Yürütmenin Durdurulması Şartları ve İtiraz (İYUK 27. Madde)
Yürütmenin Durdurulması Şartları ve İtiraz (İYUK 27. Madde)
 
						Yürütmenin durdurulması, idari yargıda dava açan bireylerin en sık başvurduğu geçici hukuki koruma yollarından biridir. İdari işlemler, kural olarak dava açılmasıyla kendiliğinden durmaz; yürütülmeye devam eder. Ancak hukuka aykırı ve telafisi güç zarar doğurabilecek işlemlerin dava sonuçlanmadan önce durdurulabilmesi için İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun (İYUK) 27. maddesi çerçevesinde mahkemeye başvurulması mümkündür. Bu düzenleme, vatandaşların hak arama özgürlüğünü korurken, idarenin keyfi işlem yapmasının da önüne geçmeyi amaçlar.
Hukuk literatüründe yürütmenin durdurulması kararı, kimi zaman “idari işlemin uygulanmasının askıya alınması”, “geçici tedbir” ya da “idari yargıda ihtiyati tedbir” olarak da ifade edilir. Bu kavramın temelinde, idari işlemlerin gecikmeksizin uygulanması ilkesine karşı bireylerin korunması ihtiyacı vardır. Dolayısıyla, makalemizin odak noktası olan yürütmenin durdurulması, aynı zamanda hak arama hürriyeti ve hukuk devleti ilkelerinin de güvencesini oluşturur.
Özellikle son yıllarda, kamu görevlilerinin atama, görevden alma veya naklen atama işlemlerinde yürütmenin durdurulması talebi sıkça gündeme gelmektedir. Buna paralel olarak, çevre hukuku, imar hukuku, vergi uyuşmazlıkları gibi alanlarda da vatandaşların dava açarken en çok talep ettiği hususlardan biri olmuştur. Bu yazıda, İYUK 27. madde başta olmak üzere ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde, yürütmenin durdurulması şartları, kararın uygulanması, itiraz yolları ve örnek dilekçeler detaylı bir şekilde incelenecektir.
Yürütmenin Durdurulması Nedir?
Yürütmenin durdurulması, idari yargıda açılan davalarda, dava konusu edilen idari işlemin uygulanmasının geçici olarak askıya alınmasıdır. Başka bir ifadeyle, dava devam ederken işlem sonuç doğurmamaya başlar ve mahkeme nihai kararını verene kadar işlem etkisiz kalır. Bu karar, hukuka aykırı işlemlerin vatandaş üzerinde telafisi güç zararlar doğurmasını engelleyen önemli bir güvencedir. İdari yargının en etkin koruma yollarından biri olan yürütmeyi durdurma, adeta bireylerin “geçici kalkanı” niteliğindedir.
İdare hukukunda bu kavram, yalnızca vatandaşın haklarını korumakla kalmaz; aynı zamanda hukuk devleti ilkesinin yaşama geçirilmesinde de önemli rol oynar. Çünkü dava açılması tek başına işlemi durdurmadığından, özellikle aceleyle uygulanabilecek kamu gücü işlemlerinin geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurması muhtemeldir. İşte bu noktada, yürütmenin durdurulması kararı, davanın sonucunu beklemeden birey lehine geçici bir koruma sağlar.
Ayrıca, idari yargıda ihtiyati tedbir veya idari işlemin uygulanmasının askıya alınması gibi eş anlamlı ifadelerle de kullanılan yürütmeyi durdurma, özellikle çevre davaları, imar planı iptalleri, kamu görevlilerinin görevden uzaklaştırılması ve disiplin cezaları gibi alanlarda sıkça gündeme gelmektedir. Böylece vatandaşlar, hak kayıplarının önüne geçebilirken; mahkemeler de yargılamanın selameti açısından adil bir denge kurmuş olur.
Yürütmenin Durdurulması Kararının Hukuki Niteliği Nedir?
Yürütmenin durdurulması kararı, idari yargının geçici hukuki koruma araçlarından biridir ve nihai karar değildir. Bu karar, esasa ilişkin bir hüküm olmayıp, dava sonuçlanıncaya kadar idari işlemin uygulanmasını askıya alan geçici bir tedbirdir. Dolayısıyla mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verirken davayı tamamen çözüme kavuşturmaz; yalnızca dava süresince tarafların haklarını koruma altına alır.
Hukuk sistemimizde, yürütmenin durdurulması, idari işlemlerin kural olarak derhal uygulanabilirliği ilkesine istisna oluşturur. Bu istisna, bireylerin telafisi güç zararlarla karşılaşmasını engellerken, aynı zamanda idarenin hukuka aykırı işlemlerle kişilerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal etmesinin önüne geçer. Bu yönüyle yürütmeyi durdurma, hukuk devleti ilkesinin en önemli yansımalarından biridir.
İdari yargının verdiği yürütmenin durdurulması kararları, esas karardan bağımsız olmakla birlikte ciddi bağlayıcılık taşır. Zira İYUK’un 28. maddesi uyarınca, bu kararların idare tarafından en geç otuz gün içinde uygulanması zorunludur. Aksi halde idare aleyhine tazminat davaları açılabilir. Bu da yürütmeyi durdurma kararlarının, sadece geçici değil aynı zamanda güçlü bir hukuki etkiye sahip olduğunu göstermektedir.
Yürütmenin Durdurulması İYUK 27. Madde
İYUK 27. madde, yürütmenin durdurulmasına ilişkin temel düzenlemeyi içermektedir. Kanunun açık hükmüne göre, idari işlemlere karşı dava açılması kural olarak işlemin yürütülmesini durdurmaz. Ancak, işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğacaksa ve aynı zamanda işlem açıkça hukuka aykırıysa, mahkeme gerekçeli bir şekilde yürütmenin durdurulması kararı verebilir. Burada iki şartın birlikte gerçekleşmesi aranır: “açık hukuka aykırılık” ve “telafisi güç zarar”.
İYUK 27. madde, ayrıca idari yargıda ihtiyati tedbir olarak bilinen bu kararın usulünü de belirler. Mahkeme, kural olarak davalı idarenin savunmasını aldıktan sonra yürütmeyi durdurma kararı verebilir. Ancak, uygulanmakla etkisi tükenecek işlemler söz konusu olduğunda, idarenin savunması alınmaksızın da karar verilmesi mümkündür. Örneğin imar planı uygulamaları veya çevreye yönelik geri dönüşü olmayan projelerde mahkemeler ivedilikle müdahalede bulunabilir.
Kanun koyucu, bazı istisnalara da yer vermiştir. Özellikle kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama veya görev değişiklikleri gibi işlemler “uygulanmakla etkisi tükenecek işlem” olarak kabul edilmez. Bu durum, hem kamu hizmetinin sürekliliğini sağlamak hem de mahkemelerin iş yükünü dengelemek amacıyla düzenlenmiştir. Sonuç olarak, İYUK 27. madde, yürütmeyi durdurma müessesesinin hem şartlarını hem de sınırlarını belirleyen en önemli normdur.

Yürütmenin Durdurulması Kararının Şartları Nelerdir?
Yürütmenin durdurulması kararı, 2577 sayılı İYUK’un 27. maddesinde açıkça belirtilen iki temel şartın birlikte bulunması halinde verilebilir. Bu şartlardan ilki, dava konusu edilen idari işlemin açıkça hukuka aykırı olmasıdır. Yani işlem, kanunlara, yönetmeliklere veya hukukun genel ilkelerine bariz bir şekilde aykırılık taşımalıdır. Mahkemeler, bu değerlendirmeyi yaparken işlemin sebep, konu, amaç, yetki ve şekil unsurlarını dikkate alır.
İkinci şart ise, söz konusu idari işlemin uygulanması halinde birey açısından telafisi güç veya imkânsız zararların doğma ihtimalidir. Burada zararın boyutu, niteliği ve geri döndürülemezliği esas alınır. Örneğin, çevresel bir tahribat, kamu görevlisinin haksız yere görevden uzaklaştırılması veya bir mülkün yıkılması gibi işlemler geri dönüşü zor zararlar doğurabilir. Bu nedenle mahkemeler, bireyin mağduriyetini önlemek adına yürütmeyi durdurma kararı verebilir.
Yürütmenin Durdurulması Talebi Üzerine Verilecek Kararlar
Bir idari davada, davacı tarafından yürütmenin durdurulması talebi sunulduğunda mahkemenin önünde üç olasılık vardır: kabul, ret veya geçici inceleme kararı. Mahkeme, talebi inceledikten sonra davalı idarenin savunmasını alarak veya dosya üzerinden karar verir. Eğer talepte belirtilen şartlar — açık hukuka aykırılık ve telafisi güç zarar — birlikte mevcutsa, mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verir. Bu karar, dava sonuçlanıncaya kadar idari işlemin uygulanmasını askıya alır.
Diğer ihtimalde, dava dilekçesi ve eklerinden talebin yerinde olmadığı anlaşılırsa mahkeme, davalı idarenin savunmasını beklemeden de talebi reddedebilir. İYUK 27. maddeye göre bu husus özellikle davaların hızla sonuçlandırılması ve gereksiz yargılama giderlerinin önlenmesi açısından önemlidir. Böylece mahkemeler, ciddi bir dayanağı olmayan yürütmeyi durdurma taleplerini kısa sürede karara bağlamış olur.
Son olarak, bazı durumlarda mahkeme uygulanmakla etkisi tükenecek işlemler bakımından davalı idarenin savunmasını almadan da yürütmenin durdurulmasına karar verebilir. Bu, çevresel zarar, imar uygulamaları ya da kişisel hak ve özgürlüklerin geri döndürülemez biçimde ihlali ihtimali olan işlemlerde devreye girer. Böylece hukuk düzeni, bireyin haklarını hızla koruyacak etkin bir mekanizma sunmuş olur.
Davalı İdarenin Savunmasının Alınmasından veya Savunma Verme Süresi Geçtikten Sonra İncelenmesi Kararı
Yürütmenin durdurulması talebi, kural olarak davalı idarenin savunması alındıktan veya savunma verme süresi geçtikten sonra mahkeme tarafından incelenir. Bu düzenleme, İYUK 27. maddenin ikinci fıkrasında açıkça belirtilmiştir. Buradaki amaç, idareye kendini savunma hakkı tanımak ve tek taraflı bir inceleme sonucunda karar verilmesini önlemektir. Böylece hem davacının hem de idarenin hakları dengelenmiş olur.
Ancak, idarenin savunma süresi sona erdiği halde savunma sunmaması durumunda da mahkeme yürütmeyi durdurma talebini karara bağlayabilir. Bu, davalı idarenin süreci uzatmasının önüne geçen önemli bir kuraldır. Mahkeme, dosya üzerinden yaptığı inceleme sonucunda koşulların oluştuğunu tespit ederse, yürütmenin durdurulması kararı verebilir. Eğer şartlar yoksa talep reddedilir.
Öte yandan, bu süreçte mahkemenin gerekçeli karar verme yükümlülüğü devam etmektedir. Kararda, işlemin neden hukuka aykırı olduğu ve hangi zararların doğabileceği ayrıntılı olarak yazılmalıdır. Bu durum, kararların hem üst mercilerde itiraz denetimine açık olmasını hem de idare tarafından uygulanmasını güvence altına alır. Dolayısıyla davalı idarenin savunmasının alınmasından sonra verilen yürütmeyi durdurma kararları, idari yargılama sürecinde en yaygın görülen kararlardan biridir.
Davalı İdarenin Savunması Alınmaksızın Yürütmenin Durdurulması
İdari yargılamada kural, yürütmenin durdurulması talebinin davalı idarenin savunması alındıktan sonra değerlendirilmesidir. Ancak İYUK 27. madde, istisnai bir düzenleme öngörmüştür: Eğer dava konusu idari işlem “uygulanmakla etkisi tükenecek” nitelikteyse, mahkeme davalı idarenin savunmasını almadan da yürütmeyi durdurma kararı verebilir. Bu istisna, bireylerin haklarını daha hızlı ve etkin biçimde korumak için getirilmiştir.
Örneğin; çevreyi kalıcı biçimde tahrip edecek bir proje, bir tarihi yapının yıkımı ya da imar planı uygulaması gibi işlemler geri dönüşü olmayan sonuçlar doğurabilir. Böyle durumlarda davalı idarenin savunmasını beklemek, telafisi imkânsız zararların meydana gelmesine yol açabilir. İşte bu nedenle mahkeme, davacının talebi üzerine hızlıca karar alarak işlemin yürütmesini durdurabilir.
Ancak, kanun koyucu bazı sınırlar getirmiştir. Kamu görevlileri hakkında yapılan atama, naklen atama veya görev değişiklikleri gibi işlemler “uygulanmakla etkisi tükenecek işlemler” kapsamında sayılmamıştır. Bu düzenleme, kamu hizmetinin sürekliliğini güvence altına almak amacıyla yapılmıştır. Dolayısıyla, savunma alınmaksızın verilen yürütmenin durdurulması kararları, yalnızca bireyin geri döndürülemez zararlarla karşı karşıya kalma ihtimalinin bulunduğu durumlarda uygulanır.
Yürütmeyi Durdurma Kararının Uygulanması
Mahkeme tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı, idare açısından bağlayıcıdır ve derhal uygulanmak zorundadır. İYUK’un 28. maddesine göre, idare, bu kararın kendisine tebliğinden itibaren en geç otuz gün içinde gerekli işlemleri yapmakla yükümlüdür. Bu süre, kamu düzeni açısından üst sınırdır; idarenin gecikmeksizin harekete geçmesi esastır.
3. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemeleri kararlarına göre işlem tesis edilmeyen veya eylemde bulunulmayan hallerde idare aleyhine Danıştay ve ilgili idari mahkemede maddi ve manevi tazminat davası açılabilir.
Yürütmeyi durdurma kararının uygulanması, dava konusu işlemin etkisiz hale gelmesini sağlar. Örneğin; bir yıkım kararı hakkında yürütmenin durdurulması verilmişse, idare yıkımı gerçekleştiremez. Aynı şekilde, görevden uzaklaştırma veya atama işlemleri için verilen kararlar da idareyi bağlar ve kişi eski statüsüne dönebilir. Bu bağlayıcılık, kararın yalnızca geçici değil, aynı zamanda güçlü bir hukuki etkiye sahip olduğunu ortaya koyar.
Eğer idare, yürütmenin durdurulması kararını süresi içinde uygulamazsa, bu durum tazminat sorumluluğunu da doğurabilir. İlgili kişi, idarenin hareketsizliği nedeniyle uğradığı zararların giderilmesi için maddi ve manevi tazminat davası açabilir. Böylece yürütmeyi durdurma kararlarının uygulanması, yalnızca bireysel hakları korumakla kalmaz; aynı zamanda idare üzerinde de ciddi bir disiplin mekanizması oluşturur.
Yürütmenin Durdurulması Kararı Verilemeyecek Haller
Her ne kadar yürütmenin durdurulması bireyleri koruyan etkili bir yargısal tedbir olsa da, İYUK 27. madde bazı durumlarda bu kararın verilemeyeceğini de açıkça düzenlemiştir. Kanun koyucu, idarenin işleyişinde aksama yaşanmaması ve kamu yararının korunması amacıyla belirli işlemleri bu kapsam dışında bırakmıştır.
Özellikle kamu görevlileri hakkında tesis edilen atama, naklen atama, görev değişikliği veya geçici görevlendirme gibi işlemler “uygulanmakla etkisi tükenecek” işlemlerden sayılmamaktadır. Bu nedenle bu tür davalarda, davacı taraf yürütmeyi durdurma talebinde bulunsa dahi, mahkeme bu yönde karar veremez. Buradaki amaç, kamu hizmetinin sürekliliğini sağlamak ve idari teşkilatın işleyişini güvence altına almaktır.
Ayrıca, yalnızca Anayasa Mahkemesi’ne yapılan başvurular gerekçe gösterilerek yürütmeyi durdurma kararı verilemez. Örneğin, ilgili kanun hükmünün iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi’ne gidilmiş olması, tek başına yürütmenin durdurulması için yeterli değildir. Mahkeme, mutlaka işlemde açık hukuka aykırılık ve telafisi güç zarar koşullarının varlığını incelemek zorundadır. Bu sınırlamalar, yürütmeyi durdurma müessesesinin istismar edilmesini engelleyerek denge sağlamaktadır.

Yürütmenin Durdurulmasının Kabulü Kararı
Mahkeme, davacı tarafından yapılan talebi incelediğinde gerekli şartların oluştuğunu tespit ederse yürütmenin durdurulmasının kabulü yönünde karar verir. Bu karar, dava sonuçlanıncaya kadar dava konusu idari işlemin askıya alınmasını sağlar. Böylece birey, işlemden doğabilecek telafisi güç veya imkânsız zararların önüne geçmiş olur. Kabul kararı, idari işlemin hukuki sonuçlarını geçici olarak ortadan kaldıran en güçlü yargısal tedbirlerden biridir.
Yürütmenin durdurulması kararı verildiğinde, mahkemenin gerekçesinde işlemin neden açıkça hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde doğacak zararların neler olduğu ayrıntılı olarak belirtilir. Bu gerekçeli açıklama, hem kararın şeffaflığı hem de denetim mekanizmasının sağlıklı işlemesi açısından zorunludur. Böylece, üst mercilerde yapılabilecek itirazlarda veya kararın uygulanması sürecinde tereddütler ortadan kalkar.
Kabul edilen yürütmeyi durdurma kararları, idare açısından derhal bağlayıcıdır. İdare, tebliğden itibaren en geç otuz gün içinde kararın gereklerini yerine getirmek zorundadır. Aksi halde hem doğrudan işlem tesis etmeme sorumluluğu doğar hem de ilgili kişiler idareye karşı tazminat davası açabilir. Bu bağlamda, kabul edilen yürütmeyi durdurma kararları yalnızca bireyler için değil, aynı zamanda idare için de ciddi bir yükümlülük doğurur.
Yürütmenin Durdurulması İsteminin Reddi
Her yürütmeyi durdurma talebi mahkeme tarafından kabul edilmez. İYUK 27. maddeye göre, dava dilekçesi ve eklerinden açıkça anlaşılırsa mahkeme, davalı idarenin savunmasını almadan da yürütmenin durdurulması istemini reddedebilir. Bu, özellikle dayanaktan yoksun, ciddi hukuki gerekçeye sahip olmayan başvuruların kısa sürede sonuçlandırılması için öngörülmüştür.
Red kararı, idari işlemin dava süresince yürürlükte kalmaya devam etmesi anlamına gelir. Yani, davacı taraf işlemin uygulanmasından doğan sonuçlara katlanmak zorunda kalır. Ancak, red kararı verilmiş olması davanın esasına ilişkin değildir; sadece geçici tedbir talebinin kabul edilmediğini gösterir. Dolayısıyla, dava sonunda iptal kararı çıkması halinde, işlem geriye dönük olarak geçersiz hale gelir.
Bunun yanında, mahkemenin verdiği ret kararına karşı itiraz imkânı bulunmaktadır. İYUK’un ilgili hükümlerine göre, davacı taraf yedi gün içinde üst mercie başvurarak bu kararı denetletebilir. Böylece, yanlış veya eksik değerlendirmelerle verilen ret kararlarının düzeltilmesi mümkün hale gelir. Bu mekanizma, yürütmenin durdurulması müessesesinin etkinliğini ve güvenilirliğini artıran önemli bir unsurdur.
Yürütmenin Durdurulması Kararına Karşı Nasıl İtiraz Edilir?
İdari yargıda verilen yürütmenin durdurulması kararları, kesin nitelikte olmayıp belirli mercilere itiraz edilebilir. İYUK 27. maddenin yedinci fıkrası, bu konuda ayrıntılı düzenleme içermektedir. Buna göre, Danıştay dava dairelerince verilen kararlar ilgili İdari veya Vergi Dava Daireleri Kurullarına; idare ve vergi mahkemeleri tarafından verilen kararlar ise bölge idare mahkemelerine itiraza tabidir. İtiraz süresi, kararın tebliğinden itibaren yedi gündür ve bu süre hak düşürücü niteliktedir.
İtiraz, yürütmeyi durdurma talebinin hem kabulü hem de reddi kararları için mümkündür. Yani davacı, yürütmeyi durdurma isteminin reddine karşı başvurabileceği gibi, davalı idare de kabul kararına karşı itiraz edebilir. Böylece, kararların üst merciler tarafından denetlenmesi sağlanarak yargısal hataların önüne geçilir. İtiraz mercii, dosyanın kendisine gelişinden itibaren en geç yedi gün içinde karar vermek zorundadır.
Üst mercinin verdiği karar ise kesindir ve başka bir kanun yoluna başvurulamaz. Bu durum, yürütmenin durdurulması mekanizmasının hızlı ve etkin işlemesi için getirilmiştir. Zira bu kararların uzun süre belirsizlik içinde kalması, hem idarenin hem de bireylerin menfaatlerini olumsuz etkileyebilir. Bu nedenle, itiraz süreci kısa tutulmuş ve kesinlik ilkesi benimsenmiştir.
İkinci Kez Yapılan Yürütmenin Durdurulması Talebi
İYUK 27. madde, yürütmenin durdurulması talebinin aynı sebeplere dayanılarak ikinci kez yapılamayacağını açıkça hükme bağlamıştır. Bu düzenleme, hem mahkemelerin gereksiz iş yükünü önlemek hem de yargılama sürecinde istikrarı sağlamak amacıyla getirilmiştir. Aksi halde, davacılar farklı dilekçelerle sürekli aynı talepleri gündeme getirerek süreci uzatabilirlerdi.
Ancak, burada dikkat edilmesi gereken nokta “aynı sebeplere dayanılarak” ibaresidir. Eğer davacı yeni deliller, farklı hukuki gerekçeler veya sonradan ortaya çıkan gelişmeler ışığında yeniden başvuruda bulunursa, bu başvuru ikinci bir talep olarak değerlendirilebilir. Örneğin, dava konusu işlemin uygulanması sırasında yeni bir zarar ortaya çıkarsa ya da idare farklı bir işlem tesis ederse, davacı yeniden yürütmeyi durdurma talebinde bulunabilir.
Dolayısıyla ikinci talebin kabul edilip edilmeyeceği, mahkemenin değerlendirmesine bağlıdır. Burada ölçüt, yeni talebin öncekiyle aynı hukuki ve fiili temele dayanıp dayanmadığıdır. Eğer talep önceki gerekçelerin tekrarı niteliğindeyse reddedilecektir. Aksi halde mahkeme, yeniden inceleme yaparak yürütmenin durdurulması kararı verebilir. Bu düzenleme, hem bireyin haklarını koruma imkânını hem de yargının etkinliğini dengeleyen bir mekanizma olarak önem taşır.
Yürütmenin Durdurulması Kararının Sonuçları Nelerdir?
Mahkeme tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı, idari işlemin geçici olarak askıya alınması sonucunu doğurur. Bu, işlemin dava sonuna kadar hukuki etkilerini göstermesini engeller. Örneğin, bir yıkım kararının yürütmesi durdurulduğunda idare binayı yıkamaz; bir görevden alma işlemi askıya alındığında ise kişi görevine devam eder. Böylece, telafisi güç zararların ortaya çıkması engellenmiş olur.
İYUK 28. maddeye göre, yürütmenin durdurulması kararının idareye tebliğinden itibaren en geç otuz gün içinde kararın gereği yerine getirilmelidir. Bu süre, idareye tanınan en üst sınırdır; kural olarak idarenin vakit kaybetmeden harekete geçmesi beklenir. Aksi halde idare, yalnızca hukuka aykırı işlem tesis etmiş olmakla kalmaz, aynı zamanda bu kararları uygulamamak nedeniyle sorumluluk da doğurur.
Yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması halinde, ilgililer maddi ve manevi tazminat davası açabilirler. Ayrıca, kamu görevlilerinin sorumluluğu doğmasa da, idare tüzel kişiliği olarak zararı karşılamak zorundadır. Bu nedenle, yürütmenin durdurulması yalnızca bireyleri koruyan bir mekanizma değil, aynı zamanda idarenin de disiplin içinde hareket etmesini sağlayan bağlayıcı bir hukuki kurumdur.
Yürütmenin Durdurulmaması Kararlarının Yerine Getirilmemesinden Doğan Sorumluluk
Mahkeme tarafından verilen yürütmenin durdurulması kararı, idare için bağlayıcıdır ve gecikmeksizin uygulanması gerekir. Ancak bazı durumlarda idare, bu kararı süresinde veya hiç yerine getirmeyebilir. Bu tür ihlaller, idarenin ciddi sorumluluklarla karşı karşıya kalmasına yol açar. İYUK 28. madde uyarınca, kararın uygulanmaması halinde idare aleyhine tazminat davası açılabilir.
Tazminat sorumluluğu, yalnızca maddi zararlarla sınırlı değildir; bireylerin uğradığı manevi zararlar için de idareden talepte bulunulabilir. Örneğin, görevine iade edilmesine rağmen yürütmenin durdurulması kararı uygulanmayan bir kamu görevlisi, hem gelir kaybı hem de itibar kaybı nedeniyle tazminat isteyebilir. Bu durum, idarenin yargı kararlarını dikkate almasının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Ayrıca, yürütmeyi durdurma kararının uygulanmaması kamu görevlileri açısından disiplin yaptırımlarına yol açmasa da, idare tüzel kişiliği olarak sorumluluk doğurur. Bunun yanında, ilgili kişiler Anayasa’nın 125. maddesi gereğince idari eylem ve işlemlerden doğan zararların tazmini için idareye başvurabilir. Böylece, yürütmenin durdurulması kararlarının yerine getirilmemesi halinde bireylerin hakları güvence altına alınmış olur.

Yürütmenin Durdurulması Kararına İtiraz Dilekçesi Örneği
Yürütmenin durdurulması kararına itiraz, İYUK 27. madde kapsamında düzenlenmiş olup, kararın tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılmalıdır. İtiraz dilekçesi hazırlanırken dikkat edilmesi gereken en önemli husus, kararın hangi yönlerden hukuka aykırı olduğunun açık ve somut gerekçelerle ortaya konulmasıdır. Mahkemeler, itiraz dilekçesini yalnızca iddiaların ciddiyeti ve dayanakları çerçevesinde değerlendirir.
Bir itiraz dilekçesi hazırlanırken şu unsurlar yer almalıdır: davanın esas numarası, taraf bilgileri, itiraz edilen kararın tarihi ve mahkemesi, kararın neden hukuka aykırı olduğuna dair açıklamalar, telafisi güç zararların doğacağına dair somut örnekler ve hukuki dayanaklar. Ayrıca dilekçede, İYUK 27. madde hükümlerine açıkça atıf yapılması, dilekçenin yasal dayanağını güçlendirecektir.
Her ne kadar dilekçe örnekleri genellikle standart kalıplar içerse de, her davanın kendine özgü koşulları bulunduğundan, itiraz gerekçelerinin davaya özel şekilde yazılması büyük önem taşır. Bu nedenle, dilekçe hazırlanırken profesyonel hukuki destek alınması tavsiye edilir. Böylece, yürütmenin durdurulması kararına itiraz sürecinde başarı şansı artırılmış olur.

Sık Sorulan Sorular
Yürütmenin durdurulması nedir?
Yürütmenin durdurulması, dava konusu edilen idari işlemin uygulanmasının geçici olarak askıya alınmasıdır. Mahkeme, işlemin hukuka aykırı olduğuna kanaat getirir ve telafisi güç zarar doğabileceğini tespit ederse bu kararı verir.
Yürütmenin durdurulması için hangi şartlar aranır?
İYUK 27. maddeye göre, yürütmeyi durdurma kararı verilebilmesi için iki şartın birlikte bulunması gerekir: işlemin açıkça hukuka aykırı olması ve uygulanması halinde telafisi güç zarar doğma ihtimalinin bulunması.
Yürütmenin durdurulması kararı ne kadar sürede uygulanır?
İdare, mahkeme tarafından verilen yürütmeyi durdurma kararını en geç 30 gün içinde uygulamak zorundadır. Aksi halde idare aleyhine tazminat davası açılabilir.
Yürütmenin durdurulması kararına itiraz edilebilir mi?
Evet. İYUK 27. madde uyarınca yürütmeyi durdurma kararlarına karşı kararın tebliğinden itibaren 7 gün içinde itiraz edilebilir. İtiraz, üst mahkemeler tarafından en geç 7 gün içinde karara bağlanır ve verilen karar kesindir.
İkinci kez yürütmenin durdurulması talebinde bulunulabilir mi?
Aynı gerekçelere dayanılarak ikinci kez yürütmenin durdurulması talebi yapılamaz. Ancak yeni deliller veya farklı hukuki sebepler ortaya çıkarsa, mahkeme yeniden değerlendirme yapabilir.
Yürütmenin durdurulması kararını idare yerine getirmezse ne olur?
İdare, yürütmeyi durdurma kararını uygulamazsa hem hukuka aykırı davranmış olur hem de tazminat sorumluluğu doğar. İlgililer, idare aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açabilir.
 
				



