gelen değişimdir.

Ancak; kanun koyucu sadece “kullanma” fiilini değil, aynı zamanda “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak” fiillerini de suç olarak tanımlamaktadır . Bu fiiller açısından “netice”, satın alma eyleminin tamamlanmasıyla maddenin failin hakimiyetine geçmesi , kabul etme eylemiyle maddenin failin zilyetliğine geçmesi , bulundurma eylemiyle ise failin madde üzerinde fiili veya hukuki egemenliğinin devam etmesidir .

Özetle, uyuşturucu kullanma suçunun “kullanma” fiili açısından neticesi maddenin vücuda alınması ve etkilerinin ortaya çıkması iken, “satın alma, kabul etme veya bulundurma” fiilleri açısından netice, bu eylemlerin tamamlanması ve maddenin failin kontrolüne geçmesidir. Kanun, bu hazırlık hareketlerini de suç sayarak uyuşturucu kullanımının önüne geçmeyi amaçlamaktadır.

Nedensellik Bağı

Ceza hukukunda genel bir prensip olarak, bir eylemin suç sayılabilmesi için failin hareketi ile ortaya çıkan sonuç arasında bir nedensellik bağının bulunması şarttır  Bu bağ, failin gerçekleştirdiği davranışın, suçun kanuni tanımında yer alan neticeyi doğrudan veya dolaylı olarak meydana getirmesi anlamına gelir. TCK’da  nedensellik bağına dair genel bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu ilkenin tespiti yargısal uygulamaya bırakılmıştır .

Uyuşturucu kullanma suçu özelinde, kanun koyucu, uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma eylemlerini suç olarak tanımlayarak, bu eylemlerin kamu sağlığına yönelik potansiyel zararları arasındaki nedensel ilişkiyi varsaymaktadır. Bu yaklaşımın temelinde, uyuşturucu maddelerin yasa dışı yollarla elde edilmesi veya kullanılması eylemlerinin, bireysel ve toplumsal sağlık üzerinde olumsuz etkilere yol açabileceği düşüncesi yatmaktadır.

Yargıtay’ın uyuşturucu madde satışı sonucu ölüme neden olma konusundaki kararlarında vurguladığı gibi, failin eylemi ile ölüm arasındaki nedensellik bağının açık, yakın, dolaysız ve etkili olması gerekmektedir. Madde hükmü doğrudan ölümle sonuçlanan fiilleri düzenlemese de, uyuşturucu maddenin yasa dışı yollarla elde edilmesi veya kullanılması eyleminin, bireysel ve toplumsal sağlık üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alındığında, bu eylemler ile potansiyel zararlar arasında dolaylı bir nedensellik bağının olduğu kabul edilebilir. Kanun, bu potansiyel zararları önlemek amacıyla söz konusu eylemleri suç olarak düzenlemektedir.

Manevi Unsurları

Uyuşturucu kullanma suçunun manevi unsuru, failin iç dünyasını, yani suç işleme kastını ifade eder. TCK’da hakaret suçu kasten işlenebilen bir suçtur. Bu sebeple, failin Uyuşturucu kullanma suçuna konu olan eylemi bilmesi ve bu eylemi istemesi gerekmektedir.

Uyuşturucu kullanma suçunun manevi unsurları, suçun oluşması için failin sahip olması gereken irade ve bilinç durumunu ifade etmektedir. Bu suçun temel manevi unsuru kasttır.

Uyuşturucu kullanma suçu taksirle (istemeden) işlenebilen bir suç değildir. Bu sebeple; failin bu suçu kasten işlemesi gerekmektedir. Kast, suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesi anlamına gelmektedir. Bu suç bağlamında kast, failin uyuşturucu veya uyarıcı madde olduğunu bilerek ve isteyerek kullanması, satın alması, kabul etmesi veya bulundurması demektir. Örneğin, bir kişi içinde uyuşturucu madde olduğunu bilmediği bir maddeyi kullanırsa, uyuşturucu kullanma kastı olmadığı için cezalandırılmaz.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunun Şartları Nelerdir?

Türk ceza hukukunda “suçun unsurları”, bir fiilin kanunen suç sayılabilmesi için zorunlu olan temel yapı taşlarıdır (maddi unsur, manevi unsur, hukuka aykırılık); bunlar olmadan suç oluşmaz. “Suçun şartları” ise, bu temel unsurlar tamamlandıktan sonra devreye giren, fiilin cezalandırılabilirliliğini, soruşturma/kovuşturma usulünü (örneğin şikayet) veya ceza miktarını  örneğin nitelikli haller, etkin pişmanlık) etkileyen ek faktörlerdir; bunlar suçun varlığını değil, hukuki sonuçlarını ve akıbetini belirler. Kısacası, unsurlar suçun varlığını kurarken, şartlar bu varlığın hukuki olarak nasıl ele alınacağını ve sonuçlandırılacağını düzenler veya değiştirir.

Uyuşturucu madde kullanma suçunun oluşabilmesi için öncelikle, söz konusu maddenin Türk mevzuatı ve uluslararası anlaşmalar uyarınca “uyuşturucu veya uyarıcı madde” olarak tanımlanmış olması zorunludur; bu durum genellikle Adli Tıp Kurumu gibi uzman kurumlarca teyit edilir. Bununla birlikte, failin maddeyi satın alma, kabul etme, bulundurma veya kullanma eyleminin “hukuka aykırı” olması, yani geçerli bir tıbbi reçete gibi hukuka uygun bir gerekçeye dayanmaması gerekir. Reçetesiz ya da reçeteye aykırı şekilde bu maddelerle ilgili fiilleri işlemek, hukuka aykırılık şartını yerine getirir ve suçu oluşturur.

Ayrıca, kanun suçun işlendiği yerle ilgili özel bir ağırlaştırıcı şart öngörmüştür (TCK 191/10). Eğer suç; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi hassas yerlerin veya bu yerlerin sınırlarına 200 metreden yakın kamuya açık alanlarda işlenirse, verilecek ceza yarı oranında artırılır. Bu durum, suçun temel varlığını değil, cezanın miktarını etkileyen bir koşuldur. Sonuç olarak, maddenin niteliği ve hukuka aykırılık gibi temel şartlar ile birlikte diğer unsurların (fiil, kullanma kastı vb.) tamamının bir arada bulunması durumunda TCK 191’deki suç oluşur ve kamu davasının ertelenmesi, denetimli serbestlik gibi özel yasal süreçler işlemeye başlamaktadır.

Uyuşturucu Bulundurma Suçu Nedir
Uyuşturucu Bulundurma Suçu Nedir

Uyuşturucu Bulundurma Suçu Nedir?

“Uyuşturucu bulundurma suçu” temel olarak kişisel kullanım amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı maddeye sahip olmayı ifade etmektedir. Çünkü; TCK m. 191.’de uyuşturucu bulundurma suçunun en önemli unsurlarından biri, failin maddeyi “kullanmak için” bulundurmasıdır. Bu amaç, uyuşturucu bulundurma eylemini, çok daha ağır cezaları öngören uyuşturucu ticareti suçundan (TCK m. 188) ayırmaktadır. Zira, uyuşturucu madde bulundurmanın kişisel kullanım amacını aşıp ticari amaç taşıması durumunda, suçun niteliği ve uygulanacak cezalar önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Yani; bu amaç, suçun niteliğini ve uygulanacak cezayı doğrudan etkileyen temel bir unsurdur. Eğer ki; failin maddeyi başkasına satma, devretme veya tedarik etme gibi bir amacı varsa, bu durum uyuşturucu ticareti suçu kapsamında değerlendirilir. Dolayısıyla; uyuşturucu bulundurma suçunda, failin kişisel kullanım amacı taşıması zorunludur. Bu noktada amacın belirlenmesinde; bulundurulan maddenin türü, miktarı, bulundurma yeri ve diğer ilgili faktörlere göre değişiklik gösterebilmektedir.

Uyuşturucu bulundurma suçunda en kritik noktalardan biri, bulundurulan maddenin miktarıdır. Yargıtay kararları da dikkate alınarak, kişisel ihtiyacı aşacak miktarda uyuşturucu madde bulundurulması halinde, failin uyuşturucu madde ticareti suçu ile cezalandırılması söz konusu olabilir. Kişisel kullanım sınırının ne kadar olduğu konusunda kesin bir yasal düzenleme olmamakla birlikte, mahkemeler somut olayın özelliklerine, failin beyanlarına ve ele geçirilen maddenin niteliğine göre bir değerlendirme yapmaktadır.

Uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimi de dikkate alınır. Örneğin, maddenin çok sayıda küçük paketler halinde ve özenli bir şekilde hazırlanmış olması, ticari amaçla bulundurulduğu yönünde bir karine oluşturabilir. Aynı şekilde, maddenin ele geçirildiği yer (örneğin, kişinin üzerinde, evinde, aracında) ve failin mesleği gibi unsurlar da mahkeme tarafından değerlendirilebilir. Tüm bu faktörler bir arada değerlendirilerek, failin uyuşturucuyu kişisel kullanım amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı bulundurduğu tespit edilmeye çalışılır.

Uyuşturucu İle Yakalanırsa Ne Olur?

Uyuşturucu madde ile yakalanan bir kişi öncelikle polis tarafından gözaltına alınabilir. Bu süreç bireysel suçlarda 24 saati geçemezken toplu suçlarda savcı kararıyla uzayabilir. Gözaltına alınan şüphelinin ifadesi alınır ve bu aşamada susma ve avukat talep etme hakkı bulunur. İfade sırasında şüpheliye suçlamalar ve yasal hakları bildirilir .

İfade alma sürecinin ardından savcılık soruşturma başlatır. Devamında ise,  delilleri toplar ve suçun niteliğini belirlemeye çalışır. Soruşturma sonucunda savcılık dava açabilir, kamu davasının açılmasını erteleyebilir veya kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilir. Uyuşturucu kullanma suçunda tutuklama şartları sınırlıyken, ticaret suçlarında tutuklama olasılığı daha yüksektir ve tutuklama kararına itiraz edilebilir.

Savcılık iddianamesiyle dava Asliye Ceza Mahkemesi’nde (kullanma) veya Ağır Ceza Mahkemesi’nde (ticaret) görülür . Mahkemede duruşmalar yapılır, deliller sunulur ve savunmalar alınır . Soruşturma aşamasında kamu davasının açılması ertelenebilir ve şüpheli denetimli serbestlik sürecine tabi tutulur. Bu süreçte uyuşturucu kullanmamak ve belirli yükümlülüklere uymak gerekir, aksi takdirde kamu davası açılır. Denetimli serbestlik sonunda şartlar sağlanırsa kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

Uyuşturucu Kullanmak Suç Mu?

Evet, Türk hukukunda uyuşturucu kullanmak suçtur. Çünkü; kanun koyucu, uyuşturucu madde kullanımını TCK m. 191 ile açıkça suç olarak tanımlamıştır. Yani; Türkiye Cumhuriyeti mevzuatlarında uyuşturucu madde kullanmak yasa dışı bir fiil olarak kabul etmiştir. Bu maddeye göre, narkotik veya psikotrop maddelerin kullanılması yasa dışı bir fiil olarak kabul edilmekte ve bu fiili işleyenlere cezai yaptırımlar öngörülmektedir.

Dolayısıyla; uyuşturucu kullanmaya cezai yaptırımlar öngörmektedir. Böylece; uyuşturucu kullanma suçunun cezası 2-5 yıl hapis cezasıdır. Ancak; suçun okul veya hastane gibi hassas yerlerin yakınında işlenmesi durumunda ceza ½ oranında artmaktadır. Fakat; uyuşturucu kullanmanın TCK m. 191 kapsamında değerlendirilen bir suç olması için söz konusu uyuşturucunun kişisel kullanım sınırları içinde kalması gerekmektedir.

Eğer uyuşturucu madde kullanımı kişisel kullanım sınırlarını aşarsa, bu durum uyuşturucu ticareti suçu (TCK m. 188) olarak değerlendirilebilir ve bu suçun cezası çok daha ağırdır . Bu nedenle, uyuşturucu madde miktarının kişisel kullanım sınırları içinde kalması, uygulanacak yasal işlem açısından kritik bir öneme sahiptir.

Esrar Elde Etmek ve Kullanmak İçin Hint Keneviri Bulundurma Suçu

Uygulamada TCK 191 kapsamında en sık karşılaşılan durumlardan biri de, esrar elde etmek ve kullanmak amacıyla hint keneviri bulundurulmasıdır. Bu doğrultuda; kanun koyucu, mevzuatta “esrar elde etmek ve kullanmak için Hint Keneviri bulundurma suçu” ismiyle özel bir suç TCK m. 191’de özel olarak düzenlememiştir. Ancak; bu suç TCK m. 191 kapsamında değerlendirilir. Çünkü; esrar elde etmek ve kullanmak için hint keneviri bulundurulması suçu TCK m. 191 için gerekli unsurları içermektedir.

Bu doğrultuda; bu konuda Yargıtay’ın çeşitli kararları bulunmaktadır. Örneğin; Yargıtay, 5237 sayılı TCK’nın m. 191’in ilk halinde, “kendisi tarafından kullanılmak üzere uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisi doğuran bitkileri yetiştiren kişi” ibaresinin yer aldığını ancak 08.07.2005 tarihli değişiklikle bu hükmün kaldırıldığını belirtmiştir. Yargıtay, suç tarihine göre lehe yasanın belirlenmesi gerektiğini ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) müessesesinin somut olayda uygulanabilir olduğunu değerlendirmiştir. (E. 2008/61, K. 2008/157, 03.06.2008) Sanığın hint kenevirini satmak amacıyla mı yoksa kişisel kullanım için mi bulundurduğunun belirlenmesi gerektiğini vurgulamış ve eksik inceleme nedeniyle yerel mahkemenin kararını bozmuştur. (E. 2015/2308, K. 2015/2553, 25.06.2015) Sanığın esrar elde etmek için hint keneviri yetiştirmesi suçuna ilişkin, Yargıtay, fiilin kişisel kullanım mı yoksa ticari amaçla mı işlendiğinin net olarak ortaya konulması gerektiğini belirtmiştir. Yerel mahkemenin eksik inceleme yaptığı sonucuna varılarak karar bozulmuştur. (E. 2009/20507, K. 2011/26391, 15.12.2011)

Yargıtay kararlarına göre, esrar elde etmek ve kullanmak için hint keneviri bulundurma suçu TCK m. 191 kapsamında değerlendirilmektedir. Ancak, fiilin kişisel kullanım amacıyla mı yoksa satış amacıyla mı gerçekleştirildiği büyük önem taşımaktadır. Yerel mahkemelerin, lehe kanun uygulamasına ve eksik inceleme yapmamaya özen göstermeleri gerekmektedir. Yargıtay içtihatları, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanabilirliğini ve somut olay bazında değerlendirme yapılmasının gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Kokain Kullanma ve Bulundurma Suçu

Uygulamada TCK 191 kapsamında en sık karşılaşılan durumlardan biri diğeri de, kokain kullanma ve bulundurulmasıdır. Bu doğrultuda; kanun koyucu, mevzuatta “kokain kullanma ve bulundurulması suçu” ismiyle özel bir suç TCK m. 191’de özel olarak düzenlememiştir. Ancak; bu suç da, TCK m. 191 madde kapsamında değerlendirilir. Çünkü; kokain kullanma ve bulundurulması suçu da, TCK m. 191 için gerekli unsurları içermektedir.

Bu doğrultuda; bu konuda Yargıtay’ın çeşitli kararları bulunmaktadır. Örneğin; sanıktan ele geçirilen 0,4 gram kokainin analizine dair eksik inceleme yapılması nedeniyle hüküm bozulmuştur. Yargıtay, suç konusu kokainin eser miktarın üzerinde olup olmadığının belirlenmesi gerektiğini, sanığın etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanma olasılığının göz önünde bulundurulmadığını tespit etmiştir. (E. 2015/13443, K. 2019/191, 10.01.2019) Sanığın üzerindeki kokainin kişisel kullanım miktarı olup olmadığı konusunda yeterli inceleme yapılmadığı tespit edilerek, mahkumiyet kararının bozulmasına karar verilmiştir. Yargıtay, kişisel kullanım ve ticari amaç arasındaki farkın net olarak belirlenmesi gerektiğini vurgulamıştır. (E. 2012/1279, K. 2013/86, 05.03.2013) Sanık hakkında yapılan yargılamada, kokainin hangi amaçla bulundurulduğunun tam olarak belirlenmediği ve bu nedenle eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. (E. 2016/2758, K. 2017/26, 10.01.2017)

Yargıtay kararlarına göre, kokain kullanma ve bulundurma suçu, TCK 191 kapsamında düzenlenmiş olup, yargılamalarda en önemli husus, kokainin kişisel kullanım amacıyla mı yoksa satış amacıyla mı bulundurulduğunun belirlenmesidir. Yargıtay, eksik inceleme nedeniyle birçok yerel mahkeme kararını bozmuş ve lehe kanun uygulamasının önemini vurgulamıştır. Özellikle etkin pişmanlık hükümlerinin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

Eroin Maddesinin Kişisel Kullanım Sınırı ve Kullanmak İçin Uyuşturucu Madde Bulundurma Suçu

Uygulamada TCK 191 kapsamında en sık karşılaşılan durumlardan biri diğeri de, eroin maddesinin kişisel kullanım sınırı ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurulmasıdır. Bu doğrultuda; kanun koyucu, mevzuatta “eroin maddesinin kişisel kullanım sınırı ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurulması suçu” ismiyle özel bir suç TCK m. 191’de özel olarak düzenlememiştir. Ancak; bu suç da, TCK m. 191 madde kapsamında değerlendirilir. Çünkü; eroin maddesinin kişisel kullanım sınırı ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurulması suçu da, TCK m. 191 için gerekli unsurları içermektedir.

Bu doğrultuda; bu konuda Yargıtay’ın çeşitli kararları bulunmaktadır. Örneğin, Sanığın aracında ele geçirilen eroin miktarının kişisel kullanım sınırları içinde olduğu, başka birine verildiğine veya ticaret amacıyla bulundurulduğuna dair yeterli delil bulunmadığı belirlenmiştir. Mahkeme, sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesi gereğince etkin pişmanlık hükmü uygulanmasının doğru olduğuna karar vermiştir. Ayrıca, sanığın daha önce benzer bir suç işleyip işlemediği ve tedavi ile denetimli serbestlik tedbirine tabi olup olmadığı değerlendirilmiş, bu hususların göz önüne alınarak karar verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Mahkeme kararı, eksik inceleme gerekçesiyle bozulmuştur. (E. 2015/7535, K. 2016/4366, 10.05.2016) Sanığın üzerinde bulunan eroin miktarının kullanım sınırlarında olduğu ancak ticaret amacıyla mı yoksa kişisel kullanım amacıyla mı bulundurulduğunun yeterince araştırılmadığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararı bozulmuştur. Yargıtay, madde miktarının yanı sıra sanığın önceki sabıkaları, suçun işleniş biçimi ve delillerin eksiksiz değerlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. (E. 2021/646, K. 2023/9612, 08.11.2023) Sanığın aracında bulunan eroinin ticaret amacıyla mı yoksa kişisel kullanım için mi bulundurulduğuna ilişkin değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması nedeniyle karar bozulmuştur. Yargıtay, uyuşturucu miktarının yanı sıra sanığın beyanları ve diğer maddi delillerin de dikkate alınması gerektiğini vurgulamıştır. (E. 2011/481, K. 2012/26, 07.02.2012)

Yargıtay kararlarına göre, eroin maddesinin kişisel kullanım sınırı ve kullanmak için  uyuşturucu madde bulundurma suçu, TCK 191 kapsamında değerlendirilmekte olup, yargılama süreçlerinde en önemli husus, bulundurulan uyuşturucu maddenin kullanım amacıyla mı yoksa ticaret amacıyla mı taşındığının belirlenmesidir. Yargıtay, birçok kararında eksik inceleme yapıldığı gerekçesiyle yerel mahkeme kararlarını bozmuş ve sanık lehine kanun uygulanmasının önemine dikkat çekmiştir. Özellikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması, etkin pişmanlık ve denetimli serbestlik hükümlerinin somut olay bazında değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Uyuşturucu Madde Kullanma – Bulundurma Suçu Cezası 2025
Uyuşturucu Madde Kullanma – Bulundurma Suçu Cezası 2025

Uyuşturucu Madde Kullanma – Bulundurma Suçu Cezası 2025

Türkiye’de Mart 2025 itibarıyla, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden, bulunduran ya da bu maddeleri kullanan kişiler için Türk Ceza Kanunu’nda (TCK m. 191/1) öngörülen temel ceza 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Bu ceza miktarı, suçla daha etkin mücadele etmek ve toplumu korumak amacıyla belirlenmiştir (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi). Ayrıca, bu suçların okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi toplu bulunulan yerlerin ve eklentilerinin 200 metre yakınına kadar olan umumi veya umuma açık alanlarda işlenmesi durumunda, verilecek ceza ½  oranında artırılır. (TCK m. 191/10)

Belirli şartlarda “Etkin Pişmanlık” hükümlerinden yararlanılarak cezadan tamamen kurtulma imkanı tanımaktadır. (TCK m. 192) Özellikle kullanıcılar için, kişi resmi makamlar tarafından durum öğrenilmeden önce, uyuşturucuyu kimden, nerede ve ne zaman aldığını yetkili mercilere bildirerek suçluların yakalanmasını veya maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa hakkında cezaya hükmolunmaz. (TCK m. 192/2) Benzer şekilde, kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçundan hakkında soruşturma başlamadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi olmayı talep eden kullanıcı hakkında da cezaya hükmolunmaz. (TCK m. 192/4, c.1) Bu tedavi başvurusunda kamu ve sağlık görevlilerinin suçu bildirme zorunluluğu da ortadan kalkar. (TCK m. 192/4, c.2)

Suç haber alındıktan sonra gönüllü olarak suçun ortaya çıkmasına veya faillerin yakalanmasına yardım eden kişi için ise cezada, yardımın niteliğine göre 1/4’ten 1/2’sine kadar indirim yapılır. (TCK m. 192/3) Kullanma suçunda ceza esas olarak satın alma, kabul etme veya bulundurma fiilleri üzerinden verilir. Ancak, kanun koyucu tedavi ve rehabilitasyonu önceler; kullanıcı, hakkında hükmedilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uyduğu sürece, verilen hapis cezası infaz edilmez. Fakat bu tedbirlere uyulmaması halinde, daha önce etkin pişmanlıktan yararlanmış olsa bile (TCK m. 191 Gerekçesi), verilen ceza infaz edilir.

Uyuşturucu İle Yakalanmanın Cezası Kaç Yıldır?

Uyuşturucu madde ile yakalanmanın cezası, yakalanma nedenine göre temel olarak ikiye ayrılır. Eğer kişi, kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alır, kabul eder veya bulundurursa ya da bu maddeleri kullanırsa, TCK m.  191 kapsamında yargılanır. Bu suçun temel cezası 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasıdır. Ancak ilk kez bu suç işlendiğinde genellikle farklı bir prosedür izlenir.

Eğer kişi uyuşturucu veya uyarıcı madde imal, ithal, ihraç etme, ülke içinde satma, satışa arz etme, başkalarına verme, sevk etme, nakletme, depolama, satın alma, kabul etme veya bulundurma fiillerini ticari amaçla işlerse, TCK m.  188 kapsamında yargılanır. Bu durumda cezalar çok daha ağırdır. Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak imal, ithal veya ihraç eden kişi, yirmi yıldan otuz yıla kadar hapis cezası alır. Maddeyi satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan veya ticari amaçla satın alan, kabul eden, bulunduran kişi ise on yıldan az olmamak üzere hapis cezası ile cezalandırılır ve bu ceza çeşitli nitelikli hallere (örneğin maddenin türü, örgütlü işlenmesi) göre artabilir.

Dolayısıyla, “uyuşturucu ile yakalanmanın cezası” sorusunun yanıtı, yakalanmanın TCK m. 191 (kullanma/bulundurma) kapsamında mı yoksa TCK m.  188 (ticaret vb.) kapsamında mı değerlendirildiğine bağlı olarak büyük farklılık gösterir. Kullanım amaçlı yakalanmalarda daha hafif cezalar ve alternatif süreçler öngörülmüşken, ticari amaç güden fiiller çok daha ağır yaptırımlara tabidir.

Arabada Uyuşturucu Yakalatma Cezası

Arabada uyuşturucu madde yakalatmak, tek başına ayrı bir suç tipi oluşturmaz. Cezanın belirlenmesinde temel ölçüt, kişinin uyuşturucu maddeyi hangi amaçla (kişisel kullanım mı, ticaret mi) bulundurduğudur. Eğer bulunan miktar ve diğer deliller kişisel kullanım sınırları içindeyse, TCK m. 191 hükümleri (2-5 yıl hapis, ilk seferde erteleme ve denetimli serbestlik) uygulanır. Miktarın fazlalığı, paketleme şekli, hassas terazi gibi unsurlar ticari amaç şüphesini doğurursa, TCK m. 188 (ticaret) hükümleri gündeme gelir ve cezalar ağırlaşır (en az 10 yıl hapis).

Arabanın suçun işlenmesinde kullanılması, özellikle uyuşturucu nakli veya ticareti (TCK m. 188) durumunda, delil niteliği taşıyabilir ve aracın müsaderesine (devlet tarafından el konulmasına) karar verilebilir. Ayrıca, arabanın suçun işlenmesini kolaylaştıran bir araç olarak kullanılması, bazı durumlarda cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir. Ancak suçun temel niteliğini (kullanım veya ticaret) değiştirmez.

Önemli bir ayrım ise, uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisindeyken araç kullanmaktır. Bu durum, TCK kapsamında uyuşturucu bulundurma veya ticaret suçundan ayrı olarak, Karayolları Trafik Kanunu’na göre bir trafik ihlalidir. Bu ihlalin tespiti halinde yüksek miktarda idari para cezası, sürücü belgesine uzun süreli el konulması ve ceza puanı gibi yaptırımlar uygulanır. Bu idari yaptırımlar, TCK’daki cezai sorumluluktan bağımsızdır.

2 Kez Uyuşturucudan Yakalanma Cezası

Kullanmak amacıyla uyuşturucu bulundurma veya kullanma (TCK m. 191) suçundan ikinci kez yakalanmanın sonuçları, ilk yakalanmadan sonraki sürece bağlıdır. İlk kez yakalanan kişi hakkında kamu davasının açılması 5 yıl süreyle ertelenir ve en az 1 yıl denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Eğer kişi bu 5 yıllık erteleme süresi içinde tekrar kullanmak amacıyla uyuşturucu bulundurur veya kullanırsa, erteleme kararı kaldırılır ve hakkında ertelenen kamu davası açılır. Bu durumda kişi, ilk suçtan dolayı TCK m. 191’de öngörülen 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanır.

Bu senaryoda, ikinci yakalanma doğrudan yeni bir ceza davası açılmasına değil, ertelenmiş olan ilk davanın açılmasına neden olur. Yani kişi, ilk suçun cezasını çekme riskiyle karşı karşıya kalır. Erteleme süresi içinde denetimli serbestlik yükümlülüklerine uymamak da aynı sonucu doğurur ve kamu davasının açılmasına yol açar.

Eğer kişi Uyuşturucu Madde Kullanma Suçundan ilk yakalanmasından sonraki 5 yıllık erteleme ve denetimli serbestlik sürecini başarıyla tamamlar ve hakkındaki soruşturma düşerse, bu süreden sonra tekrar uyuşturucu kullanmaktan yakalanması durumunda, bu yeni olay yine “ilk kez yakalanma” gibi işlem görebilir ve tekrar kamu davasının ertelenmesi ve denetimli serbestlik süreci uygulanabilir. Ancak ilk suçtan dolayı erteleme kararı kaldırılıp ceza alınmışsa, sonraki yakalanmalarda artık erteleme hükümlerinden yararlanılamaz ve doğrudan TCK m. 191’e göre ceza davası açılır.

İlk Kez Uyuşturucudan Yakalanmak Cezası

Kullanmak amacıyla ilk kez uyuşturucu madde satın alan, kabul eden, bulunduran veya kullanan kişi yakalandığında, ceza hukuku açısından özel bir prosedür işletilir. Cumhuriyet Savcısı soruşturma başlatsa da, genellikle doğrudan ceza davası açmak yerine “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı verir. Bu erteleme süresi 5 yıldır. (TCK m. 191/2 )

Erteleme kararıyla birlikte kişi hakkında, asgari 1 yıl süreyle “denetimli serbestlik” tedbiri uygulanır. Bu tedbir, kişinin toplum içinde denetim altında tutulmasını, belirli yükümlülüklere uymasını (örneğin belirli yerlere gitmemek, düzenli olarak imza vermek) ve gerekirse tedavi görmesini içerebilir. Tedavi ve rehabilitasyon programlarına katılım zorunlu tutulabilir.  (TCK m. 191/3 )

Kişi, 5 yıllık erteleme süresi boyunca denetimli serbestlik yükümlülüklerine uygun davranırsa ve tekrar TCK 191 kapsamındaki suçu işlemezse, erteleme süresinin sonunda hakkındaki soruşturma dosyası kapatılır ve “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” (KYOK) verilir. Bu durumda kişi, adli siciline işleyecek bir mahkumiyet almamış olur. Ancak yükümlülüklere aykırı davranırsa veya erteleme süresi içinde tekrar aynı suçu işlerse, ertelenen kamu davası açılır ve 2 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile yargılanır.

Uyuşturucu Suçu Kaçta Kaç Yatar?

Bir suçtan dolayı verilen hapis cezasının ne kadarının cezaevinde geçirileceği, “infaz rejimi” ile ilgilidir ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK) tarafından düzenlenir. “Koşullu salıverilme” (şartlı tahliye) ve “denetimli serbestlik” kurumları, hükümlünün cezasının bir kısmını cezaevi dışında geçirmesine olanak tanır. Uyuşturucu suçlarında infaz oranları, suçun TCK m. 188 (ticaret vb.) mi yoksa TCK m. 191 (kullanma/bulundurma) kapsamında mı olduğuna göre değişir.

TCK m. 191 (Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda) den dolayı bir ceza verilirse (yani erteleme kararı ihlal edilip dava açılır ve mahkumiyet kararı çıkarsa), genel infaz kuralları geçerlidir. Mevcut infaz düzenlemelerine göre (7242 sayılı Kanun sonrası), bu tür suçlarda koşullu salıverilme oranı genellikle cezanın “yarısıdır” (1/2). Yani, örneğin 3 yıl hapis cezası alan bir kişi, iyi halli olması durumunda 1.5 yıl cezaevinde kaldıktan sonra koşullu salıverilmeden yararlanabilir. Ayrıca, koşullu salıverilme tarihine belirli bir süre kala (genellikle 1 yıl) denetimli serbestlik tedbiriyle cezanın dışarıda infazı da mümkündür.

TCK m. 188 (uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti) suçlarından alınan cezalarda infaz rejimi çok daha katıdır. Bu suçlarda koşullu salıverilme oranı genellikle cezanın “dörtte üçüdür” (3/4). Yani 12 yıl hapis cezası alan bir kişi, koşullu salıverilmeden yararlanabilmek için iyi halli olarak en az 9 yıl cezaevinde kalmak zorundadır. Ayrıca, TCK m. 188 suçlarında denetimli serbestlik uygulaması da genel suçlara göre daha kısıtlıdır; bazı durumlarda koşullu salıverilmeye 1 yıl kala uygulanırken, suçun niteliğine ve örgütlü işlenip işlenmediğine bağlı olarak daha sınırlı olabilir veya bazı hallerde hiç uygulanmayabilir. Dolayısıyla, uyuşturucu ticareti suçlarında fiilen cezaevinde geçirilen süre, kullanma suçlarına göre çok daha uzundur.

Uyuşturucu Kullanma- Bulundurma Suçu ve Cezası; Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda Denetimli Serbestlik Nedir?

Uyuşturucu madde kullanma suçlarında Türk Ceza Kanunu, kullanıcıların öncelikle tedaviye ihtiyaç duyan kişiler olduğu anlayışını benimser. Bu doğrultuda, soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı tarafından, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın, şüpheli hakkında 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilebilir. Bu kararın soruşturma aşamasında verilmesi, tedavi sürecine daha erken başlanabilmesini amaçlar. (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi) Cumhuriyet savcısı, erteleme kararıyla birlikte şüpheliyi, bu süre zarfında denetimli serbestlik yükümlülüklerine uymaması veya yasakları ihlal etmesi durumunda karşılaşacağı sonuçlar hakkında uyarır.

Kamu davasının ertelenmesi kararıyla birlikte, şüpheli hakkında en az 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre, Cumhuriyet savcısının kararıyla (denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya re’sen) 6’şar aylık periyotlarla en fazla 2 yıl daha uzatılabilir. Denetimli serbestlik süresi içinde, eğer gerekli görülürse, kişi tedaviye de tabi tutulabilir.  (TCK m. 191/3) Ayrıca, erteleme süresi boyunca Cumhuriyet savcısı, şüphelinin uyuşturucu kullanıp kullanmadığını belirlemek amacıyla yılda en az 2 defa ilgili sağlık kurumuna sevk edilmesine karar verir. (TCK m. 191/3) Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ilişkin detaylar kanunda açıkça düzenlenmiştir. (TCK m. 191 Gerekçesi)

Bu mekanizmanın temel amacı, uyuşturucu madde kullanan kişileri cezalandırmaktan ziyade, tedavi ve denetimli serbestlik yoluyla topluma yeniden kazandırmaktır. (TCK m. 191 Gerekçesi) Şüpheli, 5 yıllık erteleme süresi boyunca denetimli serbestlik kapsamında kendisine yüklenen yükümlülüklere aykırı davranmaz ve belirlenen yasakları ihlal etmezse, bu sürenin sonunda hakkında kovuşturmaya yer olmadığı (KYOK) kararı verilir. (TCK m. 191/7; 6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi) Bu karar, kişinin söz konusu suçtan dolayı yargılanmayacağı ve hakkında bir mahkumiyet hükmü kurulmayacağı anlamına gelmektedir.

Uyuşturucu Kullanma Suçunda Denetimli Serbestlik ve İhlali

Uyuşturucu madde kullanma suçu nedeniyle verilen 5 yıllık kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı, belirli şartların ihlali durumunda kaldırılır ve şüpheli hakkında kamu davası açılır. (TCK m. 191/4) Bu ihlal halleri şunlardır:

  • Kişinin kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmesi,
  • Tekrar kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,
  • Tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması.

Bu durumlardan herhangi birinin gerçekleşmesi halinde, ertelenmiş olan kamu davası açılır ve yargılama süreci başlar. (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi)

Erteleme süresi içinde kişinin tekrar kullanmak için uyuşturucu madde satın alması, kabul etmesi, bulundurması veya kullanması durumu, sadece bir “ihlal nedeni” olarak kabul edilir. Bu eylem, kendi başına ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz. (TCK m. 191/5). Yani, bu fiil nedeniyle yeni bir suç dosyası açılmaz; bunun yerine, mevcut erteleme kararı kaldırılarak askıya alınmış olan ilk soruşturma dosyası üzerinden kamu davası açılır. (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi)

Kanun koyucu, kamu davasının ertelenmesi ve buna bağlı tedavi/denetimli serbestlik mekanizmasının kötüye kullanılmasını engellemek istemiştir. Bu nedenle, erteleme süresi içindeki ihlal (örneğin tekrar madde kullanma), sadece mevcut erteleme kararının bozulmasına yol açar. Ancak, bu ihlalin veya başka bir şekilde sürecin tamamlanmasından sonra kişinin yeniden uyuşturucu kullanma suçu işlemesi durumunda, tekrar kamu davasının ertelenmesi kararı verilemez. Bu durumda kişi hakkında doğrudan soruşturma ve kovuşturma yapılır. Diğer bir ifadeyle, uyuşturucu kullanma suçunda tedavi ve denetimli serbestlik ile erteleme hükümleri, bir kişi hakkında kural olarak sadece bir kez uygulanabilir (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi).

Cezanın Ertelenmesi, Adli Para Cezasına Çevirme ve HAGB

Uyuşturucu madde kullanma suçunda (TCK m. 191), cezanın ertelenmesinden ziyade “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” (KDAE) adı verilen özel bir mekanizma işletilir. Soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısı, CMK m. 171’deki şartları aramaksızın, şüpheli hakkında 5 yıl süreyle KDAE kararı verir. Şüpheli, bu süre zarfında yükümlülüklere uymaması veya yasakları ihlal etmesinin sonuçları hakkında uyarılır ve erteleme kararı kolluk birimlerine bildirilir. (TCK m. 191/2) Ancak, daha önce açılmış bir kamu davası (örneğin önceki bir ertelemenin ihlali nedeniyle) devam ederken işlenen yeni bir kullanma suçu iddiasıyla yürütülen soruşturmada tekrar KDAE kararı verilemez. (TCK m. 191/6) TCK m. 191‘de özel hüküm bulunmayan durumlarda ise CMK’nın KDAE’ye ilişkin genel hükümleri (CMK m. 171) uygulama alanı bulabilir. (TCK m. 191/9)

Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme, bulundurma ya da kullanma suçu adli para cezası öngörülmemiştir. Ayrıca; ceza için öngörülen hapis cezasının alt sınırı 2 yıldır. Kural olarak sadece 1 yıl veya daha az süreli hapis cezaları adli para cezasına çevrilebilir. (TCK m. 50) Bu sebeple, söz konusu suçtan dolayı hükmedilen temel hapis cezası, yasal alt sınırının 1 yılı aşması sebebiyle doğrudan adli para cezasına çevrilemez.

Uyuşturucu kullanma suçu HAGB’nin özel bir uygulamasını da düzenler: Eğer bir kişi hakkında uyuşturucu madde imal veya ticareti (TCK m. 188) ya da kullanımını kolaylaştırma (TCK m. 190) suçlarından dava açılmışsa, ancak yargılama (kovuşturma) sırasında eylemin aslında sadece kişisel kullanım kapsamında kaldığı (TCK m. 191) anlaşılırsa, mahkeme sanık hakkında TCK m. 191 hükümleri çerçevesinde HAGB kararı verir. (TCK m. 191/8) Bu düzenleme, soruşturma aşamasında savcı tarafından verilebilen tedavi ve denetimli serbestlik imkanının, suç vasfının kovuşturma aşamasında değişmesi durumunda mahkeme tarafından HAGB yoluyla uygulanabilmesini sağlamaktadır. (6545 Sayılı TCK ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun m. 68 Gerekçesi)

Uyuşturucu Madde Kullanımı Ya da Bulundurulmasında Adli Para Cezası Ya da Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması Yapılabilir Mi?

Bu sorunun cevabı kısmen evettir. Çünkü; uyuşturucu madde kullanımı suçunda adli para cezası bir seçenek değildir. Ancak; HAGB mümkündür.

Çünkü; kullanmak amacıyla uyuşturucu bulundurma veya kullanma suçunun (TCK m. 191) yasal cezasının alt sınırı 2 yıl hapis olduğundan, bu ceza doğrudan adli para cezasına çevrilemez. Çünkü, yalnızca 1 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının adli para cezasına çevrilmesine genel olarak izin verir. (TCK m. 50) Bu suç için kanun, para cezası yerine erteleme ve tedavi odaklı özel tedbirler öngörmüştür.

HAGB, bu suçla ilgili olarak iki ana durumda gündeme gelebilir: Birincisi, dava uyuşturucu ticareti gibi daha ağır bir suçtan açılmışken yargılama sırasında suçun sadece söz konusu suç anlaşılırsa, mahkeme zorunlu olarak HAGB kararı verir. (TCK m. 191/8)

TCK-19

“TCK 191” başlığı altında düzenlenen hüküm, TCK’da uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin kişisel kullanımına odaklanan temel maddedir. Yukarıdaki bölümlerde; bu madden yer alan suç tiplerine, cezasına, cezanın ertelenmesi, denetimli serbestlik ve HAGB gibi önemli detaylarını ele almıştık. Yukarıdaki bölümlerde detaylarını ele aldığımız gibi, bu madde sadece kullanma eylemini değil; aynı zamanda kullanmak amacıyla bu maddeleri satın alma, kabul etme veya bulundurma gibi hazırlık niteliğindeki hareketleri de suç kapsamına almaktadır. Bu maddenin odak noktası, fiilin ticari amaç gütmeden, tamamen kişisel kullanım maksadıyla yani Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu kapsamında işlenmesidir.

Daha önceki açıklamalarda belirttiğimiz üzere, TCK m. 191 kapsamındaki suçlar için kanun koyucu öncelikle cezalandırmadan ziyade tedavi ve denetimi hedefleyen özel bir yaklaşım benimsemiştir. Bu doğrultuda, ilk kez bu suçu işleyen şüpheliler hakkında genellikle 5 yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmekte ve bu süre zarfında en az bir yıl denetimli serbestlik tedbiri (gerekirse tedavi ile birlikte) uygulanmaktadır. Cezalandırma, ancak bu süreçteki yükümlülüklerin ihlali halinde gündeme gelmektedir.

Yine önceki bölümlerde değindiğimiz gibi, TCK m. 191’de tanımlanan fiillerin okul, hastane gibi hassas yerlerin yakınında işlenmesi, cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli bir hal olarak düzenlenmiştir. Ayrıca, yargılama sırasında suç vasfının değişmesi gibi durumlarda veya etkin pişmanlık hallerinde uygulanabilecek Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) gibi özel karar mekanizmaları da yine bu madde çerçevesinde ve ilgili diğer kanun maddeleriyle birlikte ele alınmaktadır.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda Etkin Pişmanlık Yasası Geçerli Midir?

Evet, TCK’da uyuşturucu madde kullanma suçu için “Etkin Pişmanlık” hükümleri açıkça düzenlenmiştir ve belirli şartlar altında cezasızlık veya ceza indirimi sağlamaktadır. (TCK m. 192) Kullanmak amacıyla uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran kişi, eğer resmi makamlar durumu öğrenmeden önce harekete geçerek, maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini ilgili mercilere bildirir ve bu bilgi suçluların yakalanmasını veya maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırırsa, hakkında cezaya hükmolunmaz. (TCK m. 192/2)

Etkin pişmanlıktan yararlanarak tamamen cezasız kalmanın bir diğer yolu ise tedaviye başvurmaktır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan bir kişi, henüz hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı bir soruşturma başlamamışken, kendiliğinden resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi olmak istediğini beyan ederse, yine hakkında cezaya hükmolunmaz. (TCK m. 192/4, c.1) Bu durumda önemli bir detay olarak, ilgili kamu görevlileri ve sağlık personelinin normalde var olan suçu bildirme yükümlülüğü de ortadan kalkar. (TCK m. 192/4, c.2).

Eğer pişmanlık ve yardım, suçun resmi makamlar tarafından haber alınmasından sonra gerçekleşirse, cezasızlık yerine ceza indirimi gündeme gelir. Suç ortaya çıktıktan sonra gönüllü olarak suçun tam olarak aydınlatılmasına veya fail ya da diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım eden kişi hakkında verilecek cezada, yardımının önemine ve niteliğine göre 1/4’ten 1/2’ye kadar indirim yapılır. (TCK m. 192/3) Bu hükümler, uyuşturucuyla mücadelede faillerin iş birliğini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. (TCK m. 192/1)

Uyuşturucu madde kullanma suçuna ilişkin etkin pişmanlık tablosu aşağıdaki gibidir:

HÜKÜM KÜNYESİ ETKİN PİŞMANLIK HALİ ETKİN PİŞMANLIĞIN CEZAYA ETKİSİ
TCK m. 192/1,2

 

 

Kişinin resmi makamlar tarafından haber alınmadan önce, bu maddeyi kimden, nerede ve ne zaman temin ettiğini merciine haber vererek suçluların yakalanmalarını veya uyuşturucu veya uyarıcı maddenin ele geçirilmesini kolaylaştırması Cezaya hükmolunmaz.

 

 

 

 

 

 

 

 

TCK m. 192/3 Kişinin suç haber alındıktan sonra gönüllü olarak, suçun meydana çıkmasına ve fail veya diğer suç ortaklarının yakalanmasına hizmet ve yardım etmesi Ceza, yardımın niteliğine göre ¼’den ½’ye kadarı indirilir.
TCK m. 192/4 Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmaktan dolayı soruşturma başlatılmadan önce resmi makamlara veya sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi ettirilmesini istemesi Cezaya hükmolunmaz.

Uyuşturucu Kullanma- Bulundurma Suçunda Uyuşturucu Madde Kişisel Kullanım Sınırı/Miktarı

Yukarıda da belirttiğimiz üzere; uyuşturucu madde suçları, bulundurmanın amacı ve miktarına göre farklı şekillerde değerlendirilmektedir. Özellikle, uyuşturucu veya uyarıcı maddeyi kullanmak için satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiillerini ayrı bir suç olarak tanımlamakta (TCK m. 191) ve bu fiillere, uyuşturucu ticaretini (TCK m. 188) göre, daha hafif cezalar öngörmektedir. Bu ayrım, bir kişinin uyuşturucu madde bulundurmasının ardındaki niyetin kişisel kullanım mı yoksa ticaret mi olduğunu belirlemeyi gerektirmektedir. Bu noktada, Yargıtay’ın bu konudaki içtihatları ve uygulamaları, alt mahkemeler ve hukuk uygulayıcıları için önemli bir rehber niteliği taşımaktadır. Yargıtay’ın kararları, uyuşturucu madde bulundurma eyleminin hangi hallerde kişisel kullanım sınırları içinde kabul edileceğini ve hangi durumlarda ticaret amacıyla bulundurma suçunu oluşturacağını belirlemede temel ölçütleri sunmaktadır.

Ancak; Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı, sadece ele geçirilen maddenin miktarına odaklanmamakta, aynı zamanda olayın tüm koşullarını ve failin durumunu dikkate alan bütüncül bir değerlendirmeyi esas almaktadır. Bu çerçevede, uyuşturucu madde türü, miktarı, ambalaj şekli, kullanıcının kişisel özellikleri, kullanım sıklığı gibi çeşitli faktörler, Yargıtay’ın kişisel kullanım sınırını belirlemesinde rol oynamaktadır.

Bu sebeple; Yargıtay, uyuşturucu madde bulundurma suçlarında kişisel kullanım sınırını belirlerken katı ve evrensel olarak uygulanabilir miktarlar tespit etmenin zorluğunu sıklıkla vurgulamaktadır. Yargıtay’ın çeşitli uyuşturucu maddeler için kişisel kullanım sınırlarına ilişkin uygulamaları aşağıdaki tabloda özetlenmektedir:

Uyuşturucu / Uyarıcı Madde Kişisel Kullanım Sınırı (Yaklaşık Miktar) Açıklama Emsal Yargıtay Kararı
Esrar (Kannabis, Ot, Kenevir) 2-5 gram veya 15 fişek Kişisel kullanım sınırı genellikle 2-5 gram arasında kabul edilmektedir. Büyük miktarlar ticaret şüphesi doğurur. 10. Ceza Dairesi, 2017/1862 E., 2017/3159 K.
Eroin 1-2 gram Eroin gibi ağır uyuşturucuların düşük miktarları bile bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle ağır cezalarla değerlendirilir. 9. Ceza Dairesi, 2015/7535 E., 2016/4366 K.
Kokain 0,3-1 gram Kokain miktarı düşük bile olsa yüksek bağımlılık yapıcı etkisi nedeniyle kişisel kullanım sınırları dar tutulur. 20. Ceza Dairesi, 2015/2308 E., 2015/2553 K.
Metamfetamin (Kristal, Ice, Meth) 1 gram Metamfetamin kullanımı ve ticareti sıkı denetim altındadır. Genellikle 1 gram sınır olarak kabul edilir. 10. Ceza Dairesi, 2017/4076 E., 2018/6219 K.
Sentetik Kannabinoid (Bonzai, Jamaika, Spice) 2-3 gram Sentetik uyuşturucuların etkisi yüksek olduğu için düşük sınır uygulanır. 7. Ceza Dairesi, 2014/4346 E., 2015/23695 K.
Ecstasy (MDMA, Hap, Kristal) 2-3 tablet veya 0,3 gram kristal Hap formunda satıldığından, miktar tablet sayısına göre değerlendirilir. 10. Ceza Dairesi, 2015/3445 E., 2020/2172 K.
Captagon (Fenethylline) 1-2 tablet Uyarıcı etkisi yüksek olduğundan, düşük miktarlarda bile ciddi cezalar uygulanabilir. 8. Ceza Dairesi, 2018/5551 E., 2018/10130 K.
LSD (Asit, Kağıt Şerit, Damla) 1 damla veya küçük kağıt şerit LSD’nin etkisi düşük miktarlarda bile çok yüksek olduğundan, kullanım sınırı oldukça düşük tutulur. 9. Ceza Dairesi, 2015/6653 E., 2015/6727 K.
Morfın ve Afyon Türevi Maddeler 1-2 gram Tıbbi kullanım dışında bulunan morfin ve türevleri ciddi cezai yaptırımlara tabidir. 7. Ceza Dairesi, 2014/4346 E., 2015/23695 K.
GHB (Gamma-Hydroxybutyrate, Sıvı Ecstasy) 1-2 ml GHB, genellikle sıvı formda bulunduğundan mililitre cinsinden değerlendirilir.
Ketamin (Özel Veteriner Uyuşturucu İlacı) 1-2 gram Anestezik etkileri nedeniyle düşük miktarlar bile suç kapsamına girer.
Fentanyl (Sentetik Opioid) 0,1-0,5 mg Fentanyl, yüksek bağımlılık potansiyeli nedeniyle çok düşük miktarlarda bile suç kabul edilir.  

 

Uyuşturucu Madde Kullanımı ve Bulundurma Suçunda Hangi Mahkemeler Görevlidir?

Türkiye’deki adli yargı sisteminde, ceza davalarına bakmakla görevli çeşitli mahkemeler bulunmaktadır. Bu mahkemeler, işlenen suçun niteliğine ve öngörülen cezanın ağırlığına göre farklı görev alanlarına sahiptir. Mahkeme, suçun ve cezanın niteliğine göre görevli olup olmadığını değerlendirir.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu ve bulundurma suçunda öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında, bu suça ilişkin davalarda görevli mahkeme genellikle asliye ceza mahkemesidir. Bu durum, nitelikli hakaret davaları için de geçerlidir.

Yetkili mahkeme, bir davanın hangi coğrafi bölgedeki mahkemede görüleceğini belirleyen kurallara göre tespit edilir. Ceza davalarında yetkili mahkeme belirlenirken öncelikle suçun işlendiği yer mahkemesi dikkate alınır. Buna göre, uyuşturucu madde kullanımı ve bulundurma suçu nerede işlendiyse, o yerdeki asliye ceza mahkemesi yetkili olacaktır.

Uyuşturucu Madde Kullanımı ve Bulundurma Suçunda Zamanaşımı Var Mıdır?

Uyuşturucu madde kullanımı ve bulundurma suçu açısından süreler oldukça önemlidir. Çünkü; ceza mevzuattın bazı hakların kullanılması ve hukuki işlemlerin gerçekleştirilmesi kanun koyucu, sürelere bağlamıştır. Bu noktada; süreler kaçırıldığında hak kaybına uğramak mümkündür. Bu doğrultuda; söz konusu süreler aşağıdaki gibidir:

Dava Zamanaşımı

Dava zamanaşımı, kanunda belirtilen sürelerin geçmesiyle kamu davasının açılamaz hale gelmesidir. (TCK m. 66) Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Böylece; sürenin dolmasıyla birlikte devletin cezalandırma hakkı ortadan kalkmaktadır.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu veya uyarıcı maddeyi kullanmak amacıyla satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da bu maddeleri kullanmak şeklindeki temel suç, 8 yıllık bir dava zamanaşımı süresine tabidir. Yani, bu suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıl içinde fail hakkında bir kamu davası açılmazsa (veya zamanaşımını kesen ya da durduran bir neden gerçekleşmezse), artık bu fiilden dolayı yargılama yapılamaz ve kişiye ceza verilemez.

Ancak, bu suçun TCK m. 191/10’da belirtilen nitelikli hallerde, yani okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi toplu bulunulan yerlerin yakınında işlenmesi durumunda, kanun daha uzun bir dava zamanaşımı süresi öngörmüştür. Bu nitelikli hal için dava zamanaşımı süresi 15 yıldır. Bu daha uzun süre, suçun işlendiği yerin hassasiyeti ve topluma verdiği zararın daha fazla olduğu kabulünden kaynaklanır. Dolayısıyla, bu nitelikli hal için 15 yıl geçtikten sonra dava açılamaz.

Ceza Zamanaşımı

Ceza zamanaşımı, mahkeme tarafından kesinleşmiş bir hükümle verilen cezanın, kanunda belirtilen süre içerisinde infaz edilmemesi halinde, bu cezanın infaz edilebilme yetkisinin ortadan kalkmasıdır. (TCK m. 68) Dava zamanaşımından farklı olarak, ceza zamanaşımında ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmaktadır. Ceza zamanaşımının amacı, devletin cezalandırma yetkisinin belirli bir süre sonra hukuki ve sosyal gerekçelerle sınırlandırılmasıdır.

Temel Uyuşturucu Madde Kullanma Suçu  veya bulundurma suçundan dolayı verilen ve kesinleşen cezalar için ceza zamanaşımı süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Bu, mahkumiyet kararının kesinleştiği günden itibaren 10 yıl içinde cezanın infazına başlanmaz veya infaz tamamlanmazsa ve zamanaşımını kesen veya durduran bir durum olmazsa, devletin artık o cezayı infaz etme hakkını kaybedeceği anlamına gelmektedir.

Suçun nitelikli hali, yani okul, yurt, hastane gibi özel yerlerin yakınında işlenmesi durumunda verilen ve kesinleşen cezalar için ise daha uzun bir ceza zamanaşımı süresi öngörülmüştür; bu süre 20 yıldır. Suçun işlendiği yerin hassasiyeti nedeniyle daha ağır kabul edilen bu durumda, devletin cezayı infaz etme yetkisi 20 yıl sonra ortadan kalkmaktadır. Bu sürelerin dolmasıyla, kesinleşmiş mahkumiyet kararı olsa bile ceza uygulanamaz hale gelmektedir.

HÜKÜM KÜNYESİ SUÇ DAVA ZAMANAŞIMI SÜRESİ CEZA ZAMANAŞIMI SÜRESİ
TCK m. 191 Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulundurma suçu 8 10
TCK m. 191/10 Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulundurma suçunun nitelikli hali (Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak fiillerinin okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askeri ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi halinde) 15 20

 

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçuna Hangi Mahkeme Bakar ? 

Yukarıda uyuşturucu suçlarına hangi mahkemelerin baktığını detaylıca ele almıştık; suçun niteliğine göre Asliye Ceza veya Ağır Ceza Mahkemelerinin görevli olduğundan bahsetmiştik. Avukatlar açısından bakıldığında ise, bu davalarla ağırlıklı olarak ceza hukuku alanında uzmanlaşmış avukatlar ilgilenir. Hem kullanma/bulundurma suçlarında (Asliye Ceza Mahkemesi) hem de TCK 188 gibi daha ağır suçlarda (Ağır Ceza Mahkemesi) müvekkillerini temsil ederler.

Bu tür davaları takip eden avukatların, başta Türk Ceza Kanunu’nun ilgili maddeleri (özellikle 188-192 arası) ve Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) olmak üzere, uyuşturucu suçlarına özgü yasal düzenlemelere, Yargıtay içtihatlarına, delil değerlendirme usullerine ve infaz hukukuna hakim olmaları büyük önem taşır. Özellikle; TCK m. 191 kapsamındaki davalarda denetimli serbestlik, tedavi gibi alternatif süreçler hakkında bilgi sahibi olmak da avukatın rolünü etkili kılar.

Türkiye’de baroya kayıtlı her avukat yasal olarak her tür davayı takip edebilmekle birlikte, uyuşturucu davalarının karmaşıklığı, cezalarının ağırlığı ve özel usulleri (örneğin arama, el koyma, gizli soruşturmacı gibi) nedeniyle, bu alanda deneyimli ve uzmanlaşmış bir ceza avukatıyla çalışmak, sanık veya katılan tarafın haklarının en doğru şekilde savunulması açısından genellikle tercih edilir. Bu avukatlar, müvekkillerini soruşturma aşamasından başlayarak mahkeme süreci ve sonrasında etkin bir şekilde temsil etmektedir.

Uyuşturucu Madde Kullanma Suçunda  Sabıka Kaydı Silinir Mi?

Türkiye’de uyuşturucu suçlarından kaynaklanan adli sicil kayıtlarının silinmesi, belirli yasal koşulların sağlanması durumunda mümkündür. Bu süreç, öncelikle mahkumiyet hükmünde belirtilen cezanın tamamlanmasını gerektirir. Ceza infazının tamamlanması, hapis cezasının süresinin sona ermesi, adli para cezasının ödenmesi veya hapis cezasının ertelenmesi durumunda denetim süresinin başarıyla geçirilmesi anlamına gelmektedir.  Ancak cezanın infazı tek başına adli sicil kaydının otomatik olarak silinmesini sağlamaz. Yasal düzenlemeler, bu aşamadan sonra belirli bir prosedürün izlenmesini ve bazı ek şartların yerine getirilmesini öngörmektedir . Bu nedenle, uyuşturucu suçu işlemiş ve cezasını tamamlamış olan bireylerin sabıka kayıtlarının silinmesi için aktif bir şekilde başvuruda bulunmaları gerekmektedir.

Adli sicil kaydının silinmesi için, ilgili kişinin Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’ne veya yetkili mahkemeye bir dilekçe ile başvurması gerekmektedir . Bu başvuruya, cezanın infaz edildiğini gösteren belgeler, kimlik fotokopisi ve sabıka kaydının silinmesi talebini içeren bir dilekçe eklenmelidir . Yapılan başvuru sonrasında, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü veya ilgili mahkeme, sunulan bilgi ve belgeler üzerinden kişinin sabıka kaydının silinmesi için gerekli yasal şartları taşıyıp taşımadığını değerlendirir . Şartların uygun bulunması halinde, adli sicil kaydının silinmesine karar verilir. Bu süreç, başvurunun doğrudan kuruma yapılması halinde, e-Devlet üzerinden yapılan başvurulara göre genellikle daha hızlı sonuçlanabilmektedir .

Uyuşturucu suçlarının ağırlığı ve verilen cezanın uzunluğu, sabıka kaydının hem adli sicilden hem de arşiv kaydından silinme sürecini etkileyen önemli faktörlerdir. Adli sicil kaydı silindikten sonra, bu bilgiler adli sicil arşiv kaydına alınır . Uyuşturucu suçlarından dolayı alınan cezaların arşiv kaydından silinmesi için, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren genellikle 15 yıllık bir sürenin geçmesi ve “memnu hakların iadesi” olarak bilinen yasaklanmış hakların geri verilmesi kararının alınmış olması gerekmektedir. Eğer bu karar alınmamışsa, arşiv kaydının silinmesi için gereken süre 30 yıla kadar uzayabilmektedir. Bu karmaşık yasal süreç ve farklı koşullar nedeniyle, uyuşturucu sabıka kaydının silinmesi konusunda kesin bilgi almak ve doğru hukuki adımları atmak için bir avukata danışmak her zaman en doğru yaklaşımdır.

Uyuşturucu Kullanma Suçu Yargıtay Kararları
Uyuşturucu Kullanma Suçu Yargıtay Kararları

Uyuşturucu Kullanma Suçu Yargıtay Kararları

Yargıtay kararları, yerel mahkemelerin içtihat birliği oluşturmasını sağlamakta ve hukukun doğru uygulanmasını güvence altına almaktadır. Uyuşturucu kullanma suçuna ilişkin Yargıtay kararları, özellikle kişisel kullanım sınırları, tedavi ve denetimli serbestlik uygulaması, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) ve etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gibi hususlarda yönlendirici olmaktadır.

Bu kararlardan bazıları aşağıdaki gibidir:

  1. CD. 2015/7535 E., 2016/4366 K., 10.05.2016 T..

“… Dosya kapsamına göre, sanığın … isimli şahsın ikametinde ele geçen eroini anılan şahsa temin etmek suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçunu işlediği sabit ise de, dosya kapsamında kullanıcı olarak yer alan şahıslarda herhangi bir madde ele geçmemiş olması karşısında sanığın savunmasının aksine başkalarına uyuşturucu madde temin ettiğine ilişkin, somut, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı, bu hali ile zincirleme suçun söz konusu olmadığı gözetilmeden, TCK’nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle sanığa fazla ceza tayini, … Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu yönünden diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı BOZULMASINA, 10.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Uyuşturucu madde kullanma suçu) 

  1. CD., 2021/4849 E. 2024/482 K., 16.01.2024 T. 

“… Sanık hakkında tekerrüre esas alınan hükümlülüğün “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma” suçuna ilişkin olduğu, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68 inci maddesiyle 5237 sayılı Kanun’un 191 inci maddesinde yapılan değişiklikler ile yine 6545 sayılı Kanun’un 85 inci maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7 nci maddeye göre, koşullarının oluşması durumunda, “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” ve “davanın düşmesi” seçeneklerine de yer verilmesi nedeniyle, tekerrüre esas alınan ilamla ilgili olarak yasal değişiklik sonrası bir uyarlama işlemi yapılıp yapılmadığının araştırılması, yapılmamışsa uyarlama yargılaması yapıldıktan sonra sonucuna göre tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının belirlenmesinde zorunluluk bulunması, (Uyuşturucu madde kullanma suçu) 

Nedenleriyle hukuka aykırılık görülmüştür.”

Uyuşturucu madde kullanma suçu karmaşık ve detaylı hukuki düzenlemeler içerdiğinden uzman bir uyuşturucu suçları avukatıyla çalışmak hak  ve zaman kaybının önüne geçecektir.

Reform Avukatlık Bürosu

Ankara Avukat - Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz. Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
ARAYIN