Ceza Hukuku

Hakaret Suçu ve Cezası 2025

Hakaret Suçu

Hakaret suçu Bu doğrultuda; Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) m. 125 hükmünde hakaret suçu ve cezası düzenlenmiştir. Bu doğrultuda; kanun koyucu, TCK 125 hükmünde hakaret suçu için hapis cezası veya adli para cezası öngörmektedir. Bu durum da;  kişilerin aklına hakaret suçunu cezası kaç yıl? veya hakaret davası para cezası kaç TL? soruların getirmektedir. Diğer taraftan; günümüzde teknolojinin gelişmesiyle, kişiler hakaret suçu sosyal medyada işlemeye başlamaktadır. Bu durumda ise; sosyal medya hakaret suçu cezası da söz konusu olmaktadır. Ayrıca; hukuki süreçte hakaret suçu şikayetten vazgeçme durumu gündemi gelebilmektedir. Bu durum da, hakaret suçu ve cezasını etkileyecektir.

Bu sebeple; bu yazımızda, hakaret suçu ve cezası nedir?, hakaret davası para cezası kaç TL? hakaret suçunun unsurları nelerdir, hakaret suçunu oluşturan söz ve davranışlar nelerdir? vb. birçok soruya cevap vereceğiz. Ayrıca; sosyal medya hakaret suçu cezası, ​hakaret suçunun işleniş şekilleri ve nitelikli halleri​, hakaret suçunda süreler, hakaret suçu şikayetten vazgeçme vb. birçok konuyu açıklayacağız. Dolayısıyla; hakaret suçuna ilişkin konular detaylı bir şekilde ele alarak, hakaret suçunu farklı yönleriyle incelemiş olacağız.

Ayrıca; hakaret suçu ve ceza hukuku hakkında detaylı bilgi almak için ceza hukuku yazı arşivimizi inceleyebilirsiniz.  Dilerseniz de, ceza hukuku avukatlarımız ile iletişime geçerek hukuki danışmanlık alabilirsiniz.

İlgili Yazımızın İçeriği

Hakaret Suçu Nedir? (TCK 125)​

Hakaret; yazının giriş kısmında da belirttiğimiz gibi bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedeleyecek nitelikteki her türlü fiil, söz veya davranıştır. Hukuki (yasal) tanıma göre ise; hareket suçu, bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldırmaktır. Böylece; kanun  koyucu madde metninde hakaret suçunu tanımlayarak, hakaret suçunun yasal tanımı yapmıştır. Bu sebeple; kanun koyucu, hakaret suçunu TCK’da “kişilere karşı suçlar” kısmının “şerefe karşı suçlar” bölümünde düzenlenmiştir. Böylece, bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına yönelik saldırılar, Türk hukuk sisteminde suç olarak tanımlanmış ve cezai yaptırımlara bağlanmıştır.

Çünkü; hakaret suçu kişilik haklarını doğrudan tehdit eden bir suçtur. Bu sebeple; hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan hukukî değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığıdır. (TCK m. 125 Gerekçesi) Çünkü; Türk hukuk sisteminde bireylerin onur, şeref ve saygınlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Dolayısıyla; kanun koyucu, mevzuatta hakaret suçunu düzenleyerek bireylerin toplum içindeki itibarlarını ve kendilerine duydukları saygıyı güvence altına almayı amaçlamaktadır. Böylece; bireysel huzurun sağlanması yanı sıra, toplumsal barış da sağlamaktadır.

Bu kapsamda, bir kimsenin bu değerlerine yönelik saldırılar, ceza hukukumuzda suç olarak tanımlanmış ve cezai yaptırımlara bağlanmıştır. Bu sebeple; hakaret suçu ve cezası, mevzuatımızda detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Böylece; kanun koyucu, hakaret suçunu temel olarak TCK’da detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Böylece; suçun tanımı, unsurları, işleniş biçimleri, nitelikli halleri ve cezaları kanunda açıkça belirtilmiştir. Ayrıca; Ceza Muhakemesi Kanununda (CMK) da, hakaret suçunun yargılanmasına ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Özellikle, mülga Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu başta olmak üzere, askeri ceza mevzuatında da hakaret suçu düzenlenmiştir. Ancak; yazımızın esas konusunu TCK’daki hakaret suçu oluşturduğundan, bu yazımızda askeri ceza hukuku kapsamındaki hakaret suçuna yazımızda değişmeyeceğiz. Fakat; askeri ceza hukuku kapsamındaki hakaret suçu ve askeri hukuk hakkında detaylı bilgi almak için askeri hukuk yazı arşivimizi inceleyebilirsiniz. Ayrıca; askeri ceza avukatlarımız ile iletişime geçebilirsiniz. Diğer taraftan; İstanbul Altın Borsası Elmas Ve Kıymetli Taş Piyasası Yönetmeliği gibi çeşitli yönetmeliklerde ve düzenleyici işlemlerde hakaret suçu ile ilişkili hükümler yer almaktadır.

Hakaret Suçunun Unsurları​
Hakaret Suçunun Unsurları​

Hakaret Suçunun Unsurları​

Hakaret suçunun oluşabilmesi için belirli unsurların bir araya gelmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda; söz konusu unsurları, genel olarak maddi ve manevi unsurlar olmak üzere 2 ayrı başlıkta inceleyeceğiz.

Maddi Unsurlar​

Hakaret suçunun maddi unsurları, suçun dış dünyada gerçekleşen ve gözlemlenebilir olan yönlerini ifade etmektedir. Bu bağlamda; Hakaret suçunun maddi unsurları fiil, fail, mağdur, konu, netice ve nedensellik bağıdır.

Hakaret suçu, mevzuatta bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığını zedelemeye yönelik fiilleri ifade eder. Bu fiiller 2 temel şekilde ortaya çıkabilir: somut bir olay veya durumu isnat etmek ya da sövmek suretiyle. Somut bir isnat, kişinin toplum içindeki itibarını düşürebilecek belirli bir olayın ona atfedilmesi anlamına gelirken, sövme ise doğrudan aşağılayıcı, küçültücü veya itibarsızlaştırıcı ifadelerle kişinin onuruna saldırmaktır.

Hakaret eylemleri sözlü ifadelerle sınırlı olmayıp, yazılı metinler, şekiller, görseller, el işaretleri veya mimikler aracılığıyla da gerçekleştirilebilir. Önemli olan, gerçekleştirilen fiilin objektif olarak mağdurun saygınlığını hedef alması ve bu saygınlığı zedeleyebilecek nitelikte olmasıdır.

Örneğin, bir kişinin sosyal medya platformu üzerinden başka bir birey hakkında gerçeğe aykırı bir şekilde “dolandırıcılık yaparken yakalandı” şeklinde bir paylaşım yapması, somut bir olay isnat ederek hakaret suçunu meydana getirebilir. Bu tür bir paylaşım, hedef alınan kişinin toplum içindeki itibarını ciddi şekilde zedeleyebilecek potansiyele sahiptir. Benzer şekilde, iki kişi arasında yaşanan bir tartışma esnasında bir tarafın diğerine yönelik olarak “sen tam bir aptalsın” şeklinde aşağılayıcı bir ifade kullanması da sövme yoluyla hakaret suçunu teşkil edebilir. Bu tür ifadeler, doğrudan kişinin onuruna yönelik saldırı niteliği taşımaktadır ve hukuki yaptırımlara tabi olabilir.

Hakaret suçunu işleyen kişiye fail denir. Ancak, tüzel kişiler hakaret suçunun faili olamazlar. Hakaret suçu kasten işlenebilen bir suçtur.  Bu sebeple; failin mağdurun onur, şeref ve saygınlığını zedelemek amacıyla hareket etmesi gerekir.  Failin bu suçu işlerkenki amacı önemli değildir. Ancak; yoklukta hakaret suçunda failin, hakaretin en az üç kişi tarafından duyulmasını istemesi de aranır.

Mağdur ise, hakarete uğrayan kişidir. Hakaret suçunda mağdur, kendisine hakaret edilen kişidir Ayrıca; hakaret suçunda mağdurun belirli veya belirlenebilir olması da gerekmektedir. Yani, hakaret eyleminin kime yönelik olduğu açıkça anlaşılmalı veya en azından o kişinin kim olduğunun tespit edilebilir olması şarttır.

Mağdurun fiziksel olarak bulunmadığı durumlarda, yani gıyabında hakaret de suç teşkil edebilir. Ancak, gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi, yani hakaretin en az üç kişi tarafından duyulmuş veya öğrenilmiş olması gerekmektedir. Bu üç kişinin hakareti öğrenmesi tesadüfi olmamalı, failin isteğiyle gerçekleşmelidir.

Örneğin; kamu görevlileri de görevlerinden dolayı hakaret suçunun mağduru olabilirler. Ancak, suçun görevin ifası sırasında değil de, sadece kamu görevlisi sıfatı nedeniyle işlenmesi durumunda, adi hakaret suçu hükümleri uygulanır. Ayrıca, kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi durumunda, suç kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır.

Hakaret suçunun neticesi, mağdurun onur, şeref ve saygınlığının rencide olması, yani zedelenmesidir. Bu netice, suçun maddi unsurlarından biridir ve suçun tamamlanması için gereklidir. Eylemin gerçekleşip gerçekleşmediği, subjektif olarak mağdurun hislerine göre değil, objektif olarak değerlendirilir. Yani, ortalama bir insanın, o sözler veya davranışlar karşısında onur, şeref ve saygınlığının zedeleneceği kabul ediliyorsa, netice gerçekleşmiş sayılır. Mağdurun aşırı alıngan veya duyarsız olması bu durumu değiştirmez.

Hakaret suçunda nedensellik bağı, failin hakaret içeren fiili (söz veya davranış) ile mağdurun onur, şeref ve saygınlığının zedelenmesi (netice) arasındaki neden-sonuç ilişkisini ifade eder. Yani, mağdurun yaşadığı rencide olma durumunun, failin fiilinden kaynaklanması gerekir. Nedensellik bağının varlığı, hakaret suçunun oluşumu için zorunlu unsurlardan biridir. Eğer failin fiili ile netice arasında bir illiyet bağı (nedensellik bağı) yoksa, suç oluşmaz.

Manevi Unsurlar​

Hakaret suçunun manevi unsuru, failin iç dünyasını, yani suç işleme kastını ifade eder. Türk Ceza Kanunu’nda hakaret suçu kasten işlenebilen bir suçtur . Bu sebeple, failin hakaret ettiğini bilmesi ve bu eylemi istemesi gerekmektedir.

Kast, failin hakaret suçunu işlerken mağdurun şerefine saldırma niyetinin bulunmasıdır . Failin, eyleminin mağdurun onur, şeref ve saygınlığını zedeleyebileceğini bilmesi ve istemesi gerekmektedir. Suçun varlığı için failin hakaret suçuyla ulaşmak istediği amaç önemli değildir.

Ancak, failin yöresel bir yerde kullandığı sözün veya icra ettiği hareketin yöresel olarak onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte olduğunu bilmeyebilir. Bu durumda; fail hatasından yararlanabilir. (TCK m. 30/4)

Hakaret Suçunu Oluşturan Sözler ve Davranışlar​

Hukuk sistemimiz, her suç ve davranış hakaret suçunun konusunu oluşturmaktadır. Çünkü; mevzuatımız “onur, şeref ve saygınlık” kavramlarını soyut bir şekilde tanımlamak yerine, bu kavramlara yönelik saldırı teşkil eden somut fiil ve olguları cezalandırmayı amaçlamaktadır. Bu sebeple; bir eylemin hakaret suçu oluşturup oluşturmadığı, her somut olayın özelliklerine göre değerlendirilmektedir. Yani; bu değerlendirme yapılırken, söz konusu fiilin mağdurun sosyal çevresindeki algısı, yerleşik örf ve adetler ile toplumun genel değer yargıları dikkate alınır. Böylece; eleştiri sınırları içinde kalan, kaba veya nezaketsiz ifadeler, rahatsız edici sözler ya da beddua niteliğindeki söylemler her zaman hakaret suçu olarak kabul edilmeyebilir.

Bu sebeple; hangi ifadelerin hakaret suçu oluşturup oluşturmadığı da merak edilen bir konu haline gelmektedir. İşte bu noktada, Yargıtay kararları önemli bir ,yol gösterici olmaktadır. Çünkü; Yargıtay kararları, hakaret suçuna ilişkin hükümlerinin somut olaya uygulanmasında önemli bir rehber işlevi görmektedir.

Aşağıda; Yargıtay kararları kapsamında hakaret sayılan veya sayılamayan bazı kelime ve sözlere yer vereceğiz. Ayrıca; hangi içerdiğini düşündüğünüz sözleri buradan da aratabilirisiniz. Böylece, söz konusu sözlerin hakaret olup olmadığının hukuki dayanakları ile inceleyebilirsiniz.

Hakaret Sayılan Kelime ve Sözler​
Hakaret Sayılan Kelime ve Sözler​

Hakaret Sayılan Kelime ve Sözler​

Yargıtay, kararlarında belirli kelime ve söz öbeklerinin genel olarak hakaret suçu kapsamında değerlendirmektedir. Genellikle; bu ifadeler muhatabın onur, şeref ve saygınlığını zedeleyici, aşağılayıcı veya küçük düşürücü niteliktedir. Yargıtay’ın hakaret olarak kabul ettiği bazı kelime ve söz öbekleri şunlardır:

  • “Şerefsiz”, “haysiyetsiz” gibi ifadeler
  • “Gerizekalı”, “salak”, “aptal” gibi zeka seviyesine yönelik aşağılayıcı sözler
  • “Adi”, “alçak”, “müsvedde”, “pislik” gibi kişilik değerini hedef alan ifadeler
  • “Hayvan” ve diğer hayvan isimleriyle hitap etmek
  • “Fahişe”, “hırsız”, “rüşvetçi” gibi ağır ithamlar içeren sözler
  • Küfürler ve argo ifadeler, özellikle kısaltılmış küfürler (“a.q”, “a.m.k”, “mk” gibi)

Bu liste, Yargıtay’ın genel olarak hakaret olarak değerlendirdiği ifadelerin bir kısmını oluşturmaktadır.

Ancak, bir kelimenin veya sözün hakaret sayılıp sayılmaması, her zaman mutlak bir kurala bağlı olmayıp, ifadenin kullanıldığı bağlam ve koşullar da büyük önem taşımaktadır. Öyle ki, bazı durumlarda mahkeme, görünüşte hakaret içerikli olabilecek bir ifade, somut olayın özellikleri dikkate alındığında hakaret olarak değerlendirilmemektedir.

Mesela; hakaret içeren söz somut olayın özelliklerine göre de belirlendiği için bazı kişiler hakaret sayılmayan kelime ve sözler bir başkası için hakaret içeren kelime veya söz olarak değerlendirilebilmektedir. Örneğin; “Cebini dolduruyorsun” ifadesi bir hakime yönelik söylendiğinde hakaret suçu oluştururken, polislere yönelik “sizin yaptığınız eşkiyalık” ifadesi kaba bir söz ve ağır eleştiri olarak değerlendirilmiştir.

Hakaret Sayılmayan Kelime ve Sözler
Hakaret Sayılmayan Kelime ve Sözler

Hakaret Sayılmayan Kelime ve Sözler

Hakaret suçunda önemli olan, ifadenin doğrudan mağdurun onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadı içermemesi veya sövme fiilini oluşturmasıdır. Bu sebeple; yukarıda belirttiğimiz gibi kaba ve nezaket dışı hitaplar (ifadeler/sözler), eleştiriler, rahatsız edici sözler ve beddualar her zaman hakaret suçu olarak değerlendirilmez.

Kaba/ Nezaket Dışı Hitap (İfade/Söze)

Yargıtay’a göre; “kaba/nezaket dışı hitap (ifade/söz)”, muhatabın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyuta ulaşmayan, sadece görgü kurallarına aykırı veya rahatsız edici nitelikteki sözlerdir. Bu sebeple; Yargıtay, “kaba hitap” ve “nezaket dışı ifadelerin tek başına hakaret suçu oluşturmayacağı yönünde genel bir eğilim sergilemektedir. Çünkü; Yargıtay’a göre, bir ifadenin hakaret sayılabilmesi için, kişinin toplum içindeki itibarını zedelemeye yönelik bir amaç taşıması ve bu yönde bir etki yaratması gerekmektedir.

Bu doğrultuda; Yargıtay’ın “kaba hitap” veya “nezaket dışı ifadeler” olarak nitelendirdiği ve hakaret suçu oluşturmadığına hükmettiği bazı kelime ve sözler şunlardır:

  • “terbiyesiz”
  • “ahlaksız”
  • “lan”
  • “ukalalık yapma”

Ancak, bir ifadenin kaba veya nezaket dışı olması, her durumda hakaret suçunu oluşturmayacağı anlamına gelmemektedir. İfadenin bağlamı, söyleniş şekli ve muhatabın sosyal konumu gibi faktörler de Yargıtay tarafından dikkate alınmaktadır.

Rahatsız Edici Söz

Yargıtay’a göre; “rahatsız edici söz” muhatabında huzursuzluk, rahatsızlık veya alınma gibi duygular uyandıran sözlerdir. Yargıtay, rahatsız edici sözleri, doğrudan kişinin onur, şeref ve saygınlığına yönelik ağır bir saldırı olarak kabul edilmemektedir. Yargıtay’ın bu konudaki yaklaşımı, ifade özgürlüğünün korunması ve her türlü rahatsız edici ifadenin cezalandırılmasının önüne geçilmesi amacını taşımaktadır.

Bu doğrultuda; Yargıtay’ın “rahatsız edici sözler” olarak nitelendirdiği ve hakaret suçu oluşturmadığına hükmettiği bazı kelime ve sözler şunlardır:

  • “sen kendini bilmeyen birisin cehalet var sende”
  • “sidik yarıştırmak”
  • “senin gibi öğretim üyesinin/öğretmenin/savcının …”
  • “senin yaşın kadar memurluğum var”

Ancak, “rahatsız edici sözler” ile hakaret arasındaki sınırın her zaman net olmadığı ve somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Eleştiri ve Ağır Eleştiri

Yargıtay’a göre; “eleştiri”, bir kişinin eylemleri, davranışları veya düşünceleri hakkında olumlu veya olumsuz bir görüş bildirmek anlamına gelmektedir. “ağır eleştiri” ise, bu görüşün daha sert ve çarpıcı bir şekilde ifade edilmesidir. Yargıtay, “eleştiri” ve “ağır eleştirinin demokratik bir toplumun vazgeçilmez unsurları olduğunu kabul etmekte ve bu tür ifadeleri genellikle hakaret suçu kapsamında değerlendirmemektedir. Çünkü; ifade özgürlüğü, düşüncelerin serbestçe açıklanabilmesini ve tartışılabilmesini sağlayan temel bir haktır.

Bu doğrultuda; Yargıtay’ın “eleştiri” ve “ağır eleştiri” olarak nitelendirdiği ve hakaret suçu oluşturmadığına hükmettiği bazı kelime ve sözler şunlardır:

  • “dosyaları okumuyorsunuz”
  • “senden bu memlekete hayır gelmez”
  • “saçma sapan ceza yazıyorsunuz”
  • “faşist”
  • “utanmaz”

Ancak; Yargıtay, eleştiri hakkının sınırlarını çizerken, bu hakkın önemini ve korunması gerektiğini göz önünde bulundurmaktadır. Bu kapsamda; Yargıtay’ın bir ifadenin eleştiri mi yoksa hakaret mi olduğunu belirlemede temel kıstası, ifadenin öncelikle bir fikir beyanı mı yoksa doğrudan kişiyi aşağılama amacı mı taşıdığını tespit etmektir. Yani; eleştiri, sert ve incitici olsa bile, kamu yararı veya toplumsal bir tartışmaya katkı sağlama amacı taşıyorsa ve kişinin onur ve saygınlığını tamamen yok etmeye yönelik değilse, genellikle hakaret olarak kabul edilmez. Fakat; eleştiri sınırlarını aşan, kişiyi küçük düşürmeye, aşağılamaya veya iftira atmaya yönelik ifadeler hakaret suçunu oluşturabilir .

Beddua

Yargıtay’a göre; “beddua”, bir kişinin kötü bir duruma düşmesini dilemek anlamına gelmektedir.  Yargıtay, Yargıtay, bedduaların daha çok öfke, hayal kırıklığı veya çaresizlik gibi duygusal tepkilerin bir ifadesi olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşündedir. Bu sebeple; Yargıtay’a göre genellikle “beddua”, doğrudan muhatabın onur, şeref ve saygınlığına yönelik bir saldırı veya küçük düşürme amacı taşımamaktadır.

Bu doğrultuda; Yargıtay’ın beddua” olarak nitelendirdiği ve hakaret suçu oluşturmadığına hükmettiği bazı kelime ve sözler şunlardır:

  • “Allah belasını versin”
  • “Allah çoluğunuzdan çocuğunuzdan çıkartsın”
  • “gözün kör olsun”
  • “zehir zıkkım olsun aldığınız maaş”
  • “ciğerin ağzından gelsin”
  • “yaktığın çırada kavrul inşallah”

Bu örneklerden de görüleceği üzere, mahkemenin hakaret suçuna ilişkin hukuki değerlendirmesi hassas ve olaya özgüdür.

Hakaret Suçunun İşleniş Şekilleri​

Bu suçun işleniş biçimleri çeşitlilik gösterebilmektedir. Çünkü; hakaret suçu, sözlü ifadeler, yazılı metinler, görsel materyaller veya diğer iletişim araçları vasıtasıyla işlenebilir. Bu doğrultuda, farklı iletişim biçimlerinin gelişmesiyle birlikte hakaretin çeşitli şekillerde ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca; suçun her bir işleniş şekli, suçun niteliği ve uygulanacak cezai yaptırımlar açısından farklılıklar arz edebilmektedir. Bu nedenle, hakaret suçunun farklı işleniş biçimlerinin ve bunların hukuki dayanaklarının incelenmesi, Türk hukuk sistemindeki bu suçun kapsamını anlamak açısından büyük önem taşımaktadır.

Kanun koyucu, mevzuatta hakaret suçunun bazı işleniş şekillerinden bahsetmiştir Bu kapsamda; Hakaret suçu, işleniş biçimine göre temel olarak 2 kategoriye ayrılmaktadır: mağdurun yüzüne karşı (huzurda) işlenen hakaret ve mağdurun yokluğunda (gıyabında) işlenen hakaret

Ayrıca; hakaret suçu farklı materyaller ile gerçekleşmektedir. Bu noktada; kanun koyucu mevzuatta açıkça hakaret suçunun bir işleniş şekli olarak düzenlemese de, teknolojinin gelişmesi ile hakaret suçu internet ve sosyal medyadan işlenmektedir.

Bu sebeple; hakaret suçunun işleniş şekilleri kapsamında hem kanun koyucunun mevzuatta açıkça yer verdiği hakaret suçunun işleniş şekillerine hem de internet ve sosyal medyadan hakaret suçunun işlenmesine değineceğiz.

Huzurda (Yüze Karşı) Hakaret

Huzurda hakaret, failin hakaret içeren söz veya davranışları doğrudan mağdurun algılayabileceği şekilde gerçekleştirmesidir. (TCK m. 125/1, c.1) Bu durum, mağdurun fiziksel olarak olay yerinde bulunması ve hakareti doğrudan duyması veya görmesiyle tipik olarak gerçekleşir. Ancak, fail ve mağdurun yüz yüze olması zorunlu değildir; önemli olan, hakaretin yapıldığı anın mağdur tarafından öğrenilmiş olmasıdır. Örneğin, mağdurun evinin önünde bağırarak yapılan hakaret de huzurda hakaret kapsamına girebilir.

Ayrıca; yüz yüze yapılan hakaretlerin yanı sıra, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenen hakaretleri de kapsamaktadır. Dolayısıyla, örneğin, mağdura doğrudan gönderilen hakaret içerikli bir mektup veya elektronik posta da huzurda hakaret olarak değerlendirilebilir.

Huzurda hakaret suçunun aleni olarak da işlenebilmektedir. Bu durumda; huzurda işlenen hakaret suçunda suçun aleni işlenmesi sebebiyle ceza ⅙ oranında artırılır. (TCK m. 125/4)

Mağdurun Yokluğunda (Gıyabında) Hakaret

Gıyabında hakaret, failin hakaret içeren söz veya davranışları mağdurun fiziksel olarak bulunmadığı bir ortamda gerçekleştirmesidir. (TCK m. 125/1, c.2) Bu durumda, hakaretin suç teşkil edebilmesi için üçüncü kişiler aracılığıyla mağdura ulaşması gerekmektedir. Eğer hakaret içeren ifade özel bir ortamda kalır ve mağdura ulaşmazsa, gıyabında hakaret suçu genellikle oluşmaz, gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle “ihtilat” ederek işlenmesi gerekmektedir.  Bu durum, hakaretin yayılma potansiyelini ve mağdurun itibarının zarar görme olasılığını vurgulamaktadır.

Ayrıca; hakaret mektup, telefon, e-posta gibi doğrudan mağdura yönelik iletişim araçlarıyla yapılabilmektedir. Bu durumlarda; şartlar oluştuğu takdirde hakaretlerde mağdurun gıyabında yapılan hakaret olarak değerlendirilmektedir.

Gıyabında hakaret suçunun unsurları, huzurda hakaret suçuyla benzerlik göstermekle birlikte, özellikle fiilin mağdura ulaşma şekli ve aleniyet durumu önem kazanmaktadır. Çünkü; gıyabında hakaret suçu, hakaretin çok sayıda kişi tarafından duyulabilecek veya görülebilecek şekilde işlenmesi anlamına gelmektedir. Bu sebeple; gıyabında işlenen hakaret suçunda suçun aleni işlenmesi sebebiyle ceza ⅙ oranında artırılır. (TCK m. 125/4) Örneğin, bir topluluk içinde bir kişiye yönelik hakaret içeren ifadeler kullanılması veya bu tür ifadelerin yazılı olarak geniş bir kitleye ulaştırılması aleniyet unsurunu oluşturabilir. Ancak, apartman boşluğunda işlenen bir hakaret eylemi, Yargıtay kararlarına göre aleniyet unsurunu taşımayabilir. Örneğin; gıyabında yapılan hakaret aleni bir şekilde gerçekleşirse, örneğin sosyal medya üzerinden yapılan bir paylaşım yoluyla, ceza artırılır.

İnternet ve Sosyal Medya Yoluyla Hakaret

İnternet ve sosyal medya yoluyla hakaret, günümüzde giderek yaygınlaşan bir işleniş şeklidir. Bu tür hakaretler, sosyal medya platformlarında yapılan paylaşımlar, yorumlar, özel mesajlar veya internet siteleri aracılığıyla gerçekleştirilebilir. internetin ve sosyal medyanın geniş kitlelere ulaşma potansiyeli, bu yolla işlenen hakaretlerin etkisini artırmakta ve hukuki değerlendirmesini önemli kılmaktadır.

İnternet ve sosyal medya üzerinden yapılan hakaretler genellikle aleniyet unsurunu taşıdığından ceza ⅙ oranında artırılır. (TCK m. 125/4) Çünkü; Yargıtay kararlarında da internet ve sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımların aleniyet taşıdığı ve bu nedenle cezanın artırılması gerektiği yönünde içtihatlar bulunmaktadır.

Bu durum, online platformlarda yapılan hakaretlerin geniş bir kitleye ulaşabilme ve kalıcı olma özelliği göz önüne alındığında, hukukun bu tür eylemlere daha ağır yaptırımlar uygulamasına neden olmaktadır. Örneğin, sosyal medya üzerinden bir kişiye yönelik hakaret içeren bir paylaşım yapılması, hem gıyabında hakaret hem de aleni hakaret olarak değerlendirilebilir.

Hakaret Suçunun Nitelikli Halleri
Hakaret Suçunun Nitelikli Halleri

Hakaret Suçunun Nitelikli Halleri

TCK’da hakaret suçunun basit hali dışında; bazı nitelikli halleri bulunmaktadır. Çünkü; hakaret suçunun basit hali, bu hakaretin en temel biçimidir ve kişinin manevi bütünlüğüne yönelik genel bir saldırıyı ifade etmektedir.

Ancak; hakaret suçunun nitelikli halleri, suçun işleniş biçimi, mağdurun konumu veya hakaretin konu bakımından daha ağır sonuçlar doğurabilmektedir. Çünkü; kanun koyucu, bu nitelikli halleri ayrıca düzenleyerek, belirli kişi gruplara veya belirli değerlere hakaretin kamuoyu önünde veya topluluk içinde daha geniş etkilere yol açtığı durumları öngörmektedir

Bu sebeple; bu hususları nitelikli hal olarak düzenleyerek daha etkin bir şekilde korumayı amaçlamaktadır . Bu sayede, hem bireysel onurun korunması hem de kamu düzeninin ve toplumsal barışın sağlanması hedeflenmektedir . Bu sebeple; kanun koyucu, hakaret suçunun söz konusu nitelikli hallerinde ceza miktarını arttırmıştır .Söz konusu nitelikli haller aşağıdaki gibidir:

Kamu Görevlisine Görevinden Dolayı Hakaret

Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaretin nitelikli hal olarak düzenlenmesindeki amaç, kamu hizmetlerinin aksamadan yürütülmesini ve kamu görevlilerinin görevlerini yaparken saygınlıklarının korunmasıdır. Yani; bu düzenleme, kamu görevlilerinin ifa ettikleri kamu hizmetinin önemi ve devletin otoritesini temsil etmeleri nedeniyle özel bir koruma sağlamayı amaçlamaktadır.

Kamu görevlisine görevinden dolayı hakarette, hakaretin mutlaka kamu görevlisinin göreviyle bağlantılı olması gerekmektedir. Yargıtay kararları da bu hususu teyit etmekte ve failin mağdurun kamu görevlisi olduğunu bilmesi gerektiğine işaret etmektedir. Failin, hakaret ettiği kişinin kamu görevlisi olduğunu bilmediği durumlarda, suçun temel şekli hükümleri uygulanır. Bu durum, kanunun kast unsuruna verdiği önemi ve failin eyleminin niteliğini bilerek hareket etmesinin gerekliliğini göstermektedir.  Ayrıca; kamu görevlisine yönelik hakaretin görevi sırasında veya görevini yerine getirdiği zamanlarda yapılması bu kapsamdadır. Bu, hakaretin illa ki mesai saatleri içinde veya resmi bir ortamda gerçekleşmesi gerekmediği, önemli olanın hakaretin kamu görevlisinin yürüttüğü görevle ilgili olmasıdır. Tüm bu sebeplerle; söz konusu nitelikli halde, cezanın alt sınırının 1 yıldan az olamayacağı belirtilmiştir. (TCK m. 125/3-a)

Diğer taraftan; kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi halinde, suçun kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılmaktadır. (TCK m. 125/5) Bu durumda, zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır. Zincirleme suç, bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı birden fazla kez aynı suçun işlenmesi durumunda söz konusu olur. Ancak; bu durumda, kurul halinde çalışan kamu görevlilerine yönelik hakarette, suç kurulu oluşturan her bir üyeye karşı ayrı ayrı işlenmiş sayılır ve bu nedenle zincirleme suç hükümleri uygulanarak cezada artırım yoluna gidilebilir . Bu düzenleme, kamu görevlilerinin kolektif olarak yürüttükleri görevlerin önemini vurgular ve kurula yönelik bir hakaretin aslında her bir üyeye yönelik bir saldırı niteliği taşıdığını kabul etmektedir.

Dini, Siyasi, Sosyal, Felsefi İnanç ve Değerlere Yönelik Hakaret

Dini, siyasi, sosyal, felsefi inanç ve değerlere yönelik hakaretin nitelikli hal olarak düzenlenmesi, Anayasa ile güvence altına alınan düşünce, ifade ve din özgürlüklerinin korunmasına yönelik önemli bir düzenlemedir. Bu düzenleme, demokratik bir toplumun temelini oluşturan farklı düşüncelere saygıyı ve hoşgörüyü tesis etmeyi amaçlamaktadır. Böylece; Bireylerin temel hak ve özgürlüklerini kullanmalarından dolayı maruz kalacakları hakaretlere karşı daha ağır bir yaptırım öngörülerek, bu özgürlüklerin etkin bir şekilde kullanılması teşvik edilmektedir .

Örneğin; sosyal medyada dini inançlarını açıklayan bir kişiye yönelik olarak “Sen ve senin gibi (belirli dini grup) mensupları, bu ülkenin düşmanısınız ve Orta Çağ kafasıyla yaşıyorsunuz” şeklinde bir paylaşımı söz konusu nitelikli hali oluşturmaktadır. Çünkü; bu ifade, hem belirli bir dini gruba mensup olmayı aşağılayıcı bir şekilde ele almakta, hem de bu kişilerin temel inanç ve değerlerini hedef alarak onları toplumda ötekileştirmeye çalışmaktadır.

Tüm bu sebeplerle; söz konusu nitelikli halde, cezanın alt sınırı 1 yıldan az olamaz. (TCK m. 125/3-b) Bu ağırlaştırılmış ceza, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yapılan saldırıların ciddiyetini ve bu tür eylemlerin toplumsal huzur üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini vurgulamaktadır.

Kişinin Mensup Olduğu Dine Göre Kutsal Sayılan Değerlere Hakaret

Hakaretin kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi durumunda, dini inançların ve bu inançlar çerçevesinde kutsal kabul edilen değerlerin toplum için taşıdığı önemi ve bu değerlere yönelik saldırıların toplumsal barışı zedeleyebileceği düşüncesini yansıtır. Bu düzenleme ile farklı dini inançlara sahip bireylerin kutsal değerlerine saygı gösterilmesi ve bu değerlere yönelik aşağılayıcı davranışların önüne geçilmesi amaçlanmaktadır.

Örneğin; bir kişi sosyal medyada ‘Kur’an-ı Kerim yakılmalı ve Müslümanların inançları yok edilmelidir.” şeklinde bir paylaşım yapması, kişinin mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlere hakaret niteliği taşımaktadır. Bu halde; kişinin mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlere hakaret suçu oluşmaktadır.

Tüm bu sebeplerle; söz konusu nitelikli halde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamayacağı hüküm altına alınmıştır. (TCK m. 125/3-c) Bu ağırlaştırılmış ceza, bireylerin temel hak ve özgürlüklerine yapılan saldırıların ciddiyetini ve bu tür eylemlerin toplumsal huzur üzerindeki potansiyel olumsuz etkilerini vurgulamaktadır.

Hakaretin Alenen (Herkesin İçinde) İşlenmesi

Aleniyet, hakaretin belirsiz sayıda kişi tarafından görülme, duyulma ve algılanabilme olasılığının bulunduğu durumlarda söz konusu olur. Aleniyetin varlığı, hakaretin daha geniş bir kitleye ulaşarak mağdurun itibarını daha fazla zedeleme potansiyelini artırdığı için cezada bir artırım nedeni olarak kabul edilmiştir.

Örneğin, televizyon programında, caddede bağırarak hakaret etmek veya internet ve sosyal medya aracılığıyla yapılan hakaretler aleniyet unsurunu taşımaktadır. Yargıtay kararları, cezaevinin mahkum kabul biriminde veya tutukluluğa sevk edildikten sonraki sorguda söylenen sözlerin aleniyet unsurunu taşımadığını belirtmektedir. Benzer şekilde, bir apartman boşluğunda işlenen hakaret de aleniyet şartını sağlamaz.

Tüm bu sebeplerle; söz konusu nitelikli halde, ceza ⅙  oranında artırılacağı hüküm altına alınmıştır. (TCKm. 125/4)

Hakaret Suçunun Cezası​

Hukuk devleti ilkesinin bir gereği olarak, hakaret suçunun cezasız kalmaması ve mağdurların haklarının korunması büyük önem taşımaktadır. Bu doğrultuda; kanun koyucu, mevzuatta hakaret suçuna ilişkin cezaları TCK 125 kapsamında detaylı olarak düzenlemiştir. Bu düzenleme, sözlü, yazılı veya görsel iletişim araçlarıyla gerçekleştirilen hakaret eylemleri de kapsamaktadır.

Söz konusu cezalar; temel olarak, suçunun basit veya nitelikli haline göre değişkenlik göstermektedir. Bu doğrultuda; hakaret suçuna ilişkin cezaları temelde, “temel cezalar” ve “nitelikli hallerde artırılan cezalar olmak üzere 2 başlıkta inceleceğiz.

Hakaret Suçunda Temel Ceza

Hakaret suçunda teme ceza, hakaret suçunun basit hali için kanun koyucunun mevzuatta öngördüğü cezadır. Bu doğrultuda; hakaret suçunun basit cezası ceza, 3 aydan 2 yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. (TCK m. 125/1) Bu doğrultuda; hakaret suçu mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde de basit ceza uygulanır. (TCK m. 125/2) Bu hüküm, özellikle sosyal medya ve internet üzerinden gerçekleştirilen hakaret eylemlerinin de bu kapsamda değerlendirileceğini göstermektedir.

Ayrıca; hakaret suçunda temel cezanın belirlenmesinde dikkat çeken bir nokta, hapis cezası ile adli para cezasının aynı anda verilememesidir. Yani; hakim, somut olayın özelliklerine göre bu iki cezadan birini seçebilir. Ancak; hapis cezası ile adlî para cezası, aynı anda verilemez.

Bu sebeple; teml ceza olarak hapis cezasına hükmedilmişse, bu ceza artık adlî para cezasına çevrilmez. Bu kural, ilk yargılama aşamasında verilen hapis cezasının sonradan adlî para cezasına dönüştürülmesinin önüne geçerek, cezanın caydırıcılığını ve infazının kesinliğini pekiştirmektedir. Bu durum, mahkemenin ilk kararının önemini vurgulamakta ve sonraki aşamalarda cezanın türünde değişiklik yapılmasını sınırlandırmaktadır.

Diğer taraftan; yasal düzenleme, hakime hakaret suçunun temel şekli için ceza tayininde önemli bir takdir yetkisi tanımaktadır. Bu sebeple; hakim, olayın özelliklerini, failin durumunu ve mağdurun üzerindeki etkisini değerlendirerek hapis cezası veya adlî para cezası seçeneklerinden birini tercih edebilir. Ancak; bu takdir yetkisi sınırsız değildir. Dolayısıyla; hakim, hangi cezayı tercih ettiğini gerekçeli kararında açıklamak zorundadır. Bu zorunluluk, yargılama sürecinde şeffaflığı ve hesap verebilirliği temin etmeyi amaçlamaktadır. Mahkemenin kararını dayandırdığı hukuki ve fiili gerekçeler, hem taraftarın hem de kamuoyunun denetimine açık hale gelmektedir.

Nitelikli Hallerde Artırılan Cezalar

Hakaret suçunda, nitelikli hallerinde artırılan cezalar, hakaret suçunun nitelikli hali için kanun koyucunun mevzuatta öngördüğü cezalardır. Böylece; kanun koyucu nitelikli hallerinde artırılan cezalarda, temel cezaya göre daha ağır cezalar öngörmektedir.

Hakaret suçunda bazı durumlarda ceza alt sınırı 1 yıldan az olamaz. Bu durumlar, hakaretin kamu görevlisine görevinden dolayı yapılması, kişinin dini, siyasi, sosyal veya felsefi inançlarını açıklamasından kaynaklanması ya da kişinin mensup olduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle işlenmesi halleridir . Bu nitelikli haller, kanun koyucunun bu tür eylemlerin bireysel ve toplumsal açıdan daha incitici ve zararlı olduğunu düşünmesinden kaynaklanmaktadır.

Hakaretin alenen işlenmesi, cezada ⅙ oranında artırım yapılmasını gerektiren bir başka durumdur. Aleniyet, hakaretin çok sayıda kişi tarafından görülme, duyulma veya algılanabilme olasılığının bulunduğu halleri ifade etmektedir. Sosyal medya, basın yayın organları ve umuma açık yerlerde işlenen hakaretler genellikle aleni kabul edilirken, Yargıtay bazı özel durumlarda (örneğin apartman boşluğu, hastane odası) aleniyetin gerçekleşmediğine hükmetmiştir.

Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi durumunda ise suç, kurulu oluşturan her bir üyeye karşı işlenmiş sayılır ve bu durumda zincirleme suç hükümleri uygulanır. Zincirleme suç, tek bir suç işleme kararıyla birden fazla kişiye karşı aynı suçun işlenmesi anlamına gelmektedir. Böylece bu durumda fail hakkında tek bir ceza verilir ancak bu ceza belirli bir oranda artırılır.

Hakaret Suçunun Şikayete Tabi Olup Olmadığı

Şikayet, bir suçun mağduru veya suçtan zarar gören kişi tarafından, maruz kalınan eylemin Cumhuriyet Başsavcılığına veya kolluk makamlarına (polis, jandarma) bildirilmesi ve olayın araştırılarak faillerin cezalandırılmasının talep edilmesidir. (CMK m. 158) Bu doğrultuda; söz konusu hukuki işlem, soruşturma veya kovuşturma aşamasının yürütülmesi için hak sahibi tarafından yetkili mercilere yöneltilmesi gereken ve başkaları tarafından kullanılamayan, kişiye sıkı sıkıya bağlı bir haktır. Ayrıca; şikayet hakkı, takibi şikayete bağlı suçlarda, suçun savcılık tarafından soruşturulması veya mahkemelerce kovuşturulması için suçun mağduru ya da zarar göreni tarafından yasal süresi içerisinde yetkili mercie başvurma hakkını ifade etmektedir. Diğer taraftan; şikayet için failin kimliğinin bilinmesi zorunlu değildir. Bu sebeple; faili bilinmeyen durumlarda dahi şikayette bulunulabilir.

Türk ceza hukukunda, bazı suçların soruşturulması ve kovuşturulması için mağdurun veya suçtan zarar görenin yetkili makamlara başvurusu, yani şikayeti şart koşulmuştur. Bu tür suçlara “şikayete tabi suçlar” denilmektedir. Buna karşılık, bazı suçlar ise kamu düzenini ilgilendirdiği veya niteliği gereği devlet tarafından kendiliğinden soruşturulur ve kovuşturulur ki bunlara da “re’sen takip edilen suçlar” adı verilir.

Bu doğrultuda; hakaret suçu, genel olarak şikayete tabi bir suçtur . Bu demektir ki, bir kimseye hakaret eden kişi hakkında soruşturma başlatılabilmesi için, hakarete maruz kalan kişinin yetkili mercilere şikayette bulunması gerekmektedir. Hakaret suçunun genel olarak şikayete tabi olmasına rağmen, bu kuralın önemli bir istisnası bulunmaktadır: Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu şikayete tabi değildir ve re’sen soruşturulur. Bu doğrultuda; hakaret suçunun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi halinde, bu tür hakaretin takibinin şikayete bağlı olmadığını da hükme bağlamaktadır. (TCK m. 125/3-a) Bu durumda, kamu görevlisi hakarete uğrasa dahi şikayette bulunması zorunlu değildir; Cumhuriyet savcılığı, olayı öğrenir öğrenmez kendiliğinden soruşturma başlatır. Ayrıca; mağdurun ölümü halinde şikayet hakkının kullanılması da, kamu görevlisine hakaret istisnasının temel dayanağı değildir. (TCK m. 131/1)

Hakaret Suçunda Şikayet ve Zamanaşımı Süreleri​

Hakaret suçu açısından süreler oldukça önemlidir. Çünkü; ceza mevzuattın bazı hakların kullanılması ve hukuki işlemlerin gerçekleştirilmesi kanun koyucu, sürelere bağlamıştır. Bu noktada; süreler kaçırıldığında hak kaybına uğramak mümkündür. Bu doğrultuda; söz konusu süreler bazıları temelde şikayet ve zamanaşımı süreleridir.

Şikayet Süresi

Takibi şikayete bağlı suçlarda şikayet hakkının kullanılması için belirli bir süre öngörülmüştür. (TCK m. 73) Bu doğrultuda; süresi, mağdurun fiili ve failin kim olduğunu bildiği veya öğrendiği günden itibaren 6 aydır. Bu süre, hak düşürücü bir süredir. Bu sebeple; bu süre içerisinde şikayette bulunulmaması halinde, şikayet hakkı ortadan kalkmaktadır.

Bu doğrultuda; hakaret suçunun mağduru, hakareti ve hakaret edeni öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayet hakkını kullanmalıdır. Bu süre içerisinde şikayette bulunulmaması halinde, soruşturma ve kovuşturma yapılamaz.

Ancak; yukarıda da belirttiğimiz üzere, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunda, genel hakaret suçunda geçerli olan 6 aylık şikayet süresi uygulanmaz, zira soruşturma re’sen başlatılır. Ancak, bu durumda da suçun işlendiği tarihten itibaren geçerli olan genel dava zamanaşımı süresi dikkate alınır.

Dava Zamanaşımı

Dava zamanaşımı, kanunda belirtilen sürelerin geçmesiyle kamu davasının açılamaz hale gelmesidir. (TCK m. 66) Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Böylece; sürenin dolmasıyla birlikte devletin cezalandırma hakkı ortadan kalkmaktadır.

5 yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. (TCK m. 66/1-e) Bu sebeple, hakaret suçu için geçerli olan dava zamanaşımı süresi 8 yıldır.  Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren işlemeye başlamaktadır. Ayrıca; kamu görevlisine görevinden dolayı işlenen hakaret suçunda da dava zamanaşımı süresi aynıdır ve Cumhuriyet savcılığı, soruşturmayı bu sekiz yıllık süre içerisinde açmak zorundadır.

Ancak, şikayete bağlı hakaret suçlarında, 2 yıllık azami şikayet süresinin de dikkate alınması gerekmektedir. Şikayet bu süre içerisinde yapılmazsa, dava zamanaşımı süresi dolmamış olsa bile soruşturma veya kovuşturma yapılamaz.

Hakaret Suçunda Ceza Zamanaşımı Süresi

Ceza zamanaşımı, mahkeme tarafından kesinleşmiş bir hükümle verilen cezanın, kanunda belirtilen süre içerisinde infaz edilmemesi halinde, bu cezanın infaz edilebilme yetkisinin ortadan kalkmasıdır. (TCK m. 68) Dava zamanaşımından farklı olarak, ceza zamanaşımında ortada kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmaktadır. Ceza zamanaşımının amacı, devletin cezalandırma yetkisinin belirli bir süre sonra hukuki ve sosyal gerekçelerle sınırlandırılmasıdır.

Hakaret suçunda ceza zamanaşımı süresi, hükmedilen cezanın türüne ve süresine göre belirlenir. Bu doğrultuda; 5 yıla kadar hapis ve adli para cezalarında ceza zamanaşımı süresi 10 yıldır. (TCK m. 68/1-e) Dolayısıyla, hakaret suçundan verilen bir mahkumiyet kararı kesinleştikten sonra, bu cezanın infazı için 10 yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Bu süre, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren işlemeye başlar.

Örneğin, nitelikli hakaret hallerinde ceza 1 yıldan az olamayacağından ve bazı durumlarda 2 yıla kadar hapis cezası verebilmektedir. Bu halde; 10 yıllık ceza zamanaşımı süresi bu haller için de geçerli olacaktır .

Hakaret Suçunda Şikayetten Vazgeçme ve Sonuçları​

Şikayetten vazgeçme, şikayet hakkını kullanarak yetkili mercilere başvurmuş olan suç mağduru veya suçtan zarar gören kişinin, bu şikayetini geri çekmesi anlamına gelmektedir. (TCK m. 73) Bu hukuki işlem, soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında, mahkeme tarafından karar verilinceye kadar gerçekleştirilebilmektedir. Kararın kesinleşmesinden sonra yapılan şikayetten vazgeçmelerin ise cezanın infazına herhangi bir engeli bulunmamaktadır. Şikayet hakkı gibi şikayetten vazgeçme hakkı da kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, başkası tarafından kullanılamaz.

Bu doğrultuda; hakaret suçu, genel kural olarak şikayete bağlı suçlar arasında yer almaktadır.  Bu sebeple, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun şikayetine bağlı olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla; mağdurun şikayeti olmaksızın savcılık tarafından resen soruşturma başlatılamaz.

Ancak; bu kuralın önemli bir istisnası bulunmaktadır. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu, şikayete tabi olmaksızın savcılık makamı tarafından resen soruşturulur . Bu durumda, kamu düzeninin ve kamu yönetiminin itibarının korunması amacıyla şikayet şartı aranmamaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu da şikayete bağlı olmayan suçlardandır .

Hakaret Suçunda Görevli ve Yetkili Mahkeme​

Türkiye’deki adli yargı sisteminde, ceza davalarına bakmakla görevli çeşitli mahkemeler bulunmaktadır. Bu mahkemeler, işlenen suçun niteliğine ve öngörülen cezanın ağırlığına göre farklı görev alanlarına sahiptir. Bir suçun hangi mahkemede görüleceği belirlenirken, iddianamedeki sevk maddesi değil, olayın anlatılış biçimi esas alınır. Mahkeme, suçun ve cezanın niteliğine göre görevli olup olmadığını değerlendirir. Hakaret suçunda öngörülen ceza miktarı dikkate alındığında, bu suça ilişkin davalarda görevli mahkeme genellikle asliye ceza mahkemesidir. Bu durum, nitelikli hakaret davaları için de geçerlidir.

Yetkili mahkeme, bir davanın hangi coğrafi bölgedeki mahkemede görüleceğini belirleyen kurallara göre tespit edilir . Ceza davalarında yetkili mahkeme belirlenirken öncelikle suçun işlendiği yer mahkemesi dikkate alınır. Buna göre, hakaret suçu nerede işlendiyse, o yerdeki asliye ceza mahkemesi yetkili olacaktır.

Ancak, bazı özel durumlarda farklı yetki kuralları da geçerli olabilir. Özellikle internet veya diğer iletişim araçları yoluyla işlenen hakaret suçlarında, Yargıtay’ın da benimsediği görüşe göre, suçun işlendiği yerin yanı sıra mağdurun yerleşim yeri mahkemesi veya mağdurun hakareti öğrendiği yer mahkemesi de yetkili olabilir. Telefonla farklı illerden yapılan hakaretlerde ise, hakaret edenin yerleşim yerindeki mahkeme yetkili kabul edilmektedir.

​Hakaret Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)​

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), Türk ceza yargılaması sisteminde yer alan kendine özgü bir usul mekanizmasıdır. Bu mekanizma ise, mahkemenin bir sanığı suçlu bulmasına rağmen, belirli koşullar altında hükmün açıklanmasının ertelenmesi anlamına gelmektedir. HAGB, sanığın suçlu bulunmasına rağmen cezasının hemen açıklanmaması ve belirli bir denetim süresine tabi tutulması anlamına gelmektedir. Bu ifade; HAGB’nin temelini oluşturmaktadır. Yani; suçun işlendiği tespit edilmiş olsa bile, cezanın infazı geçici olarak askıya alınır ve sanık bir denetim sürecine tabi tutulur.

Bu durum, ceza yargılamasının sadece cezalandırma odaklı olmadığını, aynı zamanda suçluların ıslahı ve gelecekte suç işlemelerinin önlenmesi gibi amaçları da taşıdığını göstermektedir. HAGB, belirli suçlar ve sanıklar için bir ikinci şans sunarak, ceza hukuku sisteminin daha esnek ve onarıcı bir yaklaşım sergilemesine olanak tanır.

​Hakaret Suçunda Uzlaşma​

Türk ceza hukukunda uzlaşma, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkeme sürecine gitmeden çözülmesini amaçlayan önemli bir mekanizmadır. Bu yöntem, hem mağdurun zararının giderilmesine yardımcı olurken hem de yargı sisteminin iş yükünü azaltmayı hedefler. Uzlaşma, ceza muhakemesi sürecinde, özellikle tarafların serbest iradeleriyle tasarruf edebilecekleri suçlarda yaygın olarak başvurulan bir yoldur.

Hakaret suçu; kural olarak, uzlaştırma kapsamında olan suçlardan biridir. Bu doğrultuda; soruşturma aşamasında taraflar uzlaştırmaya çalışılmaktadır. Eğer uzlaşma sağlanırsa dosya kapatılır. Ancak; uzlaşma sağlanamazsa uzlaştırma hükümleri uygulanmaz. Uzlaşmanın reddedilmesi veya uzlaşmadan vazgeçilmesi durumunda, aynı olaya ilişkin olarak taraflara tekrardan bir uzlaşma teklifi götürülmez.

Ayrıca, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu, şikayete tabi olmadığı için uzlaştırma hükümleri de uygulanmaz. Kanun koyucunun buradaki amacı, kamu görevlilerinin görevlerini yaparken maruz kalabilecekleri hakaretlere karşı kamu düzenini ve devletin itibarını korumaktır .

​Hakaret Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri​

Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nda genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş olup, belirli suç tipleri için ayrı ayrı öngörülmüştür. Genel olarak etkin pişmanlık, suçun işlenmesinden sonra failin gönüllü olarak suçun olumsuz sonuçlarını gidermeye yönelik aktif çabalarını ifade eder. Bu çabalar, mağdurun zararının tazmini, suç ortaklarının ortaya çıkarılması veya suçun işlenmesinin engellenmesi şeklinde olabilir.

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için öncelikle kanunda o suç için özel bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Ayrıca, suçun tamamlanmış olması, failin kanunda öngörülen biçimde aktif ve iradi bir davranışta bulunması şarttır. Etkin pişmanlık hükümleri genellikle mahkemede hüküm verilmeden önce gösterilen pişmanlık hallerinde uygulanır.

Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nda genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş olup, belirli suç tipleri için ayrı ayrı öngörülmüştür. Genel olarak etkin pişmanlık, suçun işlenmesinden sonra failin gönüllü olarak suçun olumsuz sonuçlarını gidermeye yönelik aktif çabalarını ifade eder. Bu çabalar, mağdurun zararının tazmini, suç ortaklarının ortaya çıkarılması veya suçun işlenmesinin engellenmesi şeklinde olabilir . Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için öncelikle kanunda o suç için özel bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Ayrıca, suçun tamamlanmış olması, failin kanunda öngörülen biçimde aktif ve iradi bir davranışta bulunması şarttır. Özellikle malvarlığına karşı işlenen suçlarda, zararın giderilmesi veya suç konusu malın iadesi genellikle etkin pişmanlığın temelini oluşturur. Zararın tamamen giderilmesi halinde cezada indirim yapılırken, kısmi giderme durumunda mağdurun rızası aranabilir. Etkin pişmanlık hükümleri genellikle mahkemede hüküm verilmeden önce gösterilen pişmanlık hallerinde uygulanır.

Hakaret Suçunda Şikayetten Vazgeçme ve Sonuçları​

Şikayetten vazgeçme, şikayet hakkını kullanarak yetkili mercilere başvurmuş olan suç mağduru veya suçtan zarar gören kişinin, bu şikayetini geri çekmesi anlamına gelmektedir. (TCK m. 73) Bu hukuki işlem, soruşturma veya kovuşturmanın herhangi bir aşamasında, mahkeme tarafından karar verilinceye kadar gerçekleştirilebilmektedir. Kararın kesinleşmesinden sonra yapılan şikayetten vazgeçmelerin ise cezanın infazına herhangi bir engeli bulunmamaktadır. Şikayet hakkı gibi şikayetten vazgeçme hakkı da kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak olup, başkası tarafından kullanılamaz.

Bu doğrultuda; hakaret suçu, genel kural olarak şikayete bağlı suçlar arasında yer almaktadır.  Bu sebeple, hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının mağdurun şikayetine bağlı olduğu anlamına gelmektedir. Dolayısıyla; mağdurun şikayeti olmaksızın savcılık tarafından resen soruşturma başlatılamaz.

Ancak; bu kuralın önemli bir istisnası bulunmaktadır. Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu, şikayete tabi olmaksızın savcılık makamı tarafından resen soruşturulur . Bu durumda, kamu düzeninin ve kamu yönetiminin itibarının korunması amacıyla şikayet şartı aranmamaktadır. Cumhurbaşkanına hakaret suçu da şikayete bağlı olmayan suçlardandır .

​Hakaret Suçunda Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB)​

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), Türk ceza yargılaması sisteminde yer alan kendine özgü bir usul mekanizmasıdır. Bu mekanizma ise, mahkemenin bir sanığı suçlu bulmasına rağmen, belirli koşullar altında hükmün açıklanmasının ertelenmesi anlamına gelmektedir. HAGB, sanığın suçlu bulunmasına rağmen cezasının hemen açıklanmaması ve belirli bir denetim süresine tabi tutulması anlamına gelmektedir. Bu ifade; HAGB’nin temelini oluşturmaktadır. Yani; suçun işlendiği tespit edilmiş olsa bile, cezanın infazı geçici olarak askıya alınır ve sanık bir denetim sürecine tabi tutulur.

Bu durum, ceza yargılamasının sadece cezalandırma odaklı olmadığını, aynı zamanda suçluların ıslahı ve gelecekte suç işlemelerinin önlenmesi gibi amaçları da taşıdığını göstermektedir. HAGB, belirli suçlar ve sanıklar için bir ikinci şans sunarak, ceza hukuku sisteminin daha esnek ve onarıcı bir yaklaşım sergilemesine olanak tanır.

​Hakaret Suçunda Uzlaşma​

Türk ceza hukukunda uzlaşma, taraflar arasındaki anlaşmazlıkların mahkeme sürecine gitmeden çözülmesini amaçlayan önemli bir mekanizmadır. Bu yöntem, hem mağdurun zararının giderilmesine yardımcı olurken hem de yargı sisteminin iş yükünü azaltmayı hedefler. Uzlaşma, ceza muhakemesi sürecinde, özellikle tarafların serbest iradeleriyle tasarruf edebilecekleri suçlarda yaygın olarak başvurulan bir yoldur.

Hakaret suçu; kural olarak, uzlaştırma kapsamında olan suçlardan biridir. Bu doğrultuda; soruşturma aşamasında taraflar uzlaştırmaya çalışılmaktadır. Eğer uzlaşma sağlanırsa dosya kapatılır. Ancak; uzlaşma sağlanamazsa uzlaştırma hükümleri uygulanmaz. Uzlaşmanın reddedilmesi veya uzlaşmadan vazgeçilmesi durumunda, aynı olaya ilişkin olarak taraflara tekrardan bir uzlaşma teklifi götürülmez.

Ayrıca, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçu, şikayete tabi olmadığı için uzlaştırma hükümleri de uygulanmaz. Kanun koyucunun buradaki amacı, kamu görevlilerinin görevlerini yaparken maruz kalabilecekleri hakaretlere karşı kamu düzenini ve devletin itibarını korumaktır .

​Hakaret Suçunda Etkin Pişmanlık Hükümleri​

Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nda genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş olup, belirli suç tipleri için ayrı ayrı öngörülmüştür. Genel olarak etkin pişmanlık, suçun işlenmesinden sonra failin gönüllü olarak suçun olumsuz sonuçlarını gidermeye yönelik aktif çabalarını ifade eder. Bu çabalar, mağdurun zararının tazmini, suç ortaklarının ortaya çıkarılması veya suçun işlenmesinin engellenmesi şeklinde olabilir.

Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için öncelikle kanunda o suç için özel bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Ayrıca, suçun tamamlanmış olması, failin kanunda öngörülen biçimde aktif ve iradi bir davranışta bulunması şarttır. Etkin pişmanlık hükümleri genellikle mahkemede hüküm verilmeden önce gösterilen pişmanlık hallerinde uygulanır.

Etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nda genel bir hüküm olarak düzenlenmemiş olup, belirli suç tipleri için ayrı ayrı öngörülmüştür. Genel olarak etkin pişmanlık, suçun işlenmesinden sonra failin gönüllü olarak suçun olumsuz sonuçlarını gidermeye yönelik aktif çabalarını ifade eder. Bu çabalar, mağdurun zararının tazmini, suç ortaklarının ortaya çıkarılması veya suçun işlenmesinin engellenmesi şeklinde olabilir . Etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanılabilmesi için öncelikle kanunda o suç için özel bir düzenleme bulunması gerekmektedir. Ayrıca, suçun tamamlanmış olması, failin kanunda öngörülen biçimde aktif ve iradi bir davranışta bulunması şarttır. Özellikle malvarlığına karşı işlenen suçlarda, zararın giderilmesi veya suç konusu malın iadesi genellikle etkin pişmanlığın temelini oluşturur. Zararın tamamen giderilmesi halinde cezada indirim yapılırken, kısmi giderme durumunda mağdurun rızası aranabilir. Etkin pişmanlık hükümleri genellikle mahkemede hüküm verilmeden önce gösterilen pişmanlık hallerinde uygulanır.

Reform Avukatlık Bürosu

Ankara Avukat - Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz. Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
ARAYIN