
Askerî disiplinin korunması ve ordunun görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi, hizmete mahsus eşyanın korunmasına sıkı sıkıya bağlıdır; bu nedenle Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesi, Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler yönelik özel bir yaptırım öngörerek hem disiplinin sürekliliğini hem de milli güvenliğin temel unsurlarından biri olan askeri malzemenin muhafazasını güvence altına almaktadır.
Bu nedenle, Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesi, hizmete mahsus eşyayı tahrip eden, terk eden, kaybeden veya özel menfaati için kullanan asker kişiler hakkında cezai yaptırımlar öngörmektedir. Söz konusu düzenleme, hem askeri disiplinin korunması hem de ordunun savaş hazırlıklarının sekteye uğramaması bakımından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca bu suçun konusu olan eşyanın niteliğine göre (silah, mühimmat, savaş aracı vb.) cezaların ağırlaştırılması, kanun koyucunun bu konuda gösterdiği hassasiyetin açık bir göstergesidir.
Askeri Ceza Kanunu 130. Maddesi Açıklaması
Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler suçunun dayanak maddesi olarak 211 sayılı İç Hizmet Kanunu 42. Maddesi olarak belirtebiliriz.
211 sayılı iç hizmet kanunu 42. Maddesi ;
Her asker vazife ve hizmet icabı kullanmak veya muhafaza etmek için kendisine tevdi edilen her çeşit Devlet malının bakım, korunma ve muhafazasından sorumludur. (Ek cümle:30/6/2022-7415/2 md.) Ancak, yükümlü erbaş ve erlerden askerî araçları kullanmakla görevlendirilenler, araç kazası nedeniyle harp malzemesine zarar vermek suçundan kast veya ağır kusur nedeniyle mahkûm olmaları durumu hariç, aracın kullanımı nedeniyle meydana gelen zararı tazminle sorumlu olmazlar.
Askeri Ceza Kanunu 130. Madde Metni
Askeri eşyayı kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden veya harabolmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişiler, eşyanın değeri, önemi, meydana gelen hasarın miktarı ve fiilin işleniş şekline göre üç aydan iki seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Suç konusu eşya; silah, mühimmat, savaş aracı veya gereci ise ceza artırılır. Kaybedilen, kasten terk veya kısmen yahut tamamen tahrip edilen veya harabolmasına sebebiyet verilen eşyanın ödettirilmesine de ayrıca hükmolunur.
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesi, hizmete mahsus eşyayı kasten terk eden, kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden, harabolmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişiler hakkında cezai yaptırımlar öngörmektedir. Bu düzenlemede kanun koyucu, öncelikle askeri malzemenin korunmasını temel bir hukuki değer olarak kabul etmiştir.
Maddenin ilk fıkrasında, fiilin işleniş şekline, eşyanın değeri ve önemine, meydana gelen hasarın miktarına göre üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Böylece cezanın belirlenmesinde hem objektif (eşyanın değeri, hasarın miktarı) hem de sübjektif (fiilin işleniş şekli) ölçütler esas alınmıştır.
Ayrıca, suç konusu eşyanın silah, mühimmat, savaş aracı veya gereci olması halinde ceza artırılmaktadır. Bu hüküm, özellikle savaş gücünü doğrudan etkileyen ve stratejik öneme sahip askeri araçların korunmasını teminat altına almak amacı taşır.
Madde metninde ayrıca, kaybedilen veya tahrip edilen eşyanın ödetilmesine hükmolunacağı belirtilmiştir. Bu düzenleme, sadece cezai yaptırımla yetinilmeyip, maddi zararın da giderilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Böylece hem caydırıcılık sağlanmakta hem de devlet malının korunması amacı pekiştirilmektedir.
Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler Suçunun Unsurları
Faili
Bu suçun faili yalnızca asker kişiler olabilir. Yani suç, özgü suç niteliği taşır. Sivil şahısların bu fiilleri işlemesi hâlinde genel ceza kanunları (örneğin Türk Ceza Kanunu) devreye girer. Asker kişi statüsünde bulunan herkes (er, erbaş, astsubay, subay vb.) bu suçun faili olabilir.
Suçun Konusu
Suçun konusu askeri eşyadır. Burada hizmete mahsus eşya; ordunun görevinin ifası için tahsis edilen silah, mühimmat, araç, gereç, teçhizat ve her türlü askeri malzeme olarak kabul edilir. Özellikle madde metninde sayılan silah, mühimmat, savaş aracı ve gereçleri suçun konusunu oluşturduğunda cezanın artırılacağı belirtilmiştir.
Maddi Unsur
Suçun maddi unsurunu oluşturan fiiller, kanunda tek tek sayılmıştır:
- Eşyayı kasten terk etmek,
- Eşyayı kısmen veya tamamen tahrip etmek,
- Eşyayı özürsüz kaybetmek,
- Eşyanın harabolmasına sebebiyet vermek,
- Eşyayı özel menfaati için kullanmak.
Bu fiillerden herhangi biri işlendiğinde suç meydana gelir. Özellikle “özel menfaat için kullanma” ifadesi, hizmete tahsis edilen eşyanın şahsi amaçlarla (örneğin askeri aracı kişisel işlerde kullanmak) kullanılması hâlinde suçu oluşturur.
Askeri Eşyayı kasten terk etmek
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde sayılan fiillerden biri de “hizmete mahsus eşyayı kasten terk etmek” tir. Burada terk fiilinden anlaşılması gereken, askeri hizmet için tahsis edilmiş bir eşyanın görevli personel tarafından bilinçli ve isteyerek bulunduğu yerden ayrılması ya da bırakılmasıdır. Burada önemli olan suç konusu eşyanın hizmete tahsis edilmiş olması ve terk kastı ile hareket edilmiş olmasıdır.
Askeri Eşyayı kısmen veya tamamen tahrip etmek
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzenlenen fiillerden biri de hizmete mahsus eşyanın kısmen veya tamamen tahrip edilmesidir. Bu fiil, eşyanın kullanılamaz hale gelmesine yol açan her türlü davranışı kapsar.
“Tahrip etmek”, eşyanın asli fonksiyonunu yerine getiremeyecek derecede zarar verilmesi anlamına gelir. Burada tahribatın tamamen olması şart değildir.
- Kısmen tahrip, eşyanın görev için kullanılmasını engelleyecek ölçüde zarar görmesidir. (Örneğin bir telsizin anteninin kırılması, aracın motorunun bozulması).
- Tamamen tahrip, eşyanın tamamen kullanılamaz hale gelmesidir. (Örneğin bir silahın kasten ateşe atılması ve kullanılmaz hale gelmesi).
Askeri Eşyayı özürsüz kaybetmek
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde suç sayılan fiillerden bir diğeri de hizmete mahsus eşyayı özürsüz olarak kaybetmektir. Burada kasttan ziyade, genellikle ihmal, dikkatsizlik, özensizlik veya tedbirsizlik sonucu meydana gelen bir davranış söz konusudur.
“Kaybetmek”, eşyanın hizmet yerinde veya zimmetinde bulunması gerekirken, failin kusurlu davranışı sonucu artık bulunamaz hale gelmesi demektir. Örneğin, nöbet esnasında silahını bırakıp uyuyan bir askerin silahının çalınması ya da askeri aracın dikkatsizlik sonucu kullanılmaz şekilde terk edilmesi kaybetmeye örnek gösterilebilir.
Burada önemli olan nokta, kaybın failin iradesi dışında gerçekleşmesi fakat kusurlu bir davranışa dayanmasıdır. Yani kayıp, doğal afet gibi mücbir sebeplerle gerçekleşirse “özürlü kayıp” söz konusu olur ve suç oluşmaz.
Kaybın suç teşkil etmesi için özürsüz olması gerekir. Yani, eşyanın kaybı, hizmetin gereklerinden veya zorunlu bir durumdan kaynaklanmamalıdır.
- Özürlü kayıp: Mücbir sebep, yangın, deprem, düşman saldırısı gibi failin kusurundan kaynaklanmayan durumlar.
- Özürsüz kayıp: İhmal, tedbirsizlik, özensizlik veya emir ve talimatlara aykırı davranış sonucu eşyanın kaybolması.
Askeri Eşyanın harabolmasına sebebiyet vermek
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzenlenen suçlardan biri de, hizmete mahsus eşyanın harabolmasına sebebiyet vermektir. Bu fiil, eşyanın doğrudan tahrip edilmesinden farklıdır; burada kast çoğu zaman doğrudan eşyayı bozmak değil, özen ve dikkat yükümlülüğüne aykırı davranışlar sonucu eşyanın kullanılmaz hale gelmesine yol açmaktır.
Askeri Eşyayı Özel Menfaati İçin Kullanmak
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde yer alan fiillerden biri de, hizmete mahsus eşyayı özel menfaat için kullanmaktır. Bu durum, askeri eşyanın hizmet dışında, tamamen şahsi çıkar veya ihtiyaç için kullanılmasını ifade eder.
Hizmete mahsus eşya, yalnızca görev amacıyla kullanılmak üzere devlete aittir. Bu eşyaların kişisel menfaat doğrultusunda kullanılması, askeri düzeni ve disiplinin temelini zedeler.
- Örneğin, askeri aracı şahsi işlerde kullanmak,
- Askeri mühimmatı özel amaçlarla değerlendirmek,
- Hizmete tahsis edilen yakıtı kişisel araçta tüketmek,
- Hizmet malzemesini özel işlerde kullanmak.
Bu tür eylemler, eşyanın doğrudan tahrip edilmesine yol açmasa bile, amacı dışında kullanıldığı için kanunda suç sayılmıştır.
Manevi Unsur
Suçun işlenişinde genel kast yeterlidir. Failin eşyanın askeri hizmete tahsisli olduğunu bilerek ve isteyerek terk etmesi, tahrip etmesi veya kullanması hâlinde suç oluşur.
Ağırlaştırıcı Sebepler
Suç konusu eşyanın silah, mühimmat, savaş aracı veya gereci olması hâlinde ceza artırılır. Bu düzenleme, milli güvenlik açısından en kritik araçların korunmasını ön plana çıkarmaktadır.
Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler Suçunun Cezası
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde öngörülen yaptırımlar, hem özgürlüğü bağlayıcı cezaları hem de mali sonuçları kapsamaktadır. Bu yönüyle madde, sadece disiplin ve caydırıcılık sağlamayı değil, aynı zamanda devletin uğradığı maddi zararın telafisini de hedeflemektedir.
Maddenin ilk fıkrasına göre, hizmete mahsus eşyayı kasten terk eden, kısmen yahut tamamen tahrip eden, özürsüz kaybeden, harabolmasına sebebiyet veren veya özel menfaati için kullanan asker kişiler hakkında üç aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmüştür. Burada hâkim, fiilin işleniş şekline, eşyanın değerine, önemi ve meydana gelen hasarın miktarına göre cezanın alt veya üst sınırdan verilmesine karar verir.
Suç konusu eşyanın silah, mühimmat, savaş aracı veya gereci olması hâlinde, kanun koyucu daha ağır bir yaptırım öngörmüştür. Bu ağırlaştırıcı sebep, doğrudan ordunun savaş gücünü etkileyen araçların korunmasına verilen önemin bir sonucudur. Zira böyle bir eşyanın kaybı veya tahribi, sadece maddi zarar değil, aynı zamanda ülkenin savunma kapasitesinde açık bir zafiyet anlamına gelmektedir.
Maddenin son fıkrasında, kaybedilen, terk edilen veya tahrip edilen eşyanın ödetilmesine ayrıca hükmolunacağı belirtilmiştir. Bu, askeri ceza hukukunda önemli bir yeniliktir; çünkü yalnızca cezalandırma değil, aynı zamanda zararın giderilmesi de amaçlanmaktadır. Böylece asker kişilerin, devlet malına verdikleri zarardan şahsen sorumlu tutulmaları sağlanmakta ve caydırıcılık güçlendirilmektedir.
Disiplin Hukuku ile İlişki (Hizmet yerini terk etmeme cezasını gerektiren disiplinsizlikler )
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesi, hizmete mahsus eşyayı tahrip eden, terk eden, kaybeden veya şahsi menfaati için kullanan asker kişiler hakkında hapis cezası öngörmektedir. Ancak, bu tür fiiller yalnızca ceza hukuku boyutuyla değil, aynı zamanda disiplin hukuku açısından da değerlendirilir.
6413 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu’nun 19. maddesinin 1. fıkrasının ç bendinde şu hüküm yer almaktadır:
Bu düzenleme, hizmete mahsus eşyaya verilen zararın sadece kasten değil, aynı zamanda ihmal veya tedbirsizlik sonucu da meydana gelebileceğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, eşyaya zarar veren askeri personel hakkında disiplin yönünden “hizmet yerini terk etmeme” gibi disiplin cezaları uygulanabilmektedir.
Böylelikle, hizmete mahsus eşyaya verilen zarar, hem disiplin zafiyeti hem de suç teşkil eden davranış olarak iki yönlü yaptırıma konu olabilmektedir.
Askerî Ceza Kanunu 130. Maddesi Soruşturma İzni
Askeri Ceza Kanun Ek 15. Maddesi uyarınca; “Asker kişilerin işledikleri askerî suçların soruşturulması izne tabidir. Ancak, ağır ceza mahkemesinin görevine giren suçüstü hâllerinde soruşturma genel hükümlere göre yürütülür” denilmiştir. İş bu sebeple Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler suçunda soruşturma yürütülebilmesi için soruşturma izni verilmesi gerekmektedir.
Yetkili merci, soruşturma izni konusundaki kararını suçun işlenildiğinin öğrenilmesinden itibaren ön inceleme dâhil en geç otuz gün içinde verir. Bu süre, zorunlu hâllerde on beş günü geçmemek üzere bir defa uzatılabilir. Yetkili merci, belirtilen süreler içinde soruşturma izni verilmesi veya verilmemesi konusunda karar verir ve kararını Cumhuriyet başsavcılığına, hakkında inceleme yapılana ve varsa şikayetçiye bildirir. Bu kararlara karşı on gün içinde itiraz edilebilir. Sırf askerî suçlara ilişkin verilen soruşturma iznine itiraz edilmesi, soruşturma işlemlerini engellemez.
Şikayet
Askeri Ceza Kanunu 48. maddesi uyarınca askeri suçların takibi şikayete bağlı değildir. Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler suçunun soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı değildir.
Askeri Ceza Kanunu 48. maddesi ;
A) Askeri suçların takibi şikayete bağlı değildir.
B) Askeri kazaya tabi olupta Türk Ceza Kanunu mucibince takibi Adliye Vekilinin izinine bağlı suçlar hakkında izin, Milli Müdafaa Vekili tarafından verilir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesinde düzenlenen suçlar, asker kişilerin askerî suçları arasında yer alır. Bu nedenle, söz konusu fiiller hakkında hangi mahkemelerin görevli ve yetkili olduğu hususu, hem askerî ceza hukuku hem de yargı sistemi açısından önem taşır.
Görevli Mahkeme
2017 Anayasa değişikliği ile askerî yargı kaldırılmış, askerî mahkemeler tamamen kapatılmıştır. Bu tarihten önce söz konusu suçlara Askerî Mahkemeler bakmaktaydı. Günümüzde ise:
- Asker kişiler tarafından Askerî Ceza Kanunu’nun 130. maddesi kapsamında işlenen bu suçlarda, görevli mahkeme artık Asliye Ceza Mahkemeleri görevlidir.
Dolayısıyla, Madde 130 kapsamındaki fiiller için esas görevli mahkemeler adli yargı mahkemeleridir.
Yetkili Mahkeme
Yetki bakımından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) hükümleri uygulanır. Buna göre:
- Suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.
- Eğer suç bir kışlada veya askeri birlikte işlenmişse, o yerin bağlı bulunduğu adli mahkeme yargılamayı yapar.
- Suçun farklı yerlerde işlenmesi veya tespit edilmesi hâlinde, öncelikle fiilin işlendiği yer mahkemesi
Disiplin Soruşturmasında Yetki
Madde 130 kapsamındaki fiiller, aynı zamanda disiplin hukuku yönünden de soruşturma konusu olabilir. Ancak, disiplin soruşturması ile ceza yargılaması birbirinden ayrıdır.
- Disiplin soruşturması, idari nitelikte olup disiplin amirlerince yürütülür.
- Ceza yargılaması ise, bağımsız ve tarafsız adli yargı mercilerinde yapılır.

Emsal Kararlar (Hizmete Mahsus Eşyayı Tahrip ve Terk ve Kaybedenler)
As.Yrg3.D. 2007/1440E, 2007/1435K 12.06.2007
Sanığın eylemi neticesinde mühimce hasara uğrayan TSK envanterinde kayıtlı kaleşnikof piyade tüfeğinin, askeri hizmetlerde kullanması maksadıyla sanığa teslim edilmeyip J.Er F.K.’ya zimmetlenmiş olması karşısında, sanık ile mühimce hasara uğramasına sebebiyet verdiği silah arasında doğrudan bir hizmet bağından söz etmek mümkün olmadığından, sanığın sübut bulan eyleminin ASCK’nın 137’nci maddesinde düzenlenen hizmette tekasülle harp malzemesinin hasarına sebep olmak suçunu değil, aynı Kanunun 130’uncu maddesinde düzenlenen “askeri eşyanın özürsüz harap olmasına sebebiyet vermek” suçunu oluşturduğu,
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2010/86E, 2010/89K, 30.09.2010
Sanığın kendisinin ve ailesinin özel işlerinde kullandığı kabul edilen aracın, 23.07.2004 tarihine kadar hibe eden sivil şahıs adına kayıtlı olması, bu tarihte Jandarma Asayiş Vakfı adına trafik tescilinin yapılması ve 30.09.2004 tarihinde zimmete alınması karşısında, sanık tarafından kullanıldığı 16.01.2004-02.07.2004 tarihleri arasında henüz askeri eşya niteliği taşımadığından, sanığın eyleminin ASCK’nın 130’uncu maddesinde düzenlenen askeri eşyayı özel menfaati için kullanmak suçunu oluşturmamaktadır.
Askeri Yargıtay 1.Dairesi 2005/1141E, 2005/1130K , 15.11.2005
Sanığın, tüfeği ile havaya 1 el ateş etmek ve hemen ardından tüfeğin dipçiğiyle nöbet kulübesinin camını kırmak şeklindeki eyleminin, ASCK.nun 130 uncu maddesinde düzenlenen tek bir askeri eşyayı kasten tahrip etmek suçunu oluşturmasına karşın; aynı zaman ve mekanda ve aynı amaç doğrultusunda gerçekleştirilen hareketin iki ayrı suçu oluşturduğunun kabulüyle, nöbet talimatına aykırı hareketle mazarrat husule getirmek ve askeri eşyayı kasten tahrip suçlarından dolayı ayrı ayrı cezalandırılması kanuna aykırıdır.
Askeri Yargıtay Daireler Kurulu 2004/149E, 2004/165K 09.12.2004
Somut olayımızda; nöbet hizmeti sırasında, “Silahlı Nöbet Kıt’ası Erlerinin Silah Konusunda Uyacakları Emniyet Tedbirleri” başlıklı talimata aykırı hareket ederek havaya bir el ateş eden sanığın, bir an için “mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek” suçunu işlediği düşünülebilir ise de, suçun manevi unsuru yeterince irdelenmeksizin ulaşılacak bu sonucun isabetli olmayacağı aşikardır.
Zira, aksi ispatlanamayan savunmasına göre, sanık, üç haftadır çarşıya çıkamamış olmasının, çok sık nöbet tutmasının ve devrecilik nedeniyle arkadaşıyla yaptığı tartışmanın etkisiyle sıkıntılı ve sinirli ruh hali içerisindeyken havaya ateş etmiştir. Sanığın rahatlamak maksadıyla yaptığı bu atış sırasında, hizmet gereği yanında bulunan silahı hizmet gayesi dışında kullandığı, dolayısıyla “askeri eşyayı özel menfaati için kullanmak” kastıyla hareket ettiği açıktır. Bu nedenle, özel kasıt ile ika edilen bu eylemin, ASCK.nun 130 uncu maddesinde düzenlenmiş “askeri eşyayı özel menfaatinde kullanmak” suçunu oluşturduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır.
As.Yrg.2.D., 11.6.2014, Ε.2014/661, Κ.2014/649
Somut olayda; Nöbet Talimatı ile tanık ifadelerinden anlaşıldığı üzere, boş şarjörle nöbet tutması gereken, tüfeği ile oynaması ve emniyetini açması yasaklanan sanığın, nöbeti sırasında bu maksatla kendisine teslim edilmiş tüfeğine bilerek ve isteyerek dolu şarjör takıp mermi sürerek, emniyetini açtıktan sonra havaya doğru bir el ateş etmesi sonucu merminin patlamasıyla 1.10 TL Hazine zararı meydana gelmiştir.
Silahlı nöbetçi olması nedeniyle kendisine karşı yapılması muhtemel haksız ey-lemlerde amir konumundan yararlanabilecek olan sanığın, kasten veya dikkatsizlikle Nöbet Talimatına aykırı hareketi sonucu bir zararın meydana gelmesi hâlinin, As.C.K’nın da özel bir suç olarak düzenlenmesi; sanığın nöbet talimatını bildiği hâlde buna aykırı davranışı bilerek ve isteyerek gerçekleştirmesi ve sonuçta zararın oluşma olguları ile As.C.K’nın 136/l’inci maddesinin As.C.K’nın 130’uncu maddesine göre özel düzenleme niteliğinde bulunması birlikte değerlendirildiğinde; sanığın eyleminin, As.C.K’nın 136/1-B, C madde, fıkra ve bentleri kapsamına giren mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçunu oluşturduğu sonucuna varıldığın-dan, mahkumiyet hükmünün bozulmasına karar verilmiştir
As.Yrg.1.D., 14.5.2014, Ε.2014/494, Κ.2014/498
Mal sorumlusu sıfatıyla zimmetinde bulundurduğu askerî eşyalardan bir kısmının kaybına sebebiyet verilmesi hâlinde, askerî eşyayı özürsüz kaybetmek suçunun değil, unsurlarının varlığı hâlinde, As.C.K’nın 144’üncü maddesi kapsamında memuriyet görevini ihmal etmek suçunun varlığı kabul edilmektedir. ..Sanığın kaybına sebep olduğu telsizin sonradan bulunmuş olması durumunun bu karar kapsamında dikkate alınması suretiyle, sanığın sübut bulan eylemlerinin ihmal suretiyle görevi kötüye kullanmak suçunu oluşturup oluşturmayacağının Askeri Mahkemece değerlendirilmesi ve karara bağlanması gerektiğinden, sanık hakkında askeri eşyayı kaybetmek suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün suç vasfı yönünden bozulmasına karar verilmiştir .
As.Yrg.2.D., 22.4.2014, Ε.2014/492, Κ.2014/480
Somut olayda, sanığa teslim edilen gece görüş gözlüğünün, kaybolan ve sonradan bulunan .. seri nolu gece görüş gözlüğü olduğuna dair delil bulunmadığı gibi, sanığa teslim edilen gece görüş gözlüğünün.. seri nolu cihaz olduğu kabul edilse bile, sanığın kullanımında iken kaybolduğuna dair bir delil de bulunmadığı, dolayısıyla maddi unsuru yönünden de oluşmayan atılı suçtan sanık hakkında beraat karar verilmesinin hukuka uygun olduğu kanaatine varılarak, Adli Müşavirin temyiz nedenleri-nin reddiyle, beraat hükmünün onanmasına karar verilmiştir
Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 9.12.2004 tarihli2004/149-165 sayılı kararı
“Askerî eşyayı özel menfaati için kullanmak” suçu ile, “mazarratı mucip nộ bet talimatına aykırı hareket etmek” suçlarının, maddi ve manevi unsurları ile Askeri Ceza Kanunu içerisinde yer aldıkları fasıllara nazaran farklı hukuki menfaatleri korudukları açıktır.
Askerî eşyayı özel menfaati için kullanmak suçu, askerî eşyanın, statüsü ne olursa olsun tüm askerî şahıslar tarafından askerî hizmet dışında kullanımını engellemeye yönelik olarak ihdas edilmiş iken; mazarratı mucip nöbet talimatına aykırı hareket etmek suçu, nöbet hizmetini ifa eden asker kişilerin nöbetle ilgili tali-matlara aykırı davranmalarını ve nöbet hizmetinin aksamasını veya talimata aykırılık nedeniyle zarar oluşmasını önlemeyi amaçlayan bir askerî cürüm olarak düzenlenmiş tir. Ilk suçun koruduğu hukukî değer “askerî eşya”, diğerinin ise, öncelikle “askeri vazife ve hizmettir” (Askerî Yargıtay Daireler Kurulunun 9.12.2004 tarihli2004/149-165 sayılı kararı).
SIRADAKİ MAKALEMİZ :