Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Nedir ?
 
						Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, akademik ve bilimsel çalışmalarda adayın ya da araştırmacının gerçeğe aykırı, eksik veya farklı algı yaratacak şekilde beyanda bulunmasıdır. Özellikle doçentlik başvuruları, TÜBİTAK projeleri ve diğer akademik süreçlerde adayın sunduğu beyanların doğruluğu büyük önem taşır.
Bu ihlal; bilimsel yayınlarda sahtecilik, yanlış yazar katkısı beyanı, proje sonuçlarının gerçeğe aykırı sunulması veya belgelerde gerçeğe uygun olmayan bilgilerin yer alması şeklinde ortaya çıkabilir. Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, adayın akademik yükseltme sürecini doğrudan etkileyen ve ağır yaptırımlara neden olabilen bir durumdur.
Etik kurullar, yükseköğretim kurumları ve TÜBİTAK gibi kuruluşlar, bu tür beyanları tespit ettiğinde ilgili aday hakkında etik inceleme başlatır. Bu nedenle kavram sadece hukuki değil, aynı zamanda akademik itibar açısından da kritik bir öneme sahiptir.
Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Örnekleri
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, akademik süreçlerde adayın gerçeğe aykırı veya farklı algı yaratacak şekilde bilgi sunmasıyla ortaya çıkar. Bu ihlalin daha net anlaşılabilmesi için bazı somut örnekler şu şekilde sıralanabilir:
- Akademik Yayınlarda Yanlış Beyan: Bir makalede yazar katkılarının gerçeğe aykırı şekilde bildirilmesi, başka bir araştırmacının çalışmasını kendi eseri gibi göstermek veya yayımlanmamış bir çalışmayı yayımlanmış gibi sunmak.
- Doçentlik Başvurularında Hatalı Bilgi: Adayın beyannameye dahil ettiği yayının aslında başvuru kriterlerini karşılamaması, derginin uluslararası endekslerde olmadığı halde varmış gibi gösterilmesi.
- TÜBİTAK ve Proje Başvurularında İhlal: Proje raporlarında gerçeğe aykırı verilerin sunulması, yürütülmemiş deneylerin yapılmış gibi raporlanması ya da desteklenmeyen harcamaların belgelerde gösterilmesi.
- Sehven Gerçekleşen Yanıltıcı Beyanlar: Bazı durumlarda adayın kasıt olmaksızın, örneğin sehven yanlış dergi ismi yazması veya katkı oranlarını yanlış hesaplaması da etik ihlal kapsamına alınabilmektedir.
Bu örnekler göstermektedir ki, yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali yalnızca kasıtlı sahtecilik değil, aynı zamanda akademik süreçlerde dikkatsizlik ve özensizlikten doğan durumları da kapsayabilmektedir.
Doçentlik Başvurusunda Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali
Doçentlik başvurusunda yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, adayın sunduğu akademik dosyada gerçeğe aykırı ya da yanıltıcı bilgi bulunması durumudur. Bu ihlal, doçentlik başvurusunun reddedilme nedenlerinden biridir ve hem akademik hem de hukuki açıdan ciddi sonuçlar doğurur.
Özellikle doçentlik başvurularında sıkça karşılaşılan etik ihlal örnekleri şunlardır:
- Yayınların yanlış sınıfta gösterilmesi (uluslararası yerine ulusal gibi).
- Hakemli olmayan dergilerdeki makalelerin hakemliymiş gibi beyan edilmesi.
- Katkı oranı düşük olan çalışmaların adayın ana katkısı varmış gibi sunulması.
- Atıf sayılarının gerçeğe aykırı şekilde artırılarak raporlanması.
- Daha önce reddedilmiş ya da kullanılmış yayınların yeniden farklı biçimde beyan edilmesi.
Başvuru dosyasında bulunan belgeleri incelemekle görevli jüri üyelerinden biri veya herhangi bir kişi, adayın yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali yaptığı iddiasında bulunabilir. Böyle bir durumda ilgili kişi veya jüri üyesi, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanlığı’na ihbar dilekçesi vererek sürecin başlatılmasını sağlayabilir.
İleri sürülen ihlal iddiası, ÜAK Etik Komisyonu tarafından değerlendirilir. Komisyon, öncelikle adaydan savunma ister. Gerekli görülürse uzman veya bilirkişi görüşüne başvurarak adayın gerçekten yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunup bulunmadığını araştırır. İnceleme sonucunda etik ihlal kararı verilirse:
- Adayın doçentlik başvurusu iptal edilir.
- Durum, adayın bağlı olduğu kurumuna bildirilir.
- Yanlış veya yanıltıcı beyan nedeniyle iptal edilen başvurunun ardından aday, müracaat döneminden itibaren üçüncü dönemde yeniden başvuruda bulunabilir.
Eğer aday hakkında yapılan iddia asılsız çıkarsa ve yanlış beyan olmadığı anlaşılırsa, bu durumda iddiayı ortaya atan jüri üyesi üyelikten düşürülür. Bu da sürecin ne kadar ciddi ve titiz yürütüldüğünü göstermektedir.
Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali İncelemesinde Menfaat
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali değerlendirilirken dikkate alınan en önemli unsurlardan biri, adayın söz konusu beyan ile herhangi bir menfaat elde edip etmediğidir. Etik kurulların kararlarında, yanlış beyanın sonuç doğurup doğurmadığı belirleyici rol oynar.
Doçentlik başvurularında adayın sunduğu bir yayının gerçekte ilgili endekslerde yer almamasına rağmen varmış gibi gösterilmesi, aday lehine puan kazandırıyorsa açıkça menfaat sağlayıcı bir yanlış beyan söz konusudur. Bu durumda etik ihlal tespiti yapılır.
Buna karşılık, adayın dosyasında yer alan bir yanlış bilginin akademik değerlendirme sürecinde hiçbir etkisinin bulunmaması halinde, yani aday lehine avantaj sağlamaması durumunda etik kurul, menfaat unsurunu göz önüne alarak bu eylemi ihlal kapsamında değerlendirmeyebilir.
Örneğin; doçentlik başvurularında, adayın sunduğu yayınlardan birinin aslında hakemli olmayan bir dergide yayımlanmasına rağmen hakemli gibi gösterilmesi, eğer bu beyan adayın puanlamasına hiçbir katkı sağlamıyorsa menfaat doğurmamış sayılabilir. Ancak aynı yanlış bilgi adayın başvuru kriterlerini tamamlamasına katkı sağlıyorsa, bu durumda etik ihlal kapsamında değerlendirilmesi kaçınılmazdır.
Dolayısıyla, etik ihlalin ağırlığı sadece yanlış beyanın varlığıyla değil, aynı zamanda bu beyanın adayın akademik ilerlemesine katkı sağlayıp sağlamadığıyla ölçülmektedir. Menfaat elde edilmediği durumlarda daha farklı bir değerlendirme yapılırken, somut fayda sağlayan yanlış beyanlar doğrudan etik ihlal olarak nitelendirilmektedir.
Sehven Yapılan Eylemler Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Kapsamına Girer mi?
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali tartışmalarında en çok gündeme gelen hususlardan biri, adayın sehven yani kasıt olmaksızın yaptığı yanlışlıkların etik ihlal sayılıp sayılmayacağıdır. Akademik başvurular sırasında dikkatsizlik, özensizlik veya yoğunluktan kaynaklanan hatalar sıklıkla yaşanabilmektedir.
Sehven yapılan eylemler, etik kurullar tarafından niyet ve sonuç dikkate alınarak değerlendirilir:
- Eğer adayın sehven yaptığı yanlışlık kendisine herhangi bir menfaat sağlamıyorsa, bu durum genellikle etik ihlal olarak kabul edilmez.
- Ancak aynı sehven hata, adayın akademik sürecinde avantaj doğuruyorsa, örneğin puanlamaya katkı sağlıyorsa, etik ihlal kapsamında incelenmesi kaçınılmazdır.
- Kurullar, bu tür durumlarda adayın kasıtlı bir davranışı olup olmadığını, hatanın tekrar edip etmediğini ve etkisini dikkate alarak karar verir.
Sehven yapılan yanlış beyanlar her zaman etik ihlal anlamına gelmez. Fakat aday lehine bir sonuç doğurması halinde, sehven de olsa yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kapsamında değerlendirilir ve gerekli yaptırımlar uygulanabilir.
Doçentlik Başvurusunda Yanlış veya Yanıltıcı Beyan İddiasının Değerlendirilme Süreci
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali isnadı, doçentlik başvurularında en ağır iddialardan biridir ve sürecin hem usulî hem de esas yönü büyük önem taşır.
1. İhbarın Yapılması
- İddia, çoğunlukla jüri üyeleri veya süreci inceleyen üçüncü kişiler tarafından gündeme getirilir.
- İhbarın somut bilgi ve belgeye dayanması gerekir. Salt kanaat veya tahmine dayalı başvurular işleme alınmaz.
2. Ön İnceleme ve Dosyanın Etik Komisyona Sevki
- ÜAK Başkanlığı, gelen ihbarı ön inceleme süzgecinden geçirir.
- İddia ciddi görülürse, dosya Etik Komisyonu’na havale edilir. Bu aşamada başvuru dosyasının bütünlüğü ve ilgili belgeler incelenir.
3. Adayın Savunma Hakkı
- Etik Komisyonu, iddia edilen hususlarla ilgili adaya yazılı bildirim yapar.
- Adaya savunma için belirli bir süre (genellikle 15 gün) tanınır. Bu süre içinde savunma yapılmazsa, dosya mevcut bilgiler ışığında karara bağlanır.
- Savunma hakkı, sürecin en temel usul güvencelerinden biridir.
4. Bilirkişi ve Uzman İncelemesi
- Komisyon, teknik veya bilimsel konularda bilirkişi raporu
- Örneğin, bir yayının gerçekten uluslararası endekslerde taranıp taranmadığı, bir projenin etik kurallara uygun raporlanıp raporlanmadığı uzman görüşü ile netleştirilir.
- Bu raporlar kararın dayanak noktası olur.
5. Komisyon Kararı
- İnceleme sonucunda etik ihlal tespit edilirse: Doçentlik başvurusu iptal edilir. Karar adaya ve ilgili kuruma bildirilir.
- İddia asılsız çıkarsa: Adayın başvuru süreci devam eder. İsnadı ortaya atan jüri üyesi hakkında işlem yapılması söz konusu olabilir.
6. Usulî Sonuçlar
- Etik ihlal kararı bir idari işlem niteliğindedir.
- Aday, karara karşı önce itiraz edebilir, ardından gerekirse idari yargıda iptal davası açabilir.
- Bu süreçte yürütmenin durdurulması talep edilerek, başvurunun olumsuz sonuçlarının geçici olarak askıya alınması sağlanabilir.
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali iddiası, yalnızca içerik açısından değil, usul kurallarına uygun yürütülüp yürütülmediği yönünden de büyük önem taşır. Savunma hakkı, delillerin toplanması ve kararın hukuki denetime elverişli olması sürecin temel güvenceleridir.

Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlalinin Cezaları ve Karara İtiraz Süreci
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, akademik dürüstlüğün ihlali anlamına gelir ve hem disiplin hukuku hem de doçentlik başvurusu bakımından ciddi sonuçlar doğurur.
- Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlalinin Cezaları
- Disiplin Hukuku Sonuçları: 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu’nun “Disiplin ve Ceza İşleri” başlıklı hükümlerine göre yanlış veya yanıltıcı beyan, aylıktan veya ücretten kesme cezasını gerektiren fiiller arasında yer almaktadır. Ancak ilgili kişinin sicili olumluysa veya önceki hizmetleri dikkate alınarak, bir alt ceza olan kınama cezası da uygulanabilir.
- Doçentlik Başvurusuna Etkisi: Etik ihlal kararı verilen adayın başvurusu iptal edilir ve en erken izleyen üçüncü dönemde yeniden başvuru yapılabilir.
- Kurumsal Bildirim: Alınan karar, adayın bağlı olduğu üniversiteye bildirilir ve bu durum akademik sicile olumsuz yansır.
- Karara İtiraz Süreci
Etik ihlal kararı kesin olmayıp hem idari hem de yargısal yollarla denetlenebilir:
- İtiraz: ÜAK Etik Komisyonu veya Üniversite Etik Kurulu’nun kararına, karara esas raporlar ve yeni belgeler sunularak itiraz edilebilir.
- İdari Yargı: Kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açılabilir. Dava sürecinde yürütmenin durdurulması talep edilerek, kararın sonuçlarının geçici olarak askıya alınması sağlanabilir.
- Yargı Denetimi: Mahkeme, adayın savunma hakkına riayet edilip edilmediğini, delillerin objektif şekilde toplanıp toplanmadığını ve kararın mevzuata uygun olup olmadığını inceler.
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali, hem disiplin cezası hem de başvuru hakkının ertelenmesi gibi ağır yaptırımlar doğurur. Ancak adayların, kararlara karşı itiraz etme ve iptal davası açma hakları vardır. Böylece sürecin adil yürütülüp yürütülmediği yargı denetimine taşınabilir.
Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Kararına Karşı İptal Davası Açma Süreci
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararı, adayın akademik kariyerini doğrudan etkileyen ağır bir idari işlemdir. Hukuka aykırı veya ölçüsüz görülen bu kararlara karşı adayların en önemli hukuki güvencesi iptal davası açma hakkıdır.
İptal Davasının Hukuki Dayanağı
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararı, idari işlem niteliği taşır. Bu nedenle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idare mahkemelerinde iptal davasına konu edilebilir. Mahkeme, kararın yetki, şekil, sebep, konu ve maksat unsurlarına uygunluğunu denetler.
Süre ve Usul
- Kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde iptal davası açılmalıdır.
- Dava dilekçesinde etik ihlal kararının hukuka aykırılık gerekçeleri açıkça belirtilmeli, somut belgelerle desteklenmelidir.
- Süresinde açılmayan davalar reddedileceğinden, süreye riayet kritik önemdedir.
Yürütmenin Durdurulması Talebi
- Aday, dava süresince mağduriyet yaşamamak için yürütmenin durdurulmasını talep edebilir.
- Mahkeme, telafisi güç veya imkânsız zarar ihtimali görürse bu talebi kabul edebilir.
Mahkeme İncelemesinde Esas Unsurlar
Mahkeme, etik ihlal kararını yalnızca usul yönünden değil, aynı zamanda olayın maddi unsurlarına göre de değerlendirir. Bu noktada üç temel unsur öne çıkar:
- Sehvenlik (Dikkatsizlik veya İhmal): Eğer adayın beyanı tamamen dikkatsizlik veya özensizlikten kaynaklanmış ve somut bir menfaat sağlamamışsa, mahkemeler bu durumu ağır etik ihlal olarak nitelendirmeyebilir. Ancak sehven yapılan hataların sistematik veya tekrar eden bir nitelik taşıması hâlinde daha ağır değerlendirme yapılabilir.
- Kast Unsuru: Beyanın bilerek ve isteyerek, adayın lehine avantaj sağlamak amacıyla verilmesi halinde kasıtlı etik ihlal söz konusudur. Mahkemeler, kastın varlığını kararın ağırlığını artıran bir unsur olarak dikkate alır.
- Menfaat Unsuru: Adayın yanlış veya yanıltıcı beyandan somut bir fayda sağlayıp sağlamadığı özellikle önemlidir. Eğer beyan, adayın doçentlik değerlendirmesinde veya akademik kariyerinde ölçülebilir bir avantaj sağlamışsa ihlal çok daha ağır yorumlanır. Buna karşın herhangi bir fayda doğurmayan sehven hatalar, farklı bir hukuki çerçevede ele alınabilir.
Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararına karşı iptal davası açma süreci, adaylara hukuki koruma imkânı sağlar. Mahkemeler, yalnızca kararın şekil ve usulüne değil, aynı zamanda sehvenlik, kast ve menfaat unsurlarına da bakarak daha adil bir değerlendirme yapar. Bu nedenle adayların, savunmalarında ve dava dilekçelerinde bu unsurları somut örneklerle ortaya koyması büyük önem taşır.
Yanlış Veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Kararına Karşı Açılan Davalarda Mahkeme Kararlarından Örnekler
- Sehven Yapılan Hatalar: Bir adayın, makalesini yanlışlıkla yanlış endeks altında beyan etmesi üzerine etik ihlal kararı verilmiş, ancak somut bir menfaat sağlamadığı tespit edildiğinden mahkeme kararı iptal etmiştir. Burada mahkeme, sehvenlik unsurunu dikkate alarak aday lehine karar vermiştir.
- Kasıt Unsuru Bulunan Durumlar: Adayın, doçentlik başvurusunda bulunurken yayın sayısını artırmak amacıyla aynı makaleyi birden fazla yerde yayımlamış gibi göstermesi kasıtlı beyan olarak değerlendirilmiştir. Mahkeme, etik kurulu kararını hukuka uygun bulmuş ve başvurunun iptalini onamıştır.
- Menfaat Sağlamayan Beyanlar: Bazı dosyalarda, adayın yanlışlıkla eklediği ancak akademik değerlendirmeye etki etmeyen yayınlar için verilen etik ihlal kararları, mahkemelerce ölçüsüz bulunmuş ve iptal edilmiştir.
- Menfaat Sağlayan Beyanlar: Buna karşılık, adayın hatalı veya yanıltıcı beyanı sayesinde jüri raporunda olumlu değerlendirme aldığı durumlarda, mahkemeler etik ihlal kararını yerinde bulmuş ve iptal davasını reddetmiştir.
Sıkça Sorulan Sorular
1.Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Nedir?
Mevzuata göre yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali; 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu, Yükseköğretim Kurumları Etik Davranış İlkeleri ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Doçentlik Başvuru Şartları çerçevesinde, adayın veya akademisyenin gerçeğe aykırı, eksik veya yanıltıcı bilgi sunmasıdır.
- 2547 sayılı Kanun’un 53. maddesinde “gerçeğe aykırı beyanda bulunmak” disiplin suçu olarak düzenlenmiş ve aylıktan/ücretten kesme veya kınama cezası öngörülmüştür.
- ÜAK Doçentlik Başvuru Şartları’nda, adayın beyanlarının doğruluğundan tamamen sorumlu olduğu, yanlış/yanıltıcı beyanın başvurunun iptaline yol açacağı açıkça belirtilmiştir.
- TÜBİTAK Araştırma ve Yayın Etiği Kurulu (AYK) da proje başvurularında yanlış beyanı “araştırma ve yayın etiği ihlali” olarak tanımlar.
Dolayısıyla mevzuata göre yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali;
- Doçentlik başvurularında,
- TÜBİTAK proje ve rapor süreçlerinde,
- Akademik yükselme ve atamalarda,
adayın gerçeğe aykırı veya yanıltıcı beyanda bulunması olarak kabul edilir ve hem disiplin hukuku hem de akademik süreçler bakımından ciddi sonuçlar doğurur.
2.Adaya Menfaat Sağlamayan Ve Sehven Gerçekleşen Eylemler Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlali Olarak Değerlendirilir mi?
Eğer adayın hatası kendisine hiçbir avantaj sağlamıyorsa, bu durum çoğu zaman etik ihlal olarak kabul edilmez. Ancak sehven de olsa aday lehine puan veya menfaat doğuruyorsa, etik ihlal kapsamında değerlendirilir.
3.Yanlış veya Yanıltıcı Beyan Etik İhlaline Konu Eylemin Sehven Gerçekleştiği Nasıl Tespit Edilir?
Sehvenlik, yani kasıt unsuru olmadan yanlış beyanda bulunma, etik inceleme süreçlerinde kritik bir ayrım noktasıdır ve bunun tespiti çeşitli teknik ölçütlere dayandırılır. Öncelikle adayın beyanı ve savunması alınarak, hatanın nasıl gerçekleştiği ve kastın bulunup bulunmadığı incelenir. Ardından belgeler ve resmi kayıtlar karşılaştırılarak yanlış bilginin kaynağı araştırılır; eğer hata teknik bir sebepten (örneğin sistemsel aksaklık veya yanlış indeksleme) kaynaklanıyorsa sehvenlik ihtimali güçlenir.
Teknik konularda ise bilirkişi veya uzman raporları ile hatanın basit bir dikkatsizlikten mi yoksa bilinçli bir yanıltmadan mı doğduğu değerlendirilir. Bunun yanında menfaat unsuru da önemlidir; yanlış beyan adayın akademik puanına veya jüri değerlendirmesine herhangi bir katkı sağlamıyorsa sehvenlik kabul edilebilirken, somut avantaj doğurması halinde bu ihtimal zayıflar. Son olarak, hatanın tek seferlik mi yoksa tekrar eden nitelikte mi olduğu dikkate alınır; tekil ve izah edilebilir yanlışlıklar sehvenlik kapsamında kabul edilirken, tekrar eden beyanlar kasıt ihtimalini güçlendirir.
4.Yanlış veya Yanıltıcı Beyanın Re’sen Belirlenmesi Halinde İzlenecek Etik Süreç Nasıldır?
Yanlış veya yanıltıcı beyanın re’sen tespiti halinde süreç, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Başkanlığı veya ilgili etik kurul tarafından başlatılır; adayın başvuru dosyasında gerçeğe aykırı veya yanıltıcı bir beyanın bulunduğu kurumca kendiliğinden fark edilirse dosya doğrudan ÜAK Etik Komisyonu’na sevk edilir. Komisyon, öncelikle adaydan yazılı savunma ister, gerektiğinde bilirkişi veya uzman görüşüne başvurarak iddiayı teknik açıdan değerlendirir. İnceleme sonucunda etik ihlal tespiti yapılırsa adayın başvurusu iptal edilir ve karar hem adaya hem de bağlı olduğu kuruma bildirilir; aksi halde adayın süreci devam eder.
5.Etik ihlal tespitine konu olan yayınlar, adayın yeniden yapacağı doçentlik başvurusunda kullanılabilir mi?
Hayır. Doçentlik Yönetmeliği’nin “Bilimsel araştırma ve yayın etiğine aykırılık” başlıklı 7. maddesi uyarınca, aday hakkında yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararı verilmişse, bu karara esas alınan yayınların beyannameye yeniden eklenmesi mümkün değildir. Ancak ilgili yayında sehven yapılan indeks hatası, yazar sıralamasındaki yanlışlık veya benzeri teknik eksiklikler düzeltilmişse, bu düzeltmeler sonrasında yayın etik ihlale konu olmaktan çıkabilir. Bu durumda söz konusu eser yeni başvuruda kullanılabilir. Yine de, etik kurulların değerlendirmesi ve mevzuattaki sınırlamalar dikkate alınmadan adayın aynı yayını tekrar sunması ciddi risk doğurur.
6.Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararına karşı açılan iptal davasında mahkeme hangi unsurları inceler?
Mahkeme, etik kurulun kararını yalnızca şekil yönünden değil, esas bakımından da denetler. İnceleme sırasında özellikle dört unsur öne çıkar: (1) Usul Unsuru: Adaya savunma hakkı tanınıp tanınmadığı, delillerin toplanma yöntemi ve bilirkişi raporlarının objektifliği değerlendirilir. (2) Sehvenlik: Beyanın kasıtlı mı yoksa dikkatsizlik/ihmal sonucu mu gerçekleştiği araştırılır. (3) Menfaat: Yanlış beyanın aday lehine somut bir akademik avantaj sağlayıp sağlamadığı incelenir. (4) Kast: Adayın bilinçli şekilde yanıltıcı beyan verip vermediği, yani niyet unsuru sorgulanır. Mahkeme, bu unsurları dikkate alarak etik ihlal kararının hukuka uygun olup olmadığına karar verir ve gerekirse yürütmenin durdurulmasına hükmedebilir.
7.Yanlış veya yanıltıcı beyan etik ihlali kararına karşı yapılan itirazda hangi belgeler önem taşır?
İtiraz sürecinde en kritik husus, etik kurulun kararına dayanak olan raporların ve belgelerin doğruluğunun somut verilerle çürütülmesidir. Adayın savunmasını destekleyecek resmî indeks kayıtları, dergi sınıflandırmaları, atıf raporları, katkı oranı belgeleri ve varsa bilirkişi görüşleri itiraz dilekçesine eklenmelidir. Ayrıca adayın sehven hata yaptığını gösterecek açıklamalar, yazışmalar veya teknik hataları kanıtlayan belgeler de itirazda belirleyici olabilir.
SIRADAKİ MAKALEMİZ :

 
				



