Yükseköğretim Hukuku

Yağmacı ve Şaibeli Dergi İtiraz ve Hukuki Yollar

Doçentlik başvurusunda yağmacı ve şaibeli dergi iddiası, son yıllarda akademik dünyada en çok tartışılan konulardan biri haline gelmiştir. Akademik yükseltme sürecinde adayların yayınlarının niteliği, yalnızca bilimsel kriterlere göre değil; aynı zamanda yayınlandıkları dergilerin güvenilirliği açısından da incelenmektedir. Bu noktada yağmacı dergi ve şaibeli dergi kavramları, özellikle YÖK Genel Kurul kararları sonrasında doçentlik başvurularında belirleyici bir unsur haline gelmiştir.

Yağmacı ve şaibeli dergi iddiaları, adayların akademik kariyerini doğrudan etkileyebilecek niteliktedir. Nitekim 07.03.2019 ve 30.12.2021 tarihli YÖK kararları ile bu tür yayınların doçentlik başvurularında kullanılıp kullanılamayacağına ilişkin önemli düzenlemeler yapılmıştır. Ancak, adayın çalışmasının yağmacı ya da şaibeli dergide yayımlandığı gerekçesiyle başvurusunun olumsuz değerlendirilmesi, beraberinde itiraz ve hukuki süreç hakkını doğurmaktadır.

Bu makalede; yağmacı ve şaibeli dergi kavramları açıklanacak, YÖK ve üniversitelerin kararları incelenecek, ardından doçentlik başvurularında ortaya çıkan yağmacı dergi iddialarına karşı kullanılabilecek itiraz ve dava yolları ele alınacaktır. Böylece hem akademik etik boyutu hem de hukuki çerçeve bir arada değerlendirilecektir.

Yağmacı ve Şaibeli Dergi Kavramı

Yağmacı ve şaibeli dergi kavramı, akademik yayıncılıkta son yıllarda en çok tartışılan konulardan biridir. Bilimsel yayınların niteliğini ve güvenilirliğini doğrudan etkileyen bu kavramlar, özellikle doçentlik başvurularında büyük önem taşımaktadır. Yağmacı dergi, temel amacı bilimsel katkı sağlamak değil, makale işlem ücreti (APC) üzerinden gelir elde etmek olan, hakemlik ve editöryal süreçleri şeffaf yürütmeyen yayın organlarını ifade eder. Bu tür dergiler, çoğunlukla akademik görünüm altında ticari kazanç amacıyla faaliyet gösterir.

Şaibeli dergi ise, doğrudan yağmacı dergi niteliği taşımamakla birlikte yayın politikaları, editöryal süreçleri veya şeffaflığı konusunda ciddi kuşkular barındıran dergileri tanımlar. Bu dergilerde kimi zaman hakem süreci tamamen işletilmez, kimi zaman da hakemlik işlemleri göstermelik olarak yapılır. Böylece yayımlanan makalelerin bilimsel güvenilirliği sorgulanır.

Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından 2019 ve 2021 yıllarında alınan kararlar, yağmacı ve şaibeli dergi kavramının doçentlik başvurularında değerlendirme kriterleri açısından önemini artırmıştır. Bu kararlar uyarınca, adayların yayın yaptığı dergilerin yalnızca uluslararası indekslerde taranıyor olması yeterli değildir; derginin etik yayıncılık ilkelerine uygunluğu ve güvenilirliği de ayrıca incelenmektedir.

Yağmacı ve şaibeli dergi kavramı, yalnızca akademik etik açısından değil, aynı zamanda adayların kariyer süreçleri ve hukuki hakları bakımından da kritik bir konudur.

Yağmacı Dergilerin Ortaya Çıkışı ve Yaygınlaşma Nedenleri

Yağmacı dergilerin ortaya çıkışı, akademik yayıncılıktaki açık erişim modelinin yaygınlaşması ile doğrudan ilişkilidir. Açık erişim sisteminde yazarlar, makalelerinin herkes tarafından erişilebilir olmasını sağlamak amacıyla genellikle bir makale işlem ücreti (APC) öderler. Bu modeli fırsata çeviren bazı kişi ve kuruluşlar, bilimsel kriterleri gözetmeden sadece ticari kazanç sağlamak amacıyla yağmacı yayıncılık faaliyetlerine başlamıştır.

Bu dergilerin hızlı bir şekilde çoğalmasının temel nedenleri şunlardır:

  • Akademik yükselme baskısı: Akademisyenlerin doçentlik, profesörlük veya atama-yükseltme süreçlerinde “yayın sayısı” kriterini karşılamak zorunda olmaları, kısa sürede yayın kabul eden dergilere yönelimi artırmıştır.
  • Şeffaf olmayan hakem süreçleri: Yağmacı dergiler, çoğunlukla gerçek bir hakemlik süreci işletmeden, gönderilen makaleleri birkaç gün içinde kabul ederek akademisyenlerin beklentisini karşılar.
  • Uluslararası indekslerde görünürlük yanılsaması: Bazı yağmacı dergiler, indekslerde yer alıyormuş gibi sahte beyanlarda bulunur veya geçici olarak indekslenmiş olmayı reklam aracı haline getirir.
  • Bilgi eksikliği ve deneyimsizlik: Özellikle kariyerinin başındaki araştırmacılar, yağmacı dergilerin vaatlerine kolayca inanabilmektedir.

Yağmacı dergilerin yaygınlaşması yalnızca bireysel akademik kariyerleri değil, aynı zamanda bilimsel bilginin güvenilirliğini de tehdit etmektedir. Bu nedenle YÖK ve üniversiteler, yağmacı yayıncılıkla mücadeleye yönelik kararlar almış ve bu tür dergilerde yapılan yayınların akademik değerlendirmelerde kullanılmasına sınırlamalar getirmiştir.

Yağmacı Dergi ile Saygın Dergi Arasındaki Farklar

Yağmacı Dergi ile Saygın Dergi Arasındaki Farklar

Akademik yayıncılıkta en önemli konulardan biri, saygın bilimsel dergiler ile yağmacı dergiler arasındaki farkı doğru şekilde ayırt edebilmektir. Zira bir yayının niteliği kadar, hangi dergide yayımlandığı da doçentlik başvurusu ve akademik değerlendirmelerde doğrudan belirleyici olmaktadır.

Saygın dergiler, hakemli, şeffaf, bağımsız ve etik kurallara bağlı yayın organlarıdır. Bilimsel makaleleri değerlendirirken çift-kör hakemlik (double-blind peer review) gibi süreçleri uygular, editörler alanında uzman kişilerden seçilir ve derginin yayın politikası açıkça belirtilir. Ayrıca bu dergiler genellikle uluslararası saygın indekslerde (Web of Science, Scopus vb.) taranır ve etik standartları korur.

Yağmacı dergiler ise, bilimsel katkı yerine ticari kazancı önceleyen, çoğu zaman makale işlem ücreti (APC) alarak hızlı yayın vaadiyle yazarları cezbeden yapılardır. Bu dergilerde:

  • Hakem süreci ya hiç işletilmez ya da göstermelik olarak uygulanır.
  • Yayın kabulü birkaç gün gibi kısa sürede yapılır.
  • Editör ve hakem kurullarında alan dışı veya sahte isimler yer alabilir.
  • İndekslerde taranıyormuş gibi yanıltıcı bilgiler verilebilir.
  • Dergi web siteleri çoğunlukla şeffaf değildir, iletişim bilgileri belirsizdir.

Dolayısıyla, bir derginin saygın mı yoksa yağmacı mı olduğunu anlamak, yalnızca uluslararası indekslerde görünmesine bakılarak yapılmamalıdır. Nitekim YÖK kararlarında da, derginin etik standartlara uygunluğu ve yayıncılık şeffaflığı temel kriter olarak öne çıkmaktadır.

Yağmacı dergi ile saygın dergi arasındaki fark, akademik etik, şeffaflık, hakemlik süreci ve yayın politikasının güvenilirliğinde yatmaktadır.

Sahte Konferans ve Yayın Faaliyetlerinin Akademik Etkileri

Yağmacı dergilere benzer şekilde, son yıllarda sahte konferanslar da akademik dünyada ciddi bir sorun haline gelmiştir. Bu konferanslar, bilimsel niteliği olmayan, yalnızca katılım ücreti üzerinden gelir elde etmeyi hedefleyen organizasyonlardır. Çoğu zaman saygın bir bilimsel konferansın adını veya formatını taklit ederek akademisyenleri yanıltırlar.

Sahte konferansların temel özellikleri şunlardır:

  • Kapsamı çok geniştir; farklı alanlardan yüzlerce başlık tek bir konferansa toplanır.
  • Hakemlik ve bilimsel değerlendirme süreci ya hiç yapılmaz ya da tamamen formalite niteliğindedir.
  • Konferans bildirileri çoğunlukla hiçbir saygın indeks tarafından taranmaz.
  • Organizatör kurum ve kişiler hakkında şeffaf bilgi bulunmaz.
  • Katılım ücreti yüksek tutulur ve asıl gelir kaynağı bu ücrettir.

Bu tür sahte akademik etkinliklere katılımın en önemli sonucu, bilimsel itibar kaybıdır. Akademisyen, yayınını ya da bildirisini bu tür bir konferansta sunduğunda, çalışmasının bilimsel değeri sorgulanır. Daha da önemlisi, doçentlik başvurularında bu tür yayınların kabul edilmemesi veya adayın başvurusuna olumsuz yansıması söz konusu olabilir.

YÖK ve Üniversitelerarası Kurul (ÜAK), son yıllarda bu tür konferansların da tıpkı yağmacı dergiler gibi takip edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Nitekim, bir yayının sadece yayımlandığı dergi değil, sunulduğu konferansın niteliği de akademik değerlendirmelerde önemli bir kriter haline gelmiştir.

Abonelik Sistemi ve Makale İşlem Ücreti (APC) Tartışmaları

Akademik yayıncılıkta dergilerin işleyiş modeli, hem yazarlar hem de okuyucular açısından önemli farklılıklar barındırmaktadır. Temel olarak iki farklı sistem öne çıkmaktadır: abonelik sistemi ve makale işlem ücreti (APC) modeli.

Abonelik sistemi, geleneksel bilimsel dergilerin uzun yıllardır uyguladığı yöntemdir. Bu modelde dergiyi okumak isteyen kurum veya bireyler, belirli bir ücret ödeyerek erişim sağlar. Yazarların genellikle yayın için ücret ödemesi gerekmez; tüm maliyet okuyuculara veya üniversite kütüphanelerine yansır.

Makale İşlem Ücreti (APC) modeli ise, özellikle açık erişim yayıncılığın yaygınlaşması ile önem kazanmıştır. Bu sistemde okuyucu dergiye ücretsiz erişim sağlarken, yayın maliyeti makale sahibi tarafından ödenir. Saygın dergilerde APC, hakemlik sürecinin işletilmesi, editöryal düzenleme, arşivleme ve açık erişim sağlama gibi bilimsel hizmetleri karşılamak amacıyla alınır.

Ancak, yağmacı dergiler bu sistemi istismar ederek bilimsel değerlendirme yapmadan yalnızca ücret karşılığında makale yayımlamaktadır. Bu nedenle APC ödemesi, tek başına bir derginin yağmacı olduğu anlamına gelmez; fakat şeffaflık ve etik süreçler işletilmediğinde yağmacılığın en belirgin göstergesi haline gelir.

Türkiye’de de YÖK kararlarında bu konuya dikkat çekilmiştir. Özellikle Web of Science Q4 grubundaki dergiler için, APC alıp almadıkları önemli bir değerlendirme kriteri olarak belirlenmiştir. Dolayısıyla, doçentlik başvurularında derginin yalnızca indekslerde taranması değil, APC politikası da dikkate alınmaktadır.

Abonelik sistemi ile APC modeli arasındaki fark, akademik etik açısından belirleyici olup, adayların makalelerini göndermeden önce dergilerin bu yönlerini dikkatle incelemesi gerekmektedir.

YÖK’ün 07.03.2019 Tarihli Kararı ve Akademik Yansımaları

Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 07.03.2019 tarih ve 2019.3.88 sayılı kararı, Türkiye’de yağmacı ve şaibeli dergiler konusunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bu karar ile birlikte, akademik değerlendirme süreçlerinde yağmacı dergilerde yayımlanan makalelerin geçerli sayılıp sayılmayacağına ilişkin ilk somut çerçeve belirlenmiştir.

Kararda, yağmacı dergilerin temel özellikleri tanımlanmış ve bu tür dergilerde yayımlanan makalelerin doçentlik başvurularında değerlendirme dışı bırakılacağı vurgulanmıştır. Özellikle, hakemlik süreci işletilmeyen, editöryal standartları belirsiz olan ve yalnızca makale işlem ücreti (APC) karşılığı hızlı yayın yapan dergilerin, akademik niteliği olmadığı kabul edilmiştir.

Bu kararın akademik dünyadaki yansımaları oldukça geniş olmuştur:

  • Akademisyenler, dergi seçiminde daha dikkatli davranmaya başlamış, derginin indeks durumu ve yayın politikası daha fazla sorgulanır hale gelmiştir.
  • Üniversiteler, kendi bünyelerinde de “yağmacı dergi listeleri” hazırlayarak adayları uyarmaya başlamıştır.
  • Doçentlik başvurularında, adayların yayınlarının yalnızca sayısına değil, nitelik ve dergi güvenilirliğine de bakılması yönünde önemli bir paradigma değişimi yaşanmıştır.

Kararın en kritik noktası, “yağmacı dergi” kavramının Türkiye’de resmi olarak tanımlanmış olmasıdır. Bu tarihten sonra, hem YÖK hem de ÜAK (Üniversitelerarası Kurul), doçentlik başvurularında bu tanımı temel alarak değerlendirmeler yapmaya başlamıştır.

YÖK’ün 30.12.2021 Tarihli Kararı ve Uygulama Esasları

Yükseköğretim Genel Kurulu’nun 30.12.2021 tarih ve 2021.18.643 sayılı kararı, 2019’da alınan ilk yağmacı dergi kararının devamı niteliğinde olup, kapsamı genişleten ve daha somut kriterler ortaya koyan bir düzenlemedir. Bu kararda özellikle uluslararası indekslerde (Web of Science vb.) taranan dergilerin hangi koşullarda yağmacı veya şaibeli dergi sayılabileceği açıklığa kavuşturulmuştur.

Kararın öne çıkan noktaları şunlardır:

  • Q1, Q2 ve Q3 sınıfındaki dergiler: Editöryal/basım sürecinde makale işlem ücreti (APC) talep etmeyen bu gruptaki dergiler yağmacı sayılmamaktadır.
  • Q4 sınıfındaki dergiler: Burada daha katı bir ayrım yapılmıştır:
    • APC talep etmeyen Q4 dergiler yağmacı kabul edilmemektedir.
    • APC talep eden Q4 dergiler ise, ancak bir akademik kuruluş (üniversite, enstitü, meslek derneği vb.) tarafından çıkarılıyorsa, 2010’dan önce yayın hayatına başladıysa ve abonelik sistemiyle çalışıyorsa yağmacı sayılmamaktadır.
  • Yukarıda belirtilen kriterlere uymayan Q4 dergiler, yağmacı/şaibeli dergi olarak kabul edilmektedir.

Bu karar, özellikle doçentlik başvurularında büyük önem taşımaktadır. Çünkü birçok adayın yayın yaptığı dergiler Q4 kategorisindedir. Dolayısıyla, başvuru sırasında derginin hem Q değerine hem de APC politikasına dikkat edilmesi zorunlu hale gelmiştir.

Kararın akademik yansımaları:

  • Adaylar için dergi seçimi daha da karmaşık hale gelmiş, yalnızca indekslenme durumu değil, derginin tarihi ve yayıncı kuruluşu da belirleyici olmuştur.
  • Üniversiteler, Q değerleri ve APC politikalarını içeren bilgilendirme notları hazırlamaya başlamıştır.
  • Hukuki açıdan ise, yanlış değerlendirme ihtimallerine karşı itiraz ve dava süreçleri daha sık gündeme gelmeye başlamıştır.

Ulusal Platformlar (Dergipark vb.) Üzerine Tartışmalar

Türkiye’de akademik yayıncılığın önemli platformlarından biri olan Dergipark, yüzlerce ulusal dergiyi barındırmasıyla öne çıkmaktadır. Ancak, yağmacı ve şaibeli dergiler tartışmasında zaman zaman Dergipark’ta yer alan bazı dergilerin de gündeme geldiği görülmektedir.

Dergipark dergilerinin değerlendirilmesinde öne çıkan noktalar şunlardır:

  • Dergipark, ulusal bir platform olup, her dergi kendi yayın politikası ve hakemlik süreci doğrultusunda işlemektedir. Dolayısıyla platformun varlığı tek başına derginin saygın ya da yağmacı olduğunu göstermemektedir.
  • Bazı dergiler, hakemlik sürecini titizlikle işletirken; bazıları yalnızca formalite düzeyinde değerlendirme yapabilmektedir.
  • YÖK ve ÜAK kararları doğrultusunda, Dergipark’ta yer alıyor olmak otomatik olarak yağmacı dergi sayılmamakta, ancak ilgili derginin şeffaflık, hakemlik ve etik ilkeleri dikkate alınarak ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekmektedir.
  • Özellikle doçentlik başvurularında, adayların “Dergipark’ta yayınladım, dolayısıyla geçerlidir” düşüncesine kapılmamaları, derginin niteliklerini ve akademik standartlarını ayrıca incelemeleri önemlidir.

Sonuç olarak, Dergipark ulusal akademik yayıncılığın gelişmesine katkı sağlayan değerli bir platformdur; ancak her dergi kendi uygulamaları çerçevesinde incelenmeli ve akademik değerlendirmelerde “otomatik güvenilirlik” varsayımıyla hareket edilmemelidir.

Uluslararası İndeksler (Web of Science, Scopus) ve Yağmacı Dergiler

Uluslararası akademik dünyada en çok kullanılan indeksler arasında Web of Science ve Scopus yer almaktadır. Bu indekslerde taranıyor olmak, genellikle derginin saygın ve güvenilir olduğu yönünde bir algı oluştursa da, bu durum tek başına yağmacı veya şaibeli dergi olmadığını garanti etmemektedir.

Web of Science ve Scopus’un yağmacı dergilerle ilişkisine dair önemli noktalar:

  • Geçmişte yaşanan örnekler: Web of Science ve Scopus’ta bir dönem taranmış, ancak sonradan etik ihlaller veya şeffaflık sorunları nedeniyle çıkarılmış dergiler bulunmaktadır. Bu nedenle, indekslenme durumu kalıcı bir güvence değildir.
  • YÖK’ün 2019 ve 2021 kararları: YÖK, yalnızca indekslenmeye bakılmaması gerektiğini açıkça vurgulamıştır. Özellikle Q4 kategorisindeki dergiler, makale işlem ücreti (APC) talep etmeleri ve etik süreçleri işletmemeleri halinde yağmacı/şaibeli sayılabilmektedir.
  • Q değeri ve çeyreklik dilim: Web of Science’da dergilerin etki faktörüne dayalı olarak belirlenen Q değerleri, derginin saygınlığı açısından belirleyici kabul edilmiştir. Ancak YÖK kararları, Q4 grubundaki dergiler için ek kriterler getirerek, sadece indekslenmiş olmanın yeterli olmadığını ortaya koymuştur.
  • Scopus özelinde: Scopus’ta da benzer bir durum söz konusudur. Scopus taraması, derginin belli bir akademik denetimden geçtiğini gösterse de, yağmacı yayıncılık iddialarıyla anılan bazı dergilerin bu indekslerde geçici olarak yer aldığı bilinmektedir.

Bir derginin Web of Science veya Scopus’ta taranıyor olması, akademik açıdan önemli bir gösterge olmakla birlikte, doçentlik başvurularında tek başına güvenilirlik kriteri olarak kabul edilmemektedir. YÖK ve ÜAK kararları doğrultusunda, derginin Q değeri, APC politikası, yayın geçmişi ve etik süreçleri de ayrıca incelenmek zorundadır.

Q Değeri, Çeyreklik Dilim ve Etki Faktörünün Yağmacı Dergilerle İlişkisi

Akademik dergilerin uluslararası indekslerde değerlendirilmesinde kullanılan en önemli ölçütlerden biri Q değeri ve çeyreklik dilimdir. Web of Science verilerine dayalı olarak belirlenen bu sistemde dergiler Q1’den Q4’e kadar sınıflandırılır. Q1, en saygın ve yüksek etki faktörüne sahip dergileri ifade ederken, Q4 en alt dilimde yer alan dergilerdir.

Etki faktörü (Impact Factor) ise, dergide yayımlanan makalelerin aldığı atıf sayısına göre hesaplanır ve derginin akademik dünyadaki görünürlüğünü yansıtır. Ancak bu ölçüt tek başına bir derginin saygınlığını garanti etmez. Nitekim birçok yağmacı dergi, sahte veya yanıltıcı etki faktörleri beyan ederek akademisyenleri yanıltmaya çalışmaktadır.

YÖK’ün 2019 ve 2021 kararlarında özellikle Q4 dergiler ayrı bir kategori olarak ele alınmıştır. Çünkü yağmacı yayıncılığın en çok görüldüğü alan bu gruptur. Özellikle makale işlem ücreti (APC) alan Q4 dergiler, belirli kriterleri karşılamadığı sürece yağmacı veya şaibeli dergi olarak kabul edilmektedir.

Bu bağlamda, doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yolları açısından Q değeri kritik öneme sahiptir. Bir yayının Q1 veya Q2’de olması genellikle sorun oluşturmazken, Q4’teki bir yayının yağmacı olarak değerlendirilmesi halinde adayın akademik süreci olumsuz etkilenebilir. Böyle bir durumda adayın, karara karşı itirazda bulunma ve gerekirse yağmacı dergi iddiasına karşı dava açma hakkı bulunmaktadır.

Akademik Kitap, Yayınevi ve Yağmacı Yayıncılık İlişkisi

Yağmacı yayıncılık yalnızca dergilerle sınırlı değildir; son yıllarda akademik kitap ve yayınevleri üzerinden de benzer sorunlar gündeme gelmiştir. Bazı yayınevleri, akademik kriterleri gözetmeden, yalnızca ücret karşılığında kitap ya da kitap bölümü yayımlamakta ve bunu akademik teşvik veya başvuru süreçlerinde kullanılacak bir “yayın” gibi sunmaktadır.

Bu tür yayınevlerinin temel özellikleri şunlardır:

  • Editöryal süreçler ve hakemlik mekanizmaları işletilmez.
  • Yayımlanan kitap veya bölümlerin bilimsel niteliği düşük olur.
  • Akademisyenlerden doğrudan ücret talep edilir.
  • Yayınlar ulusal ya da uluslararası düzeyde hiçbir saygın indeks tarafından taranmaz.

YÖK ve ÜAK, bu tür yayınları da dikkatle değerlendirmektedir. Özellikle doçentlik başvurularında yağmacı ve şaibeli dergi iddiası yanında, yağmacı yayınevlerinde basılan kitaplar da adayların başvurusunu olumsuz etkileyebilmektedir.

Böyle bir durumda adayların hem itiraz hakkı hem de gerekirse yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç kapsamında idari dava açma hakkı vardır. Çünkü yayınevi veya kitap üzerinden yapılan yanlış nitelendirmeler de doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yolları kapsamında değerlendirilmektedir.

Doçentlik Başvurularında Yayınların Değerlendirilmesi ve Yağmacı Dergi İddiaları

Türkiye’de akademik yükseltmelerin en kritik aşamalarından biri olan doçentlik başvurusu, adayların yayınlarının niteliği üzerinden şekillenmektedir. Bu süreçte, yalnızca yayın sayısı değil, yayınların yapıldığı dergilerin güvenilirliği de önemli bir kriterdir. Son yıllarda en çok tartışılan konulardan biri, doçentlik başvurusunda yağmacı ve şaibeli dergi iddiası olmuştur.

Bir yayının yağmacı veya şaibeli dergide yapıldığı gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılması, adayın akademik kariyerini doğrudan etkileyebilir. Bu nedenle, değerlendirme sürecinde hem YÖK kararları hem de ÜAK uygulamaları belirleyici olmaktadır. Özellikle Q4 kategorisindeki dergilerde yayımlanan makaleler, makale işlem ücreti (APC) alınması veya şeffaf olmayan hakemlik süreçleri nedeniyle daha sık tartışma konusu olmaktadır.

Bu noktada adayların bilmesi gereken en önemli husus, yanlış ya da haksız bir karar karşısında doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yollarına başvurabilecek olmalarıdır. İlk aşamada ÜAK nezdinde itiraz yapılabilir, itiraz reddedildiğinde ise adayın idari yargı mercilerine başvurması mümkündür. Böylece, süreç yalnızca akademik bir tartışma olmaktan çıkar, aynı zamanda yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç haline dönüşür.

Nitekim geçmişte verilen bazı emsal kararlarda, adayların lehine sonuçlar ortaya çıkmıştır. Özellikle hakemlik süreci işletilmiş, akademik katkı sağlayan yayınların yalnızca derginin sınıflandırılmasına dayanarak reddedilmesi, bazı durumlarda mahkemelerce iptal edilmiştir. Bu tür davalar, “yağmacı dergi iddiasına karşı dava” açan akademisyenler için yol gösterici olmuştur.

Yağmacı Dergi İddiasının Akademik Kariyere Etkileri

Akademik dünyada bir adayın en önemli hedeflerinden biri, başarılı bir şekilde doçentlik başvurusu sürecini tamamlamaktır. Ancak bu süreçte karşılaşılan en büyük sorunlardan biri, doçentlik başvurusunda yağmacı ve şaibeli dergi iddiası ile yayınların geçersiz sayılmasıdır. Bu tür bir iddia, yalnızca başvurunun reddedilmesine yol açmakla kalmaz, aynı zamanda adayın akademik itibarını da olumsuz etkiler.

Yağmacı dergi iddiası, akademisyenlerin bilimsel üretkenliğinin sorgulanmasına neden olur. Bu durum, hem ulusal hem de uluslararası düzeyde akademik işbirliklerini, atama-yükseltme süreçlerini ve bilimsel projelere katılım fırsatlarını doğrudan etkileyebilir. Ayrıca, adayın yayın geçmişinde “şaibeli” olarak görülen dergilerde makale bulunması, ilerleyen yıllarda yapılacak diğer akademik başvurularda da sorun yaratabilir.

Böylesi bir durumda, akademisyenin en önemli güvencesi doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yollarıdır. Aday, önce ÜAK nezdinde itiraz başvurusu yapabilir, itiraz sonuçsuz kaldığında ise idari yargıya giderek yağmacı dergi iddiasına karşı dava açma hakkına sahiptir. Bu süreç, yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç kapsamında değerlendirildiğinden, idarenin verdiği kararlar yargı denetimine tabidir.

Nitekim emsal yargı kararları incelendiğinde, yalnızca derginin kategorisine bakılarak yapılan bazı olumsuz değerlendirmelerin iptal edildiği görülmektedir. Bu da, adayların doğru ve zamanında başvurular yapmaları halinde, kariyerlerinin olumsuz etkilenmesinin önüne geçebileceklerini göstermektedir.

İtiraz Mekanizmaları ve Yargıya Başvuru Yolları

Doçentlik Başvurusunda Yağmacı ve Şaibeli Dergi İddiası nedeniyle bir yayının geçersiz sayılması, aday açısından önemli sonuçlar doğurur. Bu durumda izlenecek yol; önce idari itirazın etkin biçimde yürütülmesi, sonuç alınamazsa yargısal denetimin devreye sokulmasıdır. Aşağıdaki çerçeve, hem teknik hem de SEO uyumlu biçimde süreci özetler.

1) İdari itiraz (ÜAK) aşaması

  • Dilekçe ve dayanak: Kararın hangi yönlerden hatalı olduğunu, somut kriterlerle (hakemlik süreci, editöryal şeffaflık, yayın politikası, Q sınıflandırması–APC ilişkisi vb.) gösteren gerekçeli metin.
  • Delil paketi: Hakem raporları/karar yazışmaları, dergi editöryal kurulu ve süreç şeması, indeks kayıtları (güncel), derginin kurumsal yayınevi/kuruluş bağlantısı, APC politikasının şeffaflığı, ilk sayı tarihi ve düzenli periyod, DOI/ISSN doğrulamaları.
  • Mevzuata atıf: 2019 ve 2021 çerçevesinin ilgili ölçütleri ile uyumlu argümantasyon (yalnızca indekslenmenin tek başına yeterli olmadığını; asıl ölçütün etik ve şeffaf süreçler olduğunu vurgulayarak).
  • Talep: Kararın kaldırılması veya yeniden değerlendirme.

2) Yargı yolu (idari yargı)

  • Dava türü: İptal davası; gerekli hallerde yürütmenin durdurulması
  • Yetkili merci: İdare mahkemeleri; teknik konular için bilirkişi incelemesi istenebilir.
  • İspat stratejisi: Yayının bilimsel katkısını ve derginin etik/şeffaf süreçlerini gösteren deliller; idarenin takdir yetkisinin sınırları, ölçülülük ve eşitlik ilkeleri.
  • Anahtar vurgu: Haksız nitelendirme karşısında yağmacı dergi iddiasına karşı dava açılması, bireysel hakkın yanında kurumsal uygulamalara da yön verici emsal oluşturabilir.
  • Süreç bağlamı: Tüm aşamalar, geniş bir yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç bütünlüğü içinde değerlendirilir.

Yargı Kararları ve Emsal Örnekler

Türkiye’de akademik yükseltme süreçlerinde, özellikle doçentlik başvurusunda yağmacı ve şaibeli dergi iddiası ile ilgili çok sayıda yargı süreci yaşanmıştır. Bu davalar, adayların akademik kariyerleri açısından kritik bir öneme sahiptir ve aynı zamanda gelecekteki başvurular için emsal teşkil etmektedir.

Emsal yargı kararlarında öne çıkan noktalar şunlardır:

  • Mahkemeler, yalnızca derginin kategorisine (ör. Q4) bakılarak verilen olumsuz değerlendirmeleri yeterli bulmamıştır.
  • Hakemlik süreci işletilmiş, bilimsel katkı sağlayan yayınların “yağmacı” kabul edilmesi, bazı durumlarda hukuka aykırı bulunmuştur.
  • İdare, somut gerekçe göstermeden “şaibeli” nitelendirmesi yaptığında, bu kararlar iptal edilmiştir.
  • Bazı kararlarda, derginin Web of Science veya Scopus gibi indekslerde yer alması, idari değerlendirmeye karşı güçlü bir argüman olarak kabul edilmiştir.

Bu süreçlerin tamamı, geniş bir yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç olarak karşımıza çıkmaktadır. Akademisyenler, önce ÜAK’a yaptıkları başvurularla hak arayışına başlamış, sonuç alamadıklarında ise doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yolları kapsamında idari dava açmışlardır.

Özellikle son yıllarda açılan bazı davalarda, adayların lehine kararlar verilmiştir. Bu kararlar, ileride benzer durumda olan akademisyenler için yol gösterici niteliktedir. Haksız bir şekilde yayınları reddedilen adaylar, yağmacı dergi iddiasına karşı dava yoluna giderek akademik haklarını koruyabilmiştir.

Sikca Sorulan Sorular 4

Sıkça Sorulan Sorular

Doçentlik başvurusunda yağmacı ve şaibeli dergi iddiası ne anlama gelir?

Bu iddia, adayın yaptığı bir yayının bilimsel niteliği tartışmalı veya etik açıdan sorunlu görülen bir dergide yayımlandığı gerekçesiyle değerlendirme dışı bırakılmasıdır. Böyle bir durumda adayın yayın sayısı düşebilir ve başvurusu olumsuz etkilenebilir.

Yağmacı ve şaibeli dergi itiraz ve hukuki yollar nelerdir?

Öncelikle ÜAK nezdinde itiraz başvurusu yapılır. İtiraz reddedilirse, aday idari yargıya giderek kararın iptali için dava açabilir. Bu süreç, akademik olduğu kadar hukuki bir süreçtir.

Yağmacı ve şaibeli dergiler hukuki süreç nasıl işler?

İdarenin verdiği karar önce idari itirazla sorgulanır. İtirazın reddi halinde konu idare mahkemelerine taşınır. Mahkemeler, somut deliller ışığında karar verir ve idarenin keyfi uygulamalarını denetler.

Doçentlik başvurusu ve hukuki itiraz yolları arasında nasıl bir ilişki vardır?

Doçentlik başvurusu bir idari işlem olduğundan, her aşaması yargı denetimine açıktır. Aday, akademik değerlendirme sonucu haksız bulduğunda hem ÜAK’a başvurabilir hem de idare mahkemesinde dava açabilir.

Yağmacı dergi iddiasına karşı dava açılabilir mi?

Evet. İdarenin verdiği karara karşı idari dava açılabilir. Bu davalarda bilirkişi incelemesi yapılabilir, hakem raporları ve dergiye ilişkin belgeler delil olarak sunulabilir. Kazanılan davalar, hem adayın hakkını korur hem de emsal niteliği taşır.

YÖK’ün 2019 ve 2021 tarihli kararları bu süreçte neden önemlidir?

Bu kararlar, hangi dergilerin yağmacı/şaibeli kabul edileceğini belirleyen resmi çerçeveyi oluşturur. Dolayısıyla mahkemeler de değerlendirme yaparken çoğunlukla bu kararlara atıf yapmaktadır.

SIRADAKİ MAKALEMİZ : 

Baslik 2025 09 23T082144.607

Reform Avukatlık Bürosu

Ankara Avukat - Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz. Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu