Yalan Tanıklık Suçu ve Cezası (TCK m.272-276)

Yalan tanıklık suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesinde düzenlenmiş olup, bir kimsenin mahkeme veya yetkili merci önünde gerçeğe aykırı beyanda bulunması hâlinde gündeme gelen bir ceza hukuku suçudur. Bu suç, adaletin doğru şekilde tecelli etmesini engellediği için kamu düzenini ve yargıya olan güveni doğrudan zedeleyen en ciddi fiillerden biridir.
Gerçeğe aykırı tanıklık yapan kişiler, yalan tanıklık suçu nedeniyle hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak kanun, etkin pişmanlık gösterip hüküm verilmeden önce doğruyu söyleyen tanıklara cezadan indirim veya kurtulma imkânı tanımıştır. Bu yönüyle yalan tanıklık suçu, hem cezai hem de vicdani bir sorumluluk doğurur.
Yazımızda; TCK 272’ye göre yalan tanıklık suçunun unsurları, cezası, etkin pişmanlık halleri, Yargıtay kararları ve uygulamada karşılaşılan örnekler ayrıntılı biçimde incelenecektir.
Yalan Tanıklık Nedir? (TCK’ya Göre Tanımı ve Unsurları)
Yalan tanıklık, bir kimsenin mahkeme veya yetkili merci huzurunda gerçeğe aykırı beyanda bulunması ya da olayları bilerek yanlış şekilde aktarması olarak tanımlanır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesi, bu suçu “adil yargılamayı engelleyen, gerçeğin ortaya çıkmasını zorlaştıran” bir fiil olarak düzenlemiştir.
Kanuna göre yalan tanıklık suçu, yalnızca “tanıklık sıfatı” ile ifade veren kişiler açısından gündeme gelir. Başka bir deyişle, tanıklık yapmayan bir kişinin yanlış beyanda bulunması yalan tanıklık suçu değil, başka bir hukuki veya cezai değerlendirme konusudur.
Bu suçun temel unsurları şu şekilde özetlenebilir:
- Tanıklık görevi kapsamında beyanda bulunmak: Kişi, mahkeme veya soruşturma mercileri önünde tanık sıfatıyla
- Gerçeğe aykırı beyanda bulunmak: Tanığın olayları bilerek veya isteyerek yanlış anlatması gerekir. Basit hatalar, unutkanlık veya yanılma bu suçu oluşturmaz.
- Kast unsuru: Yalan tanıklık suçu kastla işlenebilir. Tanık, doğruyu bildiği hâlde gerçeğe aykırı ifade vermelidir. Taksirle (yanlışlıkla) işlenmesi mümkün değildir.
- Yargısal merciler önünde gerçekleşme: Tanıklığın mutlaka mahkeme huzurunda veya Cumhuriyet savcısı, hâkim, kolluk görevlisi gibi yetkili kişi önünde yapılması gerekir.
Yargıtay uygulamalarında da yalan tanıklık suçu; “doğruyu söyleme yükümlülüğünü bilerek ihlâl eden tanığın, yargılamanın adil yürütülmesini engellemesi” olarak tanımlanmaktadır.
Yalan Tanıklık Suçunun Hukuki Dayanağı (TCK m.272–276)
Yalan tanıklık suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 272 ila 276. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu hükümler, “Adliyeye Karşı Suçlar” başlıklı Onaltıncı Bölüm içinde yer alır ve adaletin güvenilir şekilde işlemesini korumayı amaçlar.
🔹 TCK m.272 – Yalan Tanıklık Suçu (Temel Hüküm)
“Yargı mercileri veya kanunen tanık dinlemeye yetkili merciler huzurunda gerçeğe aykırı tanıklık yapan kimseye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bu hüküm, yalan tanıklık suçunun temelini oluşturur. Tanığın beyanı, yargı organlarının maddi gerçeğe ulaşmasında en önemli delillerden biri olduğundan, gerçeğe aykırı tanıklık adaletin işleyişini doğrudan zedeler.
🔹 TCK m.273 – Etkin Pişmanlık
“Tanık, hüküm verilmeden önce gerçeği söylerse, hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilir veya ceza verilmeyebilir.”
Bu madde, etkin pişmanlık hükümlerini getirir. Tanığın yargılama tamamlanmadan önce gerçeği açıklaması hâlinde, cezası hafifletilebilir veya tamamen kaldırılabilir. Bu düzenleme, hem adil yargılamayı teşvik eder, hem de tanığın pişmanlığını dikkate alır.
🔹 TCK m.274 – Yemin Etmemiş Tanığın Beyanı
“Yemin etmeden önce gerçeğe aykırı beyanda bulunan kimseye ceza verilmez.”
Bu hüküm, yemin unsurunun önemini vurgular. Yani, yalan tanıklık suçunun oluşabilmesi için tanığın yemin ettirilmiş olması gerekir. Yemin, tanıklığın ciddiyetini artıran hukuki bir teminattır.
🔹 TCK m.275 – Tanığa Yemin Ettirmeme veya Gerçeği Söylemeye Zorlama
“Tanığın gerçeği söylemesini engelleyen veya onu yalan beyanda bulunmaya zorlayan kimseye, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bu düzenleme, sadece tanığın değil, tanığı yönlendiren kişilerin de cezalandırılmasını sağlar. Böylece adaletin manipüle edilmesi engellenir.
🔹 TCK m.276 – Bilirkişi veya Tercümanın Gerçeğe Aykırı Beyanı
“Bilirkişi veya tercümanın gerçeğe aykırı beyanda bulunması hâlinde, yalan tanıklık hükümleri uygulanır.”
Kanun koyucu, yalnızca tanıkları değil; bilirkişi ve tercümanları da aynı kapsamda değerlendirerek adaletin her aşamasında doğru beyanı zorunlu kılmıştır.
Yalan Tanıklık Suçunun Unsurları
Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesinde düzenlenmiştir. Suçun oluşabilmesi için hem maddi hem de manevi unsurların bir arada bulunması gerekir; bu unsurlardan herhangi biri eksikse, yalan tanıklık suçu oluşmaz.
Maddi Unsurlar (Fiil, Fail, Mağdur, Konu)
a) Fiil Unsuru
Yalan tanıklık suçunun temel fiili, tanığın mahkeme veya yetkili merciler önünde gerçeğe aykırı beyanda bulunmasıdır. Basit yanlış hatırlama veya bilgi eksikliği bu suçu oluşturmaz.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/428, K. 2018/8, T. 16.01.2018
“Yalan tanıklık suçunun oluşabilmesi için tanığın beyanının maddi gerçeğe aykırı olması yeterli değildir; tanığın bunu bile bile ve isteyerek yapması gerekir. Yanılma veya unutma durumlarında suç oluşmaz.”
b) Fail
Bu suçun faili yalnızca tanık sıfatına sahip kişi olabilir. Sanık, müşteki, müdafi veya bilirkişi bu suçun faili olamaz; ancak bilirkişinin gerçeğe aykırı beyanda bulunması hâlinde TCK m. 276 uygulanır.
c) Mağdur
Yalan tanıklık suçunun mağduru adalet mekanizması ve dolaylı olarak toplumun yargıya güvenidir. Bu nedenle suç, bireye değil kamu düzenine karşı işlenmiş sayılır.
d) Suçun Konusu
Suçun konusu gerçeğe ilişkin beyandır. Tanığın anlattığı olayın maddi gerçeklikle uyuşmaması gerekir. Önemsiz ayrıntılardaki farklılıklar suçun oluşumuna yol açmaz.
Manevi Unsur (Kast ve Bilinçli Davranış)
Yalan tanıklık suçu, sadece kastla işlenebilen bir suçtur. Tanığın, doğruyu bildiği hâlde bilerek ve isteyerek gerçeğe aykırı beyanda bulunması gerekir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2022/9581, K. 2023/3799, T. 02.05.2023
“Sanığın olayın gelişimini yanlış hatırladığı veya algı hatasıyla ifade verdiği durumlarda, kast unsuru oluşmadığından yalan tanıklık suçundan bahsedilemez.”
Dolayısıyla, kastın ispatı yalan tanıklık suçunda belirleyici unsurdur. Tanığın beyanı ile dosya kapsamı arasında açık bir çelişki ve bilinçli çarpıtma bulunmalıdır.
- Hukuka Aykırılık ve Kusurluluk
Yalan tanıklık, hukuka aykırı bir fiil olup, failin kusur yeteneğine sahip olması gerekir.
Meşru müdafaa veya zorunluluk hâli gibi bir hukuka uygunluk nedeni bu suçta genellikle söz konusu olmaz.
- Yargı Organı Önünde Gerçekleşme Şartı
Suçun oluşması için tanıklığın mahkeme, savcılık veya kanunen tanık dinlemeye yetkili bir merci önünde gerçekleşmesi gerekir. Özel ortamda verilen yanlış beyanlar bu madde kapsamında değerlendirilmez.

Yalan Tanıklık Suçunun Cezası (TCK m.272 ve Devamı)
Yalan tanıklık suçu ve cezası, Türk Ceza Kanunu’nun 272. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, bir kimsenin mahkeme veya kanunen tanık dinlemeye yetkili merci huzurunda gerçeğe aykırı beyanda bulunması, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
- Temel Ceza (TCK m.272/1)
“Yargı mercileri veya kanunen tanık dinlemeye yetkili merciler huzurunda gerçeğe aykırı tanıklık yapan kimseye, bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası verilir.”
Bu hüküm, yalan tanıklık suçunun temel cezasını belirler. Ancak fiilin işlendiği aşama (soruşturma veya kovuşturma evresi) ve yeminli/yeminsiz tanıklık ayrımı cezayı etkiler.
- Yeminli Tanıklıkta Cezanın Artması (TCK m.272/2)
“Tanık yemin ettikten sonra gerçeğe aykırı beyanda bulunursa, verilecek ceza iki yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıdır.”
Yemin, tanıklığın hukuki bağlayıcılığını güçlendirir. Bu nedenle yeminli tanıklıkta ceza alt ve üst sınırı artırılmıştır. Yemin etmeyen tanıklar için bu artırıcı hüküm uygulanmaz (bkz. TCK m.274).
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2023/497, K. 2023/4279, T. 07.06.2023
“Tanığın yemin ettirildikten sonra gerçeğe aykırı beyanda bulunması hâlinde, TCK 272/2 uyarınca cezanın iki yıldan yedi yıla kadar belirlenmesi gerekir.”
- Ağırlaştırıcı Nedenler (TCK m.272/3)
“Yalan tanıklık, bir kişiye haksız ceza verilmesine neden olmuşsa, fail hakkında üç yıldan on yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.”
Bu durumda suçun sonucu ağırlaşmış sayılır. Tanığın yalan beyanı, masum bir kişinin mahkûmiyetine veya haksız yere ceza almasına yol açarsa, ceza önemli ölçüde artırılır.
Yargıtay, bu durumu “fiilin sonuç bakımından netice sebebiyle ağırlaşması” olarak değerlendirir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/428, K. 2018/8
“Yalan tanıklık sonucu verilen mahkûmiyet hükmü, failin fiilinin ağırlığını artırır; bu durumda cezanın alt sınırdan uzaklaşılarak tayin edilmesi gerekir.”
- Etkin Pişmanlık (TCK m.273)
“Tanık, hüküm verilmeden önce gerçeği söylerse, hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilir veya ceza verilmeyebilir.”
Bu hüküm, etkin pişmanlık imkânı tanır.Tanığın yargılama tamamlanmadan önce doğruyu söylemesi hâlinde, mahkeme cezayı tamamen kaldırabilir.
Bu durumun uygulanabilmesi için:
- Tanığın gerçeği açıklaması mahkeme hüküm vermeden önce olmalıdır,
- Beyan değişikliği gönüllü olmalı, baskı altında yapılmamalıdır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2022/9581, K. 2023/3799
“Sanığın hükümden önce gerçeği açıklaması, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirir.”
- Cezanın Belirlenmesinde Hâkimin Takdir Yetkisi
Yargıtay içtihatlarına göre hâkim, yalan tanıklık suçunda cezayı belirlerken:
- Beyanın önem derecesi,
- Yargılama sonucuna etkisi,
- Failin kastının yoğunluğu gibi unsurları dikkate almalıdır.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi, E. 2020/3655, K. 2021/4122
“Yalan tanıklığın yargılama sonucuna etkisi hafifse, alt sınırdan uzaklaşılmamalıdır.”
Yalan tanıklık suçu, TCK 272 uyarınca 1 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilir. Cezanın artması, tanığın yeminli olup olmamasına ve yalan beyanın doğurduğu sonuçlara göre değişir. Bununla birlikte, etkin pişmanlık gösterip gerçeği açıklayan tanık, cezasız kalma imkânına sahiptir.
Etkin Pişmanlık ve Cezadan Kurtulma Şartları (TCK m.273)
Etkin pişmanlık, ceza hukukunda failin sonradan doğru davranış sergileyerek suçun sonuçlarını ortadan kaldırması hâlinde, cezasının indirilmesini veya tamamen kaldırılmasını sağlayan bir kurumdur. Yalan tanıklık suçu bakımından etkin pişmanlık, Türk Ceza Kanunu’nun 273. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir.
- Mevzuat Düzenlemesi (TCK m.273)
“Tanık, hüküm verilmeden önce gerçeği söylerse, hakkında verilecek ceza üçte birine kadar indirilebilir veya ceza verilmeyebilir.”
Bu hükümle amaçlanan, adaletin doğru şekilde tecelli etmesini sağlamak ve tanığı gerçeği açıklamaya teşvik etmektir. Böylece, yalan tanıklıkla bozulan yargı süreci, failin pişmanlığı sayesinde kısmen onarılabilir.
- Etkin Pişmanlığın Şartları
Etkin pişmanlıktan yararlanmak için bazı şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- Tanığın hüküm verilmeden önce gerçeği söylemesi Hüküm verildikten sonra doğruyu açıklamak artık etkin pişmanlık sayılmaz.
- Beyan gönüllü olmalıdır. Tanığın baskı altında değil, kendi iradesiyle doğruyu söylemesi gerekir.
- Gerçeği söyleme fiili, yargılamanın sonucunu etkileyebilecek nitelikte olmalıdır. Önemsiz düzeltmeler yeterli değildir; önemli ve gerçeğe dönük bir açıklama yapılmalıdır.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2022/9581, K. 2023/3799, T. 02.05.2023
“Tanığın hüküm verilmeden önce gerçeği açıklaması, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektirir. Beyanın gönüllü ve serbest iradeye dayanması zorunludur.”
- Cezanın İndirimi veya Kaldırılması
Etkin pişmanlık hâlinde mahkeme:
- Fail hakkında cezada üçte birine kadar indirim yapabilir,
- Veya hiç ceza vermeyebilir.
Burada takdir yetkisi tamamen hâkime aittir.
Hakim, tanığın samimiyetini, beyanın zamanını ve etkisini değerlendirerek uygun kararı verir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/428, K. 2018/8, T. 16.01.2018
“Tanığın hükümden önce gerçeği açıklaması durumunda, cezanın kaldırılması mümkündür; zira bu davranış adaletin sağlanmasına doğrudan hizmet eder.”
- Etkin Pişmanlığın Kapsamı
Etkin pişmanlık sadece:
- Tanıklık yapan kişiler için geçerlidir.
- Bilirkişi veya tercüman bakımından uygulanmaz (onlar TCK m.276 kapsamındadır).
Ayrıca etkin pişmanlık, yalan tanıklığın tamamlandıktan sonra ancak yargılamanın devam ettiği aşamada yapılabilir.
Yalan Tanıklık Suçunda Zamanaşımı ve Görevli Mahkeme
Yalan tanıklık suçu, Türk Ceza Kanunu’nun 272 ila 276. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, diğer ceza suçlarında olduğu gibi bu suçta da dava zamanaşımı ve görevli mahkeme kavramları önem taşır.
Bu unsurlar, suçun ne kadar süreyle kovuşturulabileceğini ve hangi mahkeme tarafından yargılama yapılacağını belirler.
1-Yalan Tanıklık Suçunda Zamanaşımı Süresi (TCK m.66)
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 66. maddesine göre dava zamanaşımı süresi, suç için öngörülen en ağır cezanın üst sınırına göre belirlenir.
TCK m.272’ye göre yalan tanıklık suçunun cezası;
- Basit hâlde 1 yıldan 5 yıla kadar,
- Yeminli tanıklık hâlinde 2 yıldan 7 yıla kadar,
- Haksız mahkûmiyet doğurmuşsa 3 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıdır.
Dolayısıyla bu suçun zamanaşımı süresi, TCK m.66/1-e uyarınca 15 yıldır.
Yargıtay 8. Ceza Dairesi, E. 2020/4532, K. 2021/2218, T. 25.02.2021
“Yalan tanıklık suçunda, fiilin işlendiği tarihten itibaren 15 yıllık dava zamanaşımı süresi içinde kamu davası açılabilir. Sürenin dolması hâlinde davanın düşürülmesine karar verilmelidir.”
Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar ve soruşturma veya kovuşturma işlemleri zamanaşımını kesebilir (TCK m.67).
2. Zamanaşımının Başlangıç Anı
Yalan tanıklık suçu “ani suç” niteliğindedir; yani fiil tanığın yalan beyan verdiği anda tamamlanır. Bu nedenle zamanaşımı süresi, tanıklığın yapıldığı tarih itibarıyla işlemeye başlar.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/428, K. 2018/8, T. 16.01.2018
“Yalan tanıklık suçunda dava zamanaşımı, tanığın yemin ederek gerçeğe aykırı beyanda bulunduğu tarihten itibaren başlar.”
Bu içtihat, zamanaşımı başlangıcının tanıklık anına bağlandığını açıkça ortaya koymaktadır.
3. Görevli Mahkeme (CMK m.12 ve 14)
Yalan tanıklık suçu, bir yıldan fazla hapis cezasını gerektirdiği için, bu suçlara ilişkin davalara Asliye Ceza Mahkemeleri bakmakla görevlidir. Suçun işlendiği yer ise, tanıklığın yapıldığı yer mahkemesi olarak kabul edilir.
Yargıtay 10. Ceza Dairesi, E. 2019/4745, K. 2020/3179, T. 10.06.2020
“Yalan tanıklık suçunda yetkili mahkeme, tanıklığın yapıldığı yer mahkemesidir. Zira suç, beyanın verildiği anda tamamlanır.”
Bu nedenle, örneğin bir tanık Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesinde dinlenmişse, suçun işlendiği yer de Ankara sayılır ve yargılama burada yapılır.
4. Zamanaşımının Kesilmesi ve Durdurulması
TCK m.67 uyarınca, soruşturma ve kovuşturma işlemleri (örneğin tanığın ifadesinin alınması, iddianamenin kabulü, duruşma yapılması) zamanaşımını keser. Kesilmeden sonra süre yeniden başlar ve toplamda en fazla yarı oranında uzayabilir.
Yani yalan tanıklık suçunda zamanaşımı;
- Kesilirse: yeni 15 yıl işlemeye başlar,
- Durursa: engel ortadan kalktığında kaldığı yerden devam eder.
| Durum | Ceza Aralığı | Zamanaşımı Süresi | Görevli Mahkeme |
| Basit hâl | 1–5 yıl | 15 yıl | Asliye Ceza |
| Yeminli hâl | 2–7 yıl | 15 yıl | Asliye Ceza |
| Haksız mahkûmiyet doğuran hâl | 3–10 yıl | 15 yıl | Asliye Ceza |
Yalan tanıklık suçu, 15 yıllık dava zamanaşımına tabidir ve Asliye Ceza Mahkemesi görevli mercidir. Bu süre, tanıklığın yapıldığı andan itibaren işlemeye başlar; soruşturma ve kovuşturma işlemleri zamanaşımını kesebilir.
Tanığın Yemin Etmemesi veya Zorla Tanıklık Durumları (TCK m.274–275)
Türk Ceza Kanunu’nun 274. maddesi, yemin etmeden önce gerçeğe aykırı beyanda bulunan kimseye ceza verilemeyeceğini düzenler. Bu hüküm, yalan tanıklık suçunun oluşabilmesi için “yemin” unsurunun zorunlu olduğunu açıkça ortaya koyar. Çünkü yemin, tanığın doğruyu söyleyeceğine dair hukuki bir taahhüttür ve tanıklığı cezai sorumluluk altına sokar. Dolayısıyla yemin ettirilmeden önce yapılan yanlış veya eksik beyanlar, yalan tanıklık suçunu oluşturmaz. Ancak, bu tür beyanlar delil değerlendirmesinde güven kaybına yol açabileceği için mahkeme tarafından dikkate alınabilir.
TCK m.275 ise, tanığı gerçeği söylememeye zorlayan veya yalan beyanda bulunması için baskı yapan kişilere yönelik düzenlemedir. Buna göre, bir kimse tanığa gerçeğe aykırı ifade vermesi için telkinde bulunur, tehdit eder veya menfaat vaat ederse, üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu madde, yalnızca tanığı değil, adaletin bütünlüğünü de korumayı hedefler. Zira yalan tanıklık kadar, tanığın özgür iradesine müdahale edilmesi de adaletin doğru tecellisini engeller. Yargıtay kararlarında da tanığın tehdit veya baskı altında verdiği beyanların geçerli sayılmayacağı, bu durumun hem tanıklık güvenilirliğini hem de yargılamanın meşruiyetini zedeleyeceği vurgulanmaktadır.
SIRADAKİ MAKALEMİZ :





