Doçentlik İptal Davası Nedir? – Emsal Kararlar – Dilekçe – Tüm Süreç

Doçentlik iptal davası, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından verilen veya sonradan geri alınan doçentlik unvanının iptali kararına karşı açılan idari davadır. Bu dava, doçentlik başvurusu etik ihlal, sahte beyan, jüri hatası veya bilimsel yetersizlik gibi gerekçelerle iptal edilen akademisyenlerin, haklarını korumak ve hak ettikleri unvanlarını geri almak amacıyla başvurabilecekleri yasal yoldur.
ÜAK tarafından alınan iptal kararları, idari işlem niteliğinde olduğundan, doçentlik iptal davası İdare Mahkemelerinde açılır. Dava açma süresi, kararın akademisyene tebliğ edilmesinden itibaren 60 gündür. Bu sürede dava açılmazsa, karar kesinleşir ve geri dönüş imkânı kalmaz.
Doçentlik iptal davasının temel amacı; iptal kararının hukuka, usule ve akademik etik kurallara uygun olup olmadığının yargı denetimine tabi tutulmasını sağlamaktır. Eğer mahkeme, iptal kararında hukuka aykırılık tespit ederse, doçentlik başvurusunda süreç kaldığı yerden devam eder. Sürecin geldiği aşamaya göre unvanını, haklarını ve özlük statüsünü vb. geri kazanır.
ÜAK Hangi Durumlarda Doçentlik Başvurusunu İptal Eder?
ÜAK, doçentlik başvurusunu; adayın etik ilkelere, başvuru koşullarına veya bilimsel yeterlilik kriterlerine uymadığını tespit ettiğinde iptal edebilir. Bu iptaller, genellikle etik ihlal incelemeleri, asgari koşulların sağlanamaması veya eser inceleme sürecinde başarısız değerlendirme gibi gerekçelere dayanır.
ÜAK tarafından doçentlik başvurularının iptal edilmesine yol açan başlıca nedenler şunlardır:
- Etik ihlal (intihal, aşırma veya bilimsel yanıltma vb.) tespiti,
- Asgari başvuru koşullarının sağlanamaması (yayın puanı, kriter eksikliği, belge yetersizliği vb.),
- Eser incelemede başarısız bulunma veya jüri değerlendirmesinde olumsuz görüş verilmesi.
Bu durumlarda ÜAK, başvuruyu reddedebileceği gibi, geçmişte verilmiş bir doçentlik unvanını da iptal edebilir. İptal kararı idari nitelikte olduğundan, adaylar bu kararlara karşı doçentlik iptal davası açma hakkına sahiptir.
Mahkeme kararlarında da vurgulandığı üzere, ÜAK’ın etik ihlal veya başarısızlık tespitine dayalı kararlarının somut delil ve objektif gerekçelerle desteklenmesi gerekir. Aksi hâlde, iptal işlemleri hukuka aykırı bulunarak yargı kararıyla geri alınabilir.
Doçentlik Başvurusu veya Unvanı İptal Edildiğinde Ne Yapılmalı?
Doçentlik iptal davası, ÜAK tarafından verilen iptal veya ret kararına karşı akademisyenlerin başvurabileceği en etkili hukuki yoldur. Eğer doçentlik başvurusu iptal edilmiş, eser incelemede başarısız olunmuş ya da etik ihlal iddiası ile unvan geri alınmışsa, kararın hukuka uygunluğu idari yargı mercilerinde denetlenebilir.
İptal kararına karşı izlenmesi gereken adımlar şunlardır:
Kararın Tebliğini Bekleyin:
ÜAK’ın iptal veya ret kararı yazılı olarak tebliğ edilmelidir. Tebliğ tarihi, dava açma süresinin başlangıcıdır.
Dava Süresine Dikkat Edin:
Kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde ilgili İdare Mahkemesinde dava açılabilir. Bu süre hak düşürücüdür; kaçırılması durumunda iptal kararı kesinleşir.
Yürütmenin Durdurulması Talep Edin:
Doçentlik unvanının iptali veya başvurunun reddi, kişinin akademik statüsünü doğrudan etkiler. Bu nedenle dava dilekçesinde “yürütmenin durdurulması” talebiyle, kararın geçici olarak askıya alınması istenmelidir. Mahkeme bu talebi kabul ederse, dava süresince unvan korunur.
Hukuki Dayanakları Belirleyin:
Dava dilekçesinde, iptal kararının somut delile dayanmadığı, usule aykırı yürütüldüğü veya etik incelemenin objektif olmadığı hususları ayrıntılı şekilde açıklanmalıdır. Özellikle eser inceleme başarısızlığı veya asgari koşul eksikliği gibi gerekçelerin bilimsel nesnelliği tartışmaya açılabilir.
Doçentlik Hukuku Avukatından Destek Alın:
Bu tür davalar, hem idari yargılama usulü hem de yükseköğretim mevzuatı bilgisi gerektirdiği için uzmanlık ister. Deneyimli bir doçentlik hukuku avukatı, hem sürecin hızlanmasını hem de delillerin etkili sunulmasını sağlar.
Mahkeme kararlarına göre, ÜAK’ın iptal işlemleri; etik ihlal, asgari koşul eksikliği veya eser inceleme başarısızlığı gibi gerekçelerle verilmiş olsa bile, yeterli bilimsel temele dayanmıyorsa iptal edilebilir. Bu nedenle her akademisyen, kendisine yöneltilen kararın hukuka uygunluğunu yargı denetiminde sorgulama hakkına sahiptir.

Doçentlik İptal Davası Nasıl Açılır?
Doçentlik iptal davası, ÜAK tarafından verilen etik ihlal, eser incelemede başarısızlık veya asgari koşulların sağlanamaması gerekçesiyle alınan iptal kararlarına karşı açılan en önemli hukuki yoldur. Bu dava sayesinde akademisyen, doçentlik unvanı nasıl geri alınır sorusuna yasal bir yanıt bulabilir ve kararın hukuka uygun olup olmadığını mahkeme önünde tartışabilir. Doğru ve zamanında açılan bir dava, unvanın korunmasını, yürütmenin durdurulmasını ve akademik itibarın iadesini sağlayabilir.
Kararın Tebliği ve Süre Başlangıcı
ÜAK’ın iptal veya ret kararı yazılı olarak akademisyene tebliğ edilir. Bu tebliğ tarihi, davanın açılması için sürenin başladığı andır. İdari Yargılama Usulü Kanunu’na göre dava süresi 60 gündür. Bu süre içinde dava açılmazsa iptal kararı kesinleşir. Doçentlik davaları açısından süre son derece önemlidir; geç açılan davalar “süre aşımı” nedeniyle reddedilir.
Yetkili Mahkemenin Belirlenmesi
Doçentlik iptal davası, kararın niteliğine göre idare mahkemesinde açılır. ÜAK kararları idari nitelikte olduğu için, idare mahkemeleri görevlidir. Ancak etik ihlal gibi karmaşık davalarda Danıştay doçentlik kararları emsal teşkil eder. Doğru mahkemede dava açılması, sürecin sağlıklı ilerlemesi için kritik öneme sahiptir.
Dava Dilekçesinin Hazırlanması
Dava dilekçesi, idari yargılamanın en önemli aşamasıdır. Dilekçede, iptal kararının somut delillerle desteklenmediği, etik incelemenin objektif yapılmadığı veya jüri değerlendirmesinin hatalı olduğu açıkça belirtilmelidir. Eğer başvuru aşamasında yazılı bir savunma sunulduysa, doçentlik itiraz dilekçesi örneği üzerinden bu savunma dava dilekçesiyle uyumlu hale getirilmelidir. Dilekçede kullanılacak dil açık, somut ve yargısal denetime uygun olmalıdır.
Yürütmenin Durdurulması Talebi
Doçentlik unvanının iptali, kişinin hem kariyerini hem maaşını hem de akademik konumunu doğrudan etkiler. Bu nedenle dava dilekçesinde mutlaka yürütmenin durdurulması talebi yer almalıdır. Mahkeme bu talebi kabul ederse, dava süresince unvan geçici olarak korunur ve işlem askıya alınır. Bu durum özellikle doçentlik yürütmeyi durdurma kararlarında büyük önem taşır; aksi halde akademisyen telafisi güç zararlarla karşılaşabilir.
Delillerin ve Belgelerin Sunulması
Davacı akademisyen, başvuru dosyasındaki tüm belgeleri eksiksiz olarak mahkemeye sunmalıdır. Eser inceleme raporları, etik kurul tutanakları, jüri değerlendirme yazıları ve ÜAK yazışmaları delil olarak kullanılabilir. Bu belgeler, doçentlik dava sonuçları üzerinde doğrudan etkili olur. Mahkemeler özellikle somut delil ve bilimsel objektiflik aradığı için, iddialar belgelerle desteklenmelidir.
Avukat Desteği ile Sürecin Yönetilmesi
Doçentlik iptal davası, hem idari yargılama hem de yükseköğretim hukuku bilgisini gerektiren özel bir dava türüdür. Bu nedenle sürecin bir doçentlik hukuku avukatı tarafından yürütülmesi büyük avantaj sağlar. Uzman bir avukat, dava süresini doğru hesaplar, ÜAK’a karşı dava dilekçesini mevzuata uygun hazırlar ve doçentlik mahkeme kararları arasından lehe emsal kararları mahkemeye sunar. Doğru stratejiyle yönetilen dava, akademisyenin unvanını geri kazanmasını kolaylaştırabilir.
Doçentlik İptal Davasında Dava Açma Süresi ve Yetkili Mahkeme
Doçentlik iptal davası, ÜAK tarafından verilen iptal kararının akademisyene tebliğinden itibaren 60 gün içinde açılmalıdır. Bu süre, idari yargılamada hak düşürücü niteliktedir. Davalar idare mahkemelerinde açılır. Süresi geçirilen veya yanlış mahkemede açılan doçentlik davaları, içerik ne kadar haklı olursa olsun usulden reddedilir. Bu nedenle başvuru sahiplerinin süreci dikkatle yürütmesi ve gerekirse doçentlik hukuku avukatı desteği alması büyük önem taşır.
Doçentlik İptal Davasında Yürütmenin Durdurulması Talebi Ve Sonuçları
Mahkeme tarafından yürütmenin durdurulması talebi kabul edilirse, ÜAK’ın iptal kararı geçici olarak askıya alınır ve doçentlik başvurusu kaldığı aşamadan devam eder. Aday hangi aşamada takılmışsa, süreç o noktadan yeniden işler. Örneğin başvuru asgari koşullardan reddedilmişse, yürütme kararıyla dosya eser inceleme aşamasına geçer; etik incelemeden dönmüşse, etik kurul süreci yeniden değerlendirilir. Bu karar sayesinde akademisyen, dava sonuçlanıncaya kadar başvuru sürecini işletmiş ve hakkını korumuş olur. Yürütmenin durdurulması, özellikle doçentlik iptal davası sürecinde, telafisi güç zararların önlenmesi için en etkili hukuki araçtır.
Ancak yürütmenin durdurulması kararı, davanın kabul edildiği anlamına gelmez. İdare hukukunda yürütmenin durdurulması, yalnızca işlemin uygulanması hâlinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğabileceği durumlarda verilen geçici bir tedbirdir. Yani mahkeme, davanın esasına henüz karar vermemiştir; sadece dava sonuçlanıncaya kadar statükoyu korur.
Bu nedenle, yürütmenin durdurulması kararı alınmış olsa bile dava süreci dikkatle takip edilmeli, savunmalar ve deliller eksiksiz şekilde sunulmalıdır.

Doçentlik İptal Davasında Yürütmenin Durdurulması Emsal Karar
Ankara İdare Mahkemesi’nin 28/03/2025 tarihli kararında, davacının 2023 yılı Ekim dönemi doçentlik başvurusu kapsamında yapılan bilirkişi incelemesi sonucunda eserlerinin doçentlik alanı için yeterli nitelik, nicelik ve bilimsel değere sahip olduğu tespit edilmiştir. Mahkeme, buna rağmen adayın “eser incelemesinde başarısız sayılması” yönündeki ÜAK işleminin hukuka aykırı olduğunu belirterek, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27. maddesi gereğince işlemin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir.
Kararda, işlemin uygulanmaya devam etmesinin akademisyen açısından mesleki yönden telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceği açıkça vurgulanmıştır.
Bu karar, doçentlik başvurusu eser inceleme aşamasında başarısız bulunan adaylar için önemli bir emsal oluşturmuştur. Anılan kararın bir bölümü şu şekildedir:
“Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş olup, davalı idare tarafından yapılan itiraz yerinde görülmeyerek Mahkememizce yürütmenin durdurulmasına kararına esas alınabilecek nitelikte bulunmuştur. Bu durumda; dava dosyasında bulunan bilgi ve belgeler ile davacının 2023 yılı Ekim Dönemine ilişkin doçentlik başvuru dosyası üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişilerce hazırlanan bilirkişi raporlarının birlikte değerlendirilmesinden, davacının eserlerinin, başvurulan doçentlik alanı için nitelik, nicelik ve bilimsel yönden yeterli olduğu saptanıldığından, davacının doçentlik başvurusunun eser incelemesi aşamasında başarısız olduğundan bahisle iptaline ilişkin dava konusu işlemde hukuku uyarlık görülmemiştir.
Öte yandan, hukuka aykırılığı Mahkememiz kararıyla ortaya konulan dava konusu işlemin, uygulanması halinde davacı için mesleki yönden telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabileceği de açıktır. Açıklanan nedenlerle; açıkça hukuka aykırı olan ve uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararlar doğurabileceği sonucuna varılan dava konusu işlemin, 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına, kararın tebliğinden itibaren 7 gün içerisinde Ankara Bölge İdare Mahkemesi’ne itiraz yolu açık olmak üzere, 28/03/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”
Doçentlik Davalarında Bilirkişi Raporu ve Mahkeme Değerlendirmesi
Doçentlik iptal davalarında bilirkişi raporu, mahkemenin karar verirken en çok dayandığı teknik inceleme aracıdır. ÜAK tarafından yapılan değerlendirmelerin objektifliği çoğu zaman bilirkişi görüşüyle test edilir. Bilirkişiler, davacının eserlerinin doçentlik alanına uygunluk, bilimsel katkı, özgünlük ve etik kurallara uyum açısından yeterli olup olmadığını inceler. Mahkemeler, özellikle “eser incelemede başarısız” veya “etik ihlal” gerekçesiyle iptal edilen başvurularda, bilirkişi raporlarını bağımsız ve belirleyici delil olarak kabul eder.
Nitekim son dönem Ankara İdare Mahkemesi kararlarında, bilirkişi incelemesi sonucunda adayın eserlerinin bilimsel açıdan yeterli bulunması hâlinde, ÜAK’ın olumsuz kararlarının yürütmesinin durdurulduğu görülmektedir. Bu nedenle bilirkişi raporunun içeriği, doçentlik dava sonuçları üzerinde doğrudan etkili olup davanın seyri bu rapora göre belirlenir.
Aşağıda eser incele aşamasında başarısız bulunan müvekkiller adına açtığımız davalarda da lehe gelen bilirkişi raporundan alıntılara yer verilecektir.
“…Adayın doktora sonrası uzmanlık alanından tamamen uzaklaştığı söylenemez. Adayın akademik çalışmalarının farklı alanlara yayılması bilimsel üretkenliğini azaltmaz. Kaldı ki bir bilim insanı akademik kariyerinde sadece doktora konusuna bağlı kalmak zorunda değildir.
Diğer yandan uluslararası akademik camiada son yıllarda çok disiplinli araştırmalar teşvik edilmektedir.”
“…Bilimsel çeşitliliğin akademik bir eksiklik olduğu görüşü tartışmalıdır. Disiplinler arası genişleme bilimsel ilerlemeye katkı sağlayabilir ve akademik kariyerin doğal bir parçası olabilir.”
“…Aday akademik çalışmalarında bir odaklanma sağlamamış, farklı alanlarda araştırmalar yapmıştır. Bu durum bilim camiasında kabul edilemez” ifadesine katılmak mümkün değildir. Zira bilimsel gelişmeler ışığında farklı alanlarda çalışmalar yapmak bazı durumlarda neredeyse zorunlu hale gelmektedir. Örneğin son derece güncel olan yapay zeka uygulamaları temelde bilgisayar bilimlerinin konusudur. Yapay zeka uygulamalarının bakım ve beslemenin otomasyonuyla yapıldığı bir işletmede kullanılması ve bu alanda hayvan ıslahı ve yetiştiriciliği konusunda çalışan bir araştırıcının konu üzerinde araştırma yapması ve sonuçlarını makaleye dönüştürmesi bilim camiası ile paylaşması neredeyse elzem bir durumdur.”
“…Sonuç olarak ileri sürülen iddialar tamamen yanlış olmasa da, kısmen doğruluk payı taşımaktadır. Özellikle adayın deneysel araştırmalarının az olduğu, ulusal yayınlarının deneysel olmadığı ve kantitatif ölçümlerle ilgili çalışmalarının sınırlı olduğu tespit edilmiştir. Bu durumda dosya geneli dikkate alındığında adayın tamamen deneysel çalışmalardan uzak durduğu veya hiç kantitatif analiz yapmadığı gibi mutlak ifadeler gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır. Bazı çalışmalarda istatistiksel analizler, anket verileri ve modellemeler kullanılmıştır. Bu çalışmalarda belirli bir akademik katkı sunduğu ve tamamen niteliksiz olmadığı göz önünde bulundurulmalıdır.”
“…Sonuç olarak “Adayın yüksek lisans ve doktora tez çalışması dışında özgün bilimsel araştırması yoktur” iddiası eksik ve yanlıştır. Adayın tezlerine dayalı çalışmalar yaptığı doğrudur, ancak bunların dışında bağımsız özgün bilimsel araştırmalar da bulunmaktadır.”
“…Sonuç olarak bu iddia tamamen doğru değildir. Adayın tekrarlayan çalışmalar yaptığına dair kesin bir kanıt bulunmamaktadır. Bazı benzer konular üzerinde çalışılmış olmakla birlikte her çalışmanın farklı boyutları ele alınmıştır.”
“…Sonuç olarak, “Aday çok geniş bir alanda çalışmıştır” iddiası kısmen doğrudur ancak bu olumsuz bir durum değildir. Adayın çalışmaları birbirinden tamamen kopuk değildir. Bilim camiasında disiplinler arası çalışmalar teşvik edilen bir durumdur.”
“…Dosyada yer alan makale ve bildirilerin yayın yılları incelendiğinde, bazı yıllarda daha fazla akademik üretim olduğu, bazı yıllarda ise daha az yayın yapıldığı görülmektedir. Ancak bilimsel çalışmalarda araştırma sürecinin uzun ve aşamalı olduğu, yayın sıklığının dönemsel dalgalanma gösterebildiği, hakem süreci ve dergi kabul sürelerinin (bazı durumlarda 1 yılı geçmektedir) zaman aldığı düşünüldüğünde bu noktada herhangi bir problem görülmemektedir.
Adayın yayın yaptığı yıllara bakıldığında uzun süreli kesintiler olmadığı görülmektedir. Bazı yıllarda daha az yayın bulunması, bilimsel üretkenliğin azaldığı anlamına gelmez.
Sonuç olarak adayın bilimsel üretkenliğinde tamamen üretken olmayan uzun boşluklar olduğu iddiası doğru değildir.”
“…Dosyada yer alan makale ve bildiriler incelendiğinde, adayın bazı çalışmalarının tek yazarlı olduğu, bazılarında ise 2–3 yazar bulunduğu tespit edilmiştir. Bazı makalelerde ise 4 veya daha fazla yazar yer almakta, yani ekip çalışmaları da bulunmaktadır. Adayın sürekli aynı kişilerle çalışıp çalışmadığını belirlemek için yazar isimleri karşılaştırıldığında belirli ortak yazarlar ile tekrar eden çalışmalar olduğu, ancak farklı araştırmacılarla da ortaklık kurduğu görülmektedir.
Bu veriler ışığında adayın sadece tek yazarlı veya az sayıda yazarla çalıştığı iddiası genelleştirilemez.
Diğer yandan tek yazarlı çalışmalar bilimsel yeterlilik açısından olumsuz değerlendirilemez. Tek yazarlı yayınlar araştırmacının bağımsız bilimsel üretkenliğini gösterir. İki veya üç yazarla yapılan çalışmalar da olağan ve yaygın bir bilimsel işbirliği şeklidir.
Sonuç olarak adayın sadece tek yazarlı veya az sayıda yazarla çalıştığı iddiası gerçeği tam olarak yansıtmamaktadır.
Bazı çalışmalarında tek veya iki yazarlı yayınlar olsa da birçok çalışmasında 3 ve üzeri yazar bulunmaktadır.”
Doçentlik İptal Davası Emsal Kararları
Ankara İdare Mahkemesi, bilirkişi raporunu ve dosya kapsamındaki bilgi ile belgeleri birlikte değerlendirerek kararını vermiştir. Mahkeme, ÜAK tarafından verilen başarısızlık kararının objektif bilimsel ölçütlerle desteklenmediğini, bilirkişi raporunun ise teknik yönden yeterli ve hükme esas alınabilir nitelikte olduğunu belirtmiştir. Kararda özellikle, adayın sunduğu eserlerin sayısı, niteliği ve bilim alanına katkısının dikkate alınarak yapılan bilirkişi değerlendirmesinin belirleyici olduğu vurgulanmıştır.
“…Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı idare tarafından söz konusu rapora itiraz edilmiş ise de ileri sürülen itiraz sebepleri raporu kusurlandıracak mahiyette bulunmamış ve söz konusu rapor, mahkememizce hükme esas alınabilecek nitelik ve yeterlilikte görülmüştür. Bu durumda; dosyadaki bilgi ve belgeler ile, hüküm tesisi için yeterli görülen bilirkişi raporlarında yer alan değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında, davacının 2023-Ekim döneminde Eğitim Bilimleri bilim alanında doçentlik başvurusuna eklediği bilimsel eserlerin ilgili bilim alanı için yeterli nitelikte olduğu, dolayısıyla davacının eser incelemesinde yeterli niteliğe sahip olma koşullarını sağladığı anlaşıldığından davacının doçentlik sınavı eser incelemesi aşamasında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir.”
Aşağıdaki kararda mahkeme, bilirkişi raporu ve dosya kapsamındaki belgeleri birlikte değerlendirerek, adayın başvurduğu bilim alanının gereklerini karşıladığını tespit etmiştir. Eserlerinin, alanın disiplin özellikleriyle uyumlu, özgün ve bilimsel yenilik içeren nitelikte olduğu; eğitim ve araştırma faaliyetleriyle alana katkı sunduğu, çalışmalarında akademik etik değerlere bağlı kaldığı ifade edilmiştir.
“…Dosyadaki bilgi ve belgeler ile, hüküm tesisi için yeterli görülen bilirkişi raporlarında yer alan değerlendirmeler birlikte dikkate alındığında, davacının 2023-…. döneminde ……..bilim alanında doçentlik başvurusuna eklediği bilimsel eserlerin ilgili bilim alanı için yeterli nitelikte olduğu, dolayısıyla davacının eser incelemesinde yeterli niteliğe sahip olma koşullarını sağladığı anlaşıldığından davacının doçentlik sınavı eser incelemesi aşamasında başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde hukuka uygunluk görülmemiştir…”
Ankara İdare Mahkemesi tarafından incelenen bir başka doçentlik davasında, adayın beyan ettiği akademik yayınlara ilişkin olarak “yanıltıcı veya yanlış beyan” iddiası değerlendirilmiştir. Mahkeme, bilirkişi incelemesinde yer alan tespitleri dikkate alarak, adayın doçentlik başvurusu için gerekli puan barajını her iki durumda da sağladığını, bu nedenle yanlış beyan kastının bulunmadığını belirtmiştir.
Kararda, etik ihlalin oluşabilmesi için yalnızca şekli bir hatanın değil, kasıt unsurunun da açıkça ortaya konulması gerektiği vurgulanmıştır.
“…Yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda hazırlanan raporda, adayın tartışmalı yayını doktora öncesi olarak göstermiş olsa dahi doçentlik başvurusu için gerekli puan şartını zaten sağlamış olacağı, bu nedenle yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunma ihtiyacının bulunmadığı belirtilmiştir. Adayın, başvurusunda sehven bir yanlışlık yapmış olabileceği ancak bunun kasıtlı bir davranış olarak değerlendirilemeyeceği, dolayısıyla etik ihlal kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna varılmıştır. Bu itibarla, adayın kasıtlı olarak yanlış veya yanıltıcı beyanda bulunduğunun söylenemeyeceği anlaşıldığından, doçentlik yönetmeliği uyarınca başvurunun iptaline ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığına karar verilmiştir.”

Sıkça Sorulan Sorular
Doçentlik iptal davası nedir?
Doçentlik iptal davası, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) tarafından doçentlik başvurusunun reddedilmesi, etik ihlal kararı verilmesi veya unvanın geri alınması hâlinde açılan idari davadır. Bu dava ile aday, ÜAK kararının hukuka aykırı olduğunu iddia ederek yargı yoluyla iptalini talep eder.
Doçentlik davası hangi mahkemede açılır?
Doçentlik iptal davası, idari nitelikte bir dava olduğu için idare mahkemelerinde açılır.
Doçentlik iptal davası ne kadar sürer?
Mahkemelerin yoğunluğuna göre değişmekle birlikte, doçentlik davası ortalama 8 ila 18 ay içinde sonuçlanır. Ancak dava sürecinde yürütmenin durdurulması kararı verilirse, akademisyen geçici olarak haklarını korur.
ÜAK hangi durumlarda doçentlik başvurusunu iptal eder?
ÜAK, genellikle şu durumlarda iptal kararı verir:
Etik ihlal (intihal, aşırma, yanıltıcı beyan)
Asgari koşulların sağlanamaması (yayın puanı eksikliği vb.)
Eser inceleme aşamasında başarısız sayılma Bu durumlarda aday, doçentlik iptal davası açarak karara itiraz edebilir.
Doçentlik davasında yürütmenin durdurulması ne anlama gelir?
Yürütmenin durdurulması, mahkemece verilen geçici koruma tedbiridir. Bu karar, dava süresince ÜAK işleminin uygulanmasını durdurur. Akademisyen açısından telafisi güç zararların önlenmesini sağlar. Ancak yürütmenin durdurulması, davanın kazanıldığı anlamına gelmez.
Doçentlik iptal davasında bilirkişi raporu neden önemlidir?
Bilirkişi raporu, mahkemenin teknik konularda bilimsel değerlendirme yapmasını sağlayan en kritik unsurdur. Eserlerin niteliği, akademik katkı düzeyi, etik ihlal iddialarının doğruluğu gibi konular bilirkişi incelemesiyle belirlenir.
Doçentlik etik ihlal davası nasıl açılır?
Doçentlik etik ihlal davası, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Etik Kurulu tarafından verilen etik ihlal kararlarının iptali amacıyla açılan idari davadır. Etik ihlal kararları genellikle “yanıltıcı beyan”, “intihal”, “aşırma”, “çoklu yayın” veya “bilimsel etik dışı davranış” vb. iddialarına dayanır. Ancak her etik incelemede, ihlalin gerçekten kasıtlı olup olmadığı ve somut delillerle ispat edilip edilmediği büyük önem taşır. Bu davalar, kararın tebliğinden itibaren 60 gün içinde yetkili İdare Mahkemesi nezdinde açılır.
Doçentlik iptal davasında avukatla çalışmak zorunlu mu?
Zorunlu değildir, ancak önerilir. Doçentlik hukuku avukatı, yükseköğretim mevzuatına hâkim olduğu için sürecin hatasız ilerlemesini sağlar. Yanlış dilekçe veya süre aşımı, davanın reddine yol açabilir.
Doçentlik İptal Davasında Emsal Kararlar Ne Kadar Etkilidir?
Doçentlik iptal davalarında emsal kararlar, mahkemenin değerlendirme sürecinde oldukça önemli bir rol oynar. Her ne kadar idari yargı organları her dosyayı kendi delil ve koşulları içinde değerlendiriyor olsa da, Ankara İdare Mahkemesi ve Bölge İdare Mahkemesi tarafından verilmiş benzer nitelikteki kararlar, sonraki davalar için yol gösterici (emsal) nitelik taşır.
Doçentlik Davalarında Reform Hukuk Desteği
Doçentlik başvuruları, akademik liyakat kadar idari süreçlerin de doğru işletilmesini gerektirir. Reform Hukuk & Danışmanlık, ÜAK işlemlerine karşı açılan doçentlik iptal davaları, etik ihlal itiraz ve savunmaları gibi bir çok hususta uzman ekibiyle akademisyenlere hukuki destek sunmaktadır.
 
				



