Kanun Yararına Bozma Dilekçesi Örneği 2025 – CMK 309
Kanun yararına bozma dilekçesi, istinaf ya da temyiz incelemesine tabi tutulmadan kesinleşmiş bir mahkeme kararında açık bir hukuka aykırılık bulunması durumunda devreye giren dilekçe türüdür. Bu yol, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesine göre yalnızca Adalet Bakanlığı tarafından kullanılabilir. Bakanlık, hukuka aykırılık taşıyan hükmün bozulması talebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvuruda bulunur.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, bu nedenleri aynen yazarak karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir. Yargıtayın ceza dairesi ileri sürülen nedenleri yerinde görürse, karar veya hükmü kanun yararına bozar. Eğer bozulan karar, davanın esasını çözmeyen (örneğin; görevsizlik, yetkisizlik, reddi hakim gibi) bir kararsa, ilgili mahkeme veya hâkim, eksiklikleri gidererek yeniden bir karar vermek zorundadır. Mahkûmiyete ilişkin hükmün, davanın esasını çözmeyen yönüne veya savunma hakkını kaldırma veya kısıtlama sonucunu doğuran usul işlemlerine ilişkin ise, kararı veren hâkim veya mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucuna göre gereken hüküm verilir.
Bu hüküm, önceki hükümle belirlenmiş olan cezadan daha ağır olamaz. Davanın esasını çözüp de mahkûmiyet dışındaki hükümlere ilişkin ise, aleyhte sonuç doğurmaz ve yeniden yargılamayı gerektirmez. Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay Ceza Dairesi doğrudan hükmeder. Bozulması talep edilen karar, gerek maddi hukuka gerekse usul hukukuna ilişkin hataları içerebilir. Her iki durumda da bu olağanüstü yola başvurulması mümkündür. Başvurunun dayanağını oluşturan kanun yararına bozma dilekçesi, Adalet Bakanlığı’na hitaben yazılır ve genellikle yargılamanın yapıldığı mahkeme veya ilgili savcılık üzerinden iletilir.
Kanun Yararına Bozma Dilekçesi Örneği dolandırıcılık suçuna ilişkin hazırlanmış bir örnek olup her yargılamanın kendi içerinde değerlendirilmesi gereken kanun yararına bozma sebepleri olabilmektedir.
ADALET BAKANLIĞI CEZA İŞLERİ GENEL MÜDÜRLÜĞÜNE
İnfaz Durdurma Taleplidir.
DOSYA NO :
KANUN YARARINA BOZMA
TALEP EDEN SANIK :
MÜDAFİ : REFORM HUKUK – Mehmet Akif Ersoy Mahallesi 325 Sokak No: 3/11 Dosima Plaza Yenimahalle/Ankara
KONU : …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. tarihli ve …. Esas, ….. Karar sayılı ilamı ile müvekkil sanık …..’a TCK 158/1-F-son maddesi uyarınca verilen 4 yıl 8 ay hapis ve 156.240,00 TL adli para cezasına ilişkin mahkumiyet kararının kanun yararına bozulması istemiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulması talebimizdir.
AÇIKLAMALAR :
Müvekkil …..’ın kanun yolu müracaatında bulunmadığı ve bu nedenle kesinleşen …. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ….. tarihli ve 2023/.. Esas, 2024/… Karar sayılı ilamı ile diğer sanık … ile birlikte katılana yönelik gerçekleştirdikleri eylemlerinin sübut bulduğu iddiası ile 5237 sayılı TCK.158/1-l-son maddesi uyarınca “kişinin kendisini kamu görevlisi olarak tanıtması suretiyle dolandırıcılık” suçlarından cezalandırılmasına hükmedilmiştir. Mezkur kararın verilmesindeki yargılamada açık hukuka aykırılıklar bulunmaktadır ve yargılama neticesinde verilen karar kanun yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiştir. İş bu sebeple de kanun yarına bozulması gerekmektedir. Şöyle ki;
I. YARGILAMA SÜRECİNE İLİŞKİN HUKUKA AYKIRILIKLAR
1-Müvekkil …., Seydişehir Ankara .. Ağır Ceza Mahkemesi‘nde yargılandığı dosyada … tarihinde TCK’nın 158/1-l-son maddesi gereğince 4 yıl 8 ay hapis ve 156.240,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmıştır. Ancak mahkumiyete esas alınan delillerin yetersizliği, delil olarak sunulan görüntülerin bilirkişi incelemesine tabi tutulmaması ve sanık lehine olan bu delillerin değerlendirilmeden karar verilmesi, yargılamanın adil yargılanma hakkına aykırı bir biçimde yürütüldüğünü göstermektedir.
2-….. tarihli duruşma zaptında da kayıt altına alındığı üzere, müvekkil tarafından ….. tarihinde talimat duruşmasında dosyaya sunulan flash disk içinde olay anına ilişkin ses ve video kayıtları yer almaktadır. Duruşma zaptında bu husus şu şekilde belirtilmiştir:
….
Oysa ki bu delil, CMK m.217 anlamında yargılamaya konu fiilin gerçek faillerinin kim olduğuna dair belirleyici nitelikteydi ve mutlaka teknik incelemeye tabi tutulması gerekirdi. Mahkeme, flash disk içindeki video ve ses kayıtlarını bilirkişiye göndermeksizin, yüzler seçilemiyor şeklinde genel bir gözlemle delili etkisiz hale getirmiştir. Bu, CMK m.230/1 uyarınca hükmün gerekçeli olması zorunluluğuna da aykırıdır.
3-Öte yandan, dosya kapsamında yer alan banka hesap hareketleri ve mobil bankacılık kayıtları incelendiğinde, müvekkilin suçtan doğrudan bir ekonomik menfaat elde ettiğine dair somut ve net bir delil bulunmamaktadır. Müvekkilin kendi beyanında da ifade ettiği gibi, yalnızca hesabında gördüğü 45.000 TL’lik bir miktarı çektiği, bu işlem dışında herhangi bir para transferi gerçekleştirmediği sabittir. Diğer para hareketleri, müvekkilin bilgisi ve rızası dışında dijital ortamda, üçüncü kişilerce yönlendirilmiş ve anlık olarak gerçekleştirilmiştir.
Bu haliyle, suça konu olan maddi menfaatin müvekkil tarafından elde edildiği, yönlendirildiği veya kontrol edildiği kabul edilemez. Türk Ceza Kanunu’nun 158/1-l-son maddesi, failin kamu görevlisi sıfatına bürünerek mağduru aldatmasını ve bu aldatma sonucu malvarlığı zararına sebep olmasını şart koşar. Ancak somut olayda müvekkilin ne böyle bir kimliğe büründüğü, ne de mağdura karşı doğrudan aldatıcı fiillerde bulunduğu sabittir. Kaldı ki müvekkilin eylemleri, bu suç tipinin kast unsurlarını taşımamaktadır. Dolayısıyla, müvekkil hakkında verilen mahkûmiyet kararı, suçun maddi ve manevi unsurlarının oluşmadığı bir zemine dayanmaktadır.
4-Müvekkilin suçtan önce sosyal medyada tanıştığı kişiler tarafından dolaylı olarak organize şekilde suça sürüklendiği, bu yapıya ilişkin delilleri….. Ağır Ceza Mahkemesi 2024/…. Esas sayılı dosyasına sunduğu, organize suç gruplarının Facebook grupları üzerinden mağdurlar bulduğu, görüntüler, ekran kayıtları ve sahada çalışan elemanların fotoğraflarını da delil olarak sunduğu halde, bu dosyada da herhangi bir teknik analiz yapılmadığı bilinmektedir. Mahkemece bu hususların dikkate alınmadan verilen karar hukuka aykırıdır.
II. USULSÜZ TEBLİGAT SEBEBİYLE KANUN YOLLARININ KULLANILAMAMASI
1-Kesinleşme şerhinden anlaşılacağı karar …. tarihinde kesinleşmiştir. Ancak bu başvuruya konu karar müvekkile usulüne uygun biçimde tebliğ edilmemiştir. Nitekim, müvekkil beyanında söz konusu tebligatın, 2024 yılı muhtarlık seçim haftasında kendi adına mahalle muhtarına yapıldığını, ancak bu tebligatın kendisine hiçbir şekilde ulaştırılmadığını belirtmiştir.
2-Tebligatın, yalnızca muhtara yapılması ve muhtarın yükümlülüğünü yerine getirmeyerek bu evrakı sanığa ulaştırmaması, CMK m.34 ve 35 uyarınca açıkça hukuka aykırı bir işlemdir. Zira CMK m.34’e göre, kararların sanığa bildirilmesi, ancak usulüne uygun tebliğ ile gerçekleşir. Usulsüz bir tebligat neticesinde başvuru süresinin başlaması mümkün değildir. Hukuki sonuç doğurabilmesi için tebligatın sanığın şahsına yapılması veya yasal temsilcisine usulünce ulaştırılması şarttır. Burada ise ne doğrudan ne de dolaylı bir tebligat söz konusudur.
3-Kaldı ki, CMK m.232/6 hükmü gereği kararın sanığa gerekçeli olarak tebliğ edilmesi, kararın kesinleşme ve infaz sürecinin başlaması için zorunludur. Müvekkil, kararın kesinleştiğinden ancak çok sonraları, tesadüfen haberdar olabilmiş ve bu nedenle olağan kanun yollarına başvuru hakkını kendi kusuru olmaksızın fiilen kullanamamıştır.
4-Bu durum, Anayasa m.36 kapsamında güvence altına alınan “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme” hakkının ihlali niteliğinde olup, müvekkil açısından telafisi güç mağduriyet doğurmuştur. Ayrıca, tebligat işleminin usule uygun yapılmaması nedeniyle oluşan mağduriyetin sorumluluğu müvekkile yüklenemez. Zira usulsüz bir tebligattan doğan sonuç, kişinin kendi kusuruyla değil, kamu görevlisinin ihmaliyle doğmuştur.
III. TCK 158/1-L-SON MADDESİNE GÖRE SUÇUN UNSURLARININ MÜVEKKİL AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının (l) bendinde şu düzenleme yer almaktadır:
“(1) Nitelikli dolandırıcılık suçunun;
l) Kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurumlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle,”
ve aynı maddenin son fıkrasında ise:
“Bu fıkraya giren fiillerde, verilecek ceza bir kat artırılır.” hükmü yer almaktadır.
Bu suç tipinin oluşabilmesi için şu unsurların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
Failin kendisini kamu görevlisi (örneğin polis, savcı, hâkim vb.) ya da finans kurumları çalışanı olarak tanıtması,
Bu sıfatı kullanarak mağduru aldatması,
Mağdurun bu aldatmaya kanarak malvarlığında tasarrufta bulunması,
Failin bu şekilde haksız menfaat elde etmesi.
1-Somut olayda mahkeme, sanık ….’ın banka hesabına mağdur tarafından 50.000 TL gönderildiğini ve bu paranın başka hesaplara aktarıldığını sabit kabul ederek hüküm kurmuştur. Ancak karar metninde dahi …..’ın mağdurla doğrudan hiçbir iletişime geçmediği, herhangi bir sahte sıfat kullanmadığı, mağdura yönelik herhangi bir aldatıcı davranışta bulunduğuna dair somut delil bulunmadığı kabul edilmektedir.
2-Müvekkilin savunmalarında belirttiği üzere, kendisi 2023 yılında sosyal medya üzerinden tanıştığı kişilerce dolaylı olarak organize yapıya dahil edilmiş, banka hesap bilgilerini bu kişilere ilettiğinde dolandırıcılık amacı güdüldüğüne dair hiçbir bilgisi olmamıştır.
3-Yine ….. tarihli duruşma zaptında da belirtildiği gibi, müvekkil olayın gerçekleşme anına dair ses ve görüntü kayıtlarını içeren bir flash disk sunmuştur. Ancak bu deliller teknik analizden geçirilmemiş, görüntüdeki şahısların yüzlerinin belli olmadığı gerekçesiyle bilirkişi incelemesi yapılmaksızın değerlendirme dışı bırakılmıştır.
4-Ceza hukukunun en temel ilkelerinden biri olan “kusur ilkesi” gereğince, failin kastının açık şekilde ortaya konulması gerekir. Müvekkilin dolandırıcılık kastıyla hareket ettiğine dair somut bir delil bulunmadığı gibi, TCK 158/1-l-son maddesi kapsamında kendisini kamu görevlisi ya da banka çalışanı olarak tanıtmasına yönelik bir fiil veya beyan da yoktur.
5-Müvekkil, herhangi bir iletişim kurmamış, telefon numarası dahi dosyada mağduru arayan hatlarla ilişkilendirilmemiştir. Mağdurun beyanlarında da….’ın kendisini polis olarak tanıttığına dair doğrudan bir ifade bulunmamaktadır. (Kanun yararına bozma dilekçesi örneği)
6-Dolayısıyla bu suç tipinin özgü suç niteliği taşıması itibarıyla, yalnızca bu vasıfla hareket eden kişilerin sorumluluğuna gidilmesi gerekir. Müvekkil, kendisini kamu görevlisi olarak tanıtmamış, bu sıfatla hareket etmemiş ve doğrudan mağduru aldatmamıştır. Bu yönüyle mahkeme tarafından kurulan hüküm, somut olayla bağdaşmayan bir yorumla TCK 158/1-l-son maddesinin genişletici ve sanık aleyhine olacak şekilde uygulanması anlamına gelmektedir.
7-Ceza hukuku yorumunda lehe olan dar yorum ilkesi geçerlidir. Nitekim Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay da, nitelikli dolandırıcılık suçlarında failin kamu görevlisi olarak tanıtmasının fiili ve doğrudan mağdur üzerinde etkili olmasını şart koşmaktadır. Burada böyle bir koşul oluşmamıştır.
Sonuç olarak; müvekkil yönünden suçun manevi unsuru oluşmamış, fiili eylem ve doğrudan aldatma davranışı bulunmamış, suçun özgü niteliğiyle bağdaşmayan bir mahkumiyet kararı tesis edilmiştir. Bu sebeplerle, TCK 158/1-l-son maddesi kapsamında hükmolunan mahkumiyetin hukuka ve yargı içtihatlarına aykırı olduğu kanaatindeyiz.
IV. SONUÇ
Yukarıda arz ve izah ettiğimiz nedenlerle:
Müvekkilin sunmuş olduğu teknik delillerin bilirkişiye inceletilmemiş olması,
CMK 217 ve 230. maddelerine aykırı olarak delillerin gerekçesiz şekilde değerlendirilmesi,
TCK 158/1-l-son maddesinin unsurlarının müvekkil açısından taşınmaması,
Usulsüz tebligat nedeniyle istinaf ve temyiz yollarının kullanılamaması,
Müvekkilin dolandırıcılık kastının olmaması ve suça katılımının organize yapılar tarafından manipüle edilmesi, göz önüne alınarak; … Ağır Ceza Mahkemesi’nin …. tarihli ve 2023/… Esas, 2024/… Karar sayılı kararının CMK m.309 uyarınca; ilamın müvekkile yönelik kısmının bozulması için kanun yararına bozma talebiyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na başvurulmasına, mezkur kararın KANUN YARARINA BOZULMASINA, müvekkil hakkındaki infazın DURDURULMASINA karar verilmesini arz ve talep ederim. ( Tarih)
Kanun yararına bozma, nihai kararı kesinleşmiş bir ceza yargılamasında, açık bir hukuka aykırılığın tespiti halinde, sanığın veya hükümlünün yararına Yargıtay tarafından kararın bozulmasını sağlayan olağanüstü bir kanun yoludur.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen bu yol, sadece Adalet Bakanlığı tarafından işletilebilir. Avukat veya taraflar doğrudan başvuru yapamaz; ancak kanun yararına bozma dilekçesi ile Bakanlığa talepte bulunabilirler. Bu nedenle dilekçenin içeriği ve hukuki dayanakları, Bakanlığı ikna edici biçimde düzenlenmelidir.
Kanun yararına bozma dilekçesi, doğrudan Yargıtay’a sunulmaz. Kanun yararına bozma dilekçesi, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne hitaben hazırlanır. Avukatlar, bu dilekçeyi hazırlayıp UYAP üzerinden veya fiziken Bakanlığa iletmek üzere ilgili savcılıklara verebilir.
Başvurunun kabulü halinde, Adalet Bakanlığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na yazı göndererek dosyanın kanun yararına bozulması talebinde bulunur. Yargıtay ilgili ceza dairesi dosyayı inceler ve açık hukuka aykırılık tespit ederse karar verir.
Bu süreçte kanun yararına bozma dilekçesi, olayın özeti, hukuka aykırılıkların detaylı analizi, uygulanması gereken kanun maddeleri ve varsa emsal kararlarla desteklenmelidir. Aksi hâlde Kanun yararına bozma dilekçesi değerlendirme aşamasına geçmesi bile mümkün olmayabilir.
Aşağıdaki durumlar kanun yararına bozma dilekçesi hazırlanmasını gerekli kılabilir:
Usule aykırı tebligat yapılmış ve sanığın savunma hakkı ihlal edilmişse,
Deliller yeterince toplanmadan karar verilmişse,
Mahkeme, suç vasfını yanlış nitelendirmişse,
Eksik incelemeyle karar verilmiş ya da deliller yanlış değerlendirilmişse,
Ceza, infaz hukuku açısından yanlış hesaplanmışsa (örneğin adli para cezası dönüşümleri),
Ancak Kanun yararına bozma dilekçesi mutlaka “açık bir hukuka aykırılık” bulunduğu gösterilmeli, sadece adil olmadığını düşündüğünüz gerekçeler sunulmamalıdır. Yargıtay yalnızca hukuki hata ile ilgilenir; olayın yeniden değerlendirmesi bu yolla yapılamaz.
Kanun yararına bozma dilekçesi hazırlanırken aşağıdaki noktalara mutlaka özen gösterilmelidir:
Kararın tarihi ve mahkeme bilgileri eksiksiz yazılmalıdır.
Açık hukuka aykırılıklar net biçimde tespit edilip maddi hata ya da hukuki hata olarak sınıflandırılmalıdır.
Kanun yararına bozma dilekçesi CMK 309. maddeye açık atıf yapılmalıdır.
Yargıtay içtihatlarına ve emsal kararlara yer verilerek hukuki dayanak güçlendirilmelidir.
Olayların özeti kısa tutulmalı; esas vurgu hukuki hata üzerinde olmalıdır.
Kanun yararına bozma dilekçesi Talep kısmında açıkça “kanun yararına bozma yoluna başvurulması” istenmelidir.
Ayrıca, kanun yararına bozma dilekçesi dili sade ama teknik olmalıdır.
Sıkça Sorulan Sorular Kanun Yararına Bozma Dilekçesi
Sıkça Sorulan Sorular
Kanun yararına Bozma Dilekçesi Nereye verilir
Kanun yararına bozma başvurusunu yapma yetkisi Adalet Bakanlığı’na aittir. Ancak, yargılama sırasında karar veya hükme cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişiler de yasa yararına bozma kanun yolunu kullanması için Adalet Bakanlığı’ndan talepte bulunabilir. Adalet Bakanlığı, yargılamaya daha önce katılan kişilerin bu talebiyle veya talebin içerdiği hukuki görüşlerle bağlı değildir.
Kanun yararına Bozma Dilekçesi süresi
Kanun Yararına Bozma Süresi Ne Kadardır? Kanun yararına bozma olağanüstü kanun yollarından biri olması itibariyle herhangi bir süreye bağlı değildir.
Kanun yararına temyiz yoluna müracaat edilen ve bozulan kararları nereden öğrenebilirim?
Kanun yararına bozma dilekçesi ile yapılan başvuru neticesinde Kanun yararına temyiz edilmek suretiyle bozulan mahkeme kararları Resmî Gazete‘de yayımlanmaktadır. Ayrıca ilgililer kanun yararına temyiz kararlarına E-Devlet-Vatandaş Portal ‘dan üzerinden ulaşabilirler.
Kanun yararına bozma talebini kim inceler?
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, kanun yararına bozma yoluna gidilmesi yönündeki talepnameyi aldıktan sonra karar veya hükmün bozulması istemini içeren yazısını Yargıtayın ilgili ceza dairesine verir.
Kanun yararına bozma infazı etkiler mi?
Kanun yararına bozma dilekçesi ile Kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının infazın otomatik olarak geri bırakılmasını veya durdurulmasına ilişkin bir hüküm bulunmamaktadır. talebe konu kararın infaz edilmiş olması kanun yararına bozma yoluna gidilmesine engel değildir.
Hangi durumlarda kanun yararına bozmaya gidilir?
Olağanüstü kanun yollarından biri olan kanun yararına bozma, Adalet Bakanlığı’nın başvurusu ile yapılabilir. Adalet Bakanlığı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na hukuka aykırılıkları olan karar ya da hükümler için başvurabilir. Hukuka aykırılıkların ciddi dayanaklarının olması bu başvuru sırasında dikkate alınır.
Kanun yararına bozma süresi ne kadar sürer?
Kanun yararına bozma dilekçesi verildikten sonra sürecin ne kadar süreci ile alakalı bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır.
Kanun yararına bozmada harç var mıdır?
Adalet Bakanlığı Tarafından “Kanun yararına temyiz yoluna başvurulması taleplerinde harç tahsil edilmesinin Anayasada düzenlenen harçların kanuniliği ilkesine aykırı olacağı ve ilgililere hukuka aykırı şekilde mali yükümlülük getireceği değerlendirilmektedir. ” denilmek suretiyle kanun yararına bozma dilekçesi verilirken harç alınmaması gerektiği yönünde kanaat belirtilmiştir.
Kanun yararına bozma sonucu nasıl öğrenilir?
Kanun yararına temyiz edilmek suretiyle bozulan mahkeme kararları Resmî Gazete‘de yayımlanmaktadır. Ayrıca ilgililer kanun yararına temyiz kararlarına E-Devlet-Vatandaş Portal ‘dan üzerinden ulaşabilirler.
Kanun yararına bozma kim ister?
Kanun yararına bozma başvurusunu yapma yetkisi Adalet Bakanlığı‘na aittir. Ancak, yargılama sırasında karar veya hükme cumhuriyet savcısı, sanık, hakim, mahkeme, şikayetçi veya müdahil olarak katılan kişiler de yasa yararına bozma kanun yolunu kullanması için Adalet Bakanlığı’ndan talepte bulunabilir.
Kanun yararına bozma uyapta görünür mü?
Evet Uyap Vatandaş Portal üzerinden takip edebilirsiniz
Kanun Yararına Bozma Ceza Zamanaşımı
Kanun yararına bozma, kesinleşen ceza mahkemesi kararlarına karşı gidilen olağanüstü bir kanun yolu olduğundan, kanun yararına bozma isteminin Yargıtay tarafından kabul edilmesinden sonra yapılacak yargılama sırasında dava zamanaşımı hükümleri uygulanamaz. Kesinleşen hükmün Yargıtay tarafından yasa yararına bozulmuş olması, sanığın hükümlü sıfatı almasını etkilemez; bu nedenle kanun yararına bozma talebinin kabulü üzerine yapılan yargılamada hükümlü hakkında dava zamanaşımı şartlarının değil, ceza zamanaşımı şartlarının oluşup oluşmadığı değerlendirilebilir
Kanun yararına bozma başvurusu yapsam aleyhime sonuç çıkar mı ?
Her ne kadar ilgili kanun maddesi uyarınca sanık aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilip gidilemeyeceğine dair açık bir hüküm bulunmasa da, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 14.06.2005 tarihli ve 2005/55 Esas – 2005/64 Karar sayılı; 04.07.2006 tarihli ve 2006/185 Esas – 2006/175 Karar sayılı kararları ile 2018/389 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, sanık aleyhine de kanun yararına bozma yoluna başvurulması mümkündür. Ancak bu durumda, verilecek bozma kararının sanık bakımından olumsuz bir sonuç doğurmaması, yani aleyhe sonuç yaratmaması zorunludur. Yargıtay, bu tür durumlarda bozmayı sadece usul veya ilke hatalarını düzeltme amacıyla yapar; sanığın hukuki durumunu ağırlaştıracak herhangi bir değişiklik yapılmaz.
Kanun yararına bozma dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilir mi?
Kanun yararına bozma dilekçesi Adalet Bakanlığı tarafından reddedilmesi halinde ise bu karar başvuru yapan kişiye tebliğ edilir.
Kanun yararına Bozmaya hangi hallerde gidilir ?
İstinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen, ancak hukuka aykırılıklar bulunan karar ve hükümlerin bozulması gerektiği durumlarla alakalı gidilebilir.
Kanun yararına bozma dilekçesi örneği 2025 ve diğer konularla alakalı lütfen Reform Hukuk Büromuzla iletişime geçiniz.
Ankara Avukat - Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz.
Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.