Yükseköğretim Hukuku

Doçentlik Başvurusunda İtirazın Dava Süresine Etkisi – Emsal Karar İncelemesi

Doçentlik başvurularında başarısızlık kararına karşı yapılan itirazların, dava açma süresine nasıl etkide bulunduğu son dönemde en çok tartışılan hukuki konular arasındadır. Özellikle ÜAK Doçentlik Komisyonuna itiraz sürecinin, doçentlik dava açma süresi nasıl hesaplanır sorusunu doğrudan etkilemesi; akademisyenlerin hak kaybı yaşamaması açısından kritik öneme sahiptir.

Pratikte pek çok aday, doçentlik başvurusunda itiraz süresi devam ederken dava açmayı beklemekte; ancak bu durum kimi zaman doçentlik iptal davasında süreler bakımından sorunlara yol açmakta ve davaların “süre aşımı” gerekçesiyle reddedilmesine neden olmaktadır.

Bu yazıda, doçentlik başvurusunda itirazın dava süresine etkisi konusunu, yakın tarihli bir doçentlik davası emsal karar üzerinden inceliyoruz. Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 06.03.2025 tarihli kararı, hem akademisyenler hem de doçentlik davalarıyla ilgilenen hukukçular açısından önemli yönlendirmeler içermektedir.

Aşağıda önce hukuki çerçeveyi, ardından emsal kararı ve değerlendirmemizi bulabilirsiniz.

Doçentlik Başvurusunda İtiraz ve ÜAK Komisyonunun Hukuki Statüsü

Doçentlik başvuruları, akademik kariyerin en kritik aşamalarından biridir. Adayların eser inceleme süreci sonunda başarısız sayılmaları halinde, Üniversitelerarası Kurul (ÜAK) Doçentlik Komisyonuna itiraz hakkı bulunmaktadır. Bu itiraz mekanizması, idari işlemin kesinleşmesinden önce adaya bir tür yeniden değerlendirme imkânı tanır. Ancak uygulamada bu itirazın idari yargı süresine etkisi konusunda ciddi tartışmalar yaşanmaktadır.

Doçentlik başvurusunda itiraz süresi, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ve Doçentlik Yönetmeliği hükümleri çerçevesinde belirlenmekte olup, adaylar genellikle ÜAK’ın “itiraz süreci” tamamlanmadan dava açmak istememektedir. Fakat burada önemli bir hukuki ayrım vardır: ÜAK Doçentlik Komisyonu, klasik anlamda bir “üst makam” değil, başvuruları inceleyip değerlendiren aynı idari yapının devamıdır. Dolayısıyla bu mercie yapılan başvurular, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi anlamında “üst makama yapılan başvuru” niteliğinde değildir.

İYUK’un 11. maddesi, ilgililerin dava açmadan önce “üst makama veya işlemi yapan makama” başvurmaları halinde dava süresinin duracağını öngörür. Ancak ÜAK Doçentlik Komisyonuna yapılan itiraz doğrudan “idari itiraz” niteliğinde olsa da, bu komisyonun “üst makam” vasfı tartışmalıdır. Çünkü Doçentlik Yönetmeliği’nin 8. maddesinin üçüncü fıkrasında açıkça, “Adayların doçentlik sürecine ilişkin her türlü itirazları Komisyon tarafından incelenerek karara bağlanır.” hükmü yer almaktadır. Bu düzenleme, komisyonun bir “yeniden değerlendirme organı” olduğunu, yani kendi işlemini denetlediğini göstermektedir.

Bu nedenle, doçentlik başvurusunda itirazın dava süresine etkisi bakımından ÜAK Komisyonuna yapılan başvuruların, 2577 sayılı Kanun’un 11. maddesi kapsamında “üst makama başvuru” olarak kabul edilip edilmeyeceği kritik bir meseledir. Uygulamada farklı mahkemelerin bu konuda farklı yorumlar yaptığı görülmektedir. Bazı kararlar, bu itirazın dava süresini durdurduğunu kabul ederken; bazı mahkemeler, sürenin tebliğden itibaren işlemeye devam ettiği görüşündedir.

İşte bu noktada, doçentlik iptal davasında süreler bakımından yaşanan tereddütler, akademisyenlerin hak kaybına neden olabilmektedir. Çünkü adaylar, ÜAK nezdindeki itirazın sonuçlanmasını beklerken 60 günlük dava açma süresini kaçırabilmektedir. Oysa idari yargı açısından bu sürenin nasıl hesaplanacağı, “itirazın üst makama mı yoksa aynı makama mı yapıldığına” göre değişir.

ÜAK Doçentlik Komisyonuna itiraz hukuki açıdan bir üst makama başvuru değil, idarenin kendi kararını yeniden değerlendirmesidir. Bu durum, doçentlik dava açma süresi nasıl hesaplanır sorusuna da doğrudan etki etmektedir. Aşağıda, bu sürelerin İYUK hükümleri çerçevesinde nasıl belirlendiğini ve mahkemelerin hangi kriterleri esas aldığını inceleyeceğiz.

Doçentlik Davalarında Dava Açma Süresi Nasıl Hesaplanır?

Doçentlik Davalarında Dava Açma Süresi Nasıl Hesaplanır?

Doçentlik başvurusunda başarısız sayılan adaylar açısından en önemli konulardan biri, dava açma süresinin nasıl hesaplanacağıdır. Zira bu sürelerin yanlış yorumlanması, çoğu zaman davaların “süre aşımı” gerekçesiyle reddedilmesine neden olmaktadır. Bu durum, hem doçentlik iptal davasında süreler bakımından hem de adayın mahkemeye erişim hakkı açısından son derece önemlidir.

İdari yargılama hukukunda sürelerin nasıl hesaplanacağı 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 7. ve 11. maddelerinde düzenlenmiştir. Kanunun 7. maddesine göre;

“Dava açma süresi, yazılı bildirimin (tebliğin) yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar ve altmış gündür.”

Buna göre, doçentlik başvurusuna ilişkin ret veya başarısızlık kararının adayın erişimine açıldığı tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Bu tarihten sonraki günden itibaren 60 günlük dava açma süresi işlemeye başlar.

Ancak Kanun’un 11. maddesi, ilgilinin dava açmadan önce üst makama veya işlemi yapan makama başvurması hâlinde, bu sürenin duracağını belirtmektedir. Bu hüküm uyarınca, eğer aday, yetkili bir “üst makama” başvuru yaparsa, dava açma süresi idarenin cevap verdiği veya 60 günlük zımni ret süresi dolduğu tarihten itibaren yeniden işlemeye başlar.

Ne var ki, ÜAK Doçentlik Komisyonuna itiraz bu kapsamda değerlendirilip değerlendirilmeyeceği bakımından belirsizdir. Eğer ÜAK’ın “üst makam” sayılmadığı kabul edilirse, yapılan itirazın dava süresini durdurmayacağı; yani doçentlik dava açma süresi nasıl hesaplanır sorusunun cevabı, tebliğ tarihinden itibaren kesintisiz 60 gün olarak belirlenecektir.

Uygulamada, adayların büyük bölümü bu noktada hataya düşmektedir. Doçentlik Yönetmeliği m.8/3 gereği yapılan “itiraz başvurusu” süreci devam ederken, adaylar dava açmayı beklemekte; itiraz sonucunu aldıktan sonra dava açtıklarında ise mahkemeler tarafından davalar süre aşımı nedeniyle reddedilmektedir.

Bu nedenle, doçentlik başvurusunda itiraz süresi ne olursa olsun, adayların dava açma süresini ÜAK’ın cevabını beklemeden, tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde hesaplaması büyük önem taşır. Zira idare hukuku sisteminde sürelerin hak düşürücü niteliği vardır; mahkeme, bu süreleri resen gözetir ve geç açılan davaları esasa girmeden reddeder.

Bir başka deyişle, doçentlik davaları bakımından süre hesabı, sadece bir usul meselesi değil, doğrudan hak arama özgürlüğüyle ilgilidir. Nitekim Danıştay’ın ve bölge idare mahkemelerinin bazı kararlarında da, “itiraz merciinin üst makam sayılmadığı durumlarda sürenin durmayacağı” yönünde içtihatlar oluşturulmuştur.

Bu çerçevede, doçentlik iptal davasında süreler dikkatle hesaplanmalı; aday, süreci uzatmadan, gerekirse itiraz süreci devam ederken ihtirazi kayıtla dava açmalıdır. Aksi takdirde, dava açma hakkı tamamen ortadan kalkabilir.

Aşağıda yer alan Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 06.03.2025 tarihli emsal kararı, bu konuda yaşanan tipik bir uyuşmazlığı ve mahkemelerin nasıl bir değerlendirme yaptığına ilişkin somut bir örnek teşkil etmektedir.

docentlik davasi emsal karar degerlendirmesi

Ankara Bölge İdare Mahkemesi’nin 06.03.2025 Tarihli Emsal Kararının Değerlendirilmesi

Aşağıda, doçentlik başvurusunda itirazın dava süresine etkisi bakımından önem taşıyan Bölge İdare Mahkemesi kararı yer almaktadır:

Bölge İdare Mahkemesi Kararı – Ankara BİM, 4. İDD, E. 2025/1031 K. 2025/958 T. 6.3.2025

İSTİNAF BAŞVURUSUNDA BULUNAN
(DAVACI): K1
VEKİLİ: Av. K2 (E-Tebligat)
KARŞI TARAF (DAVALI): Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı (E-Tebligat)
VEKİLİ: Av. K3

İSTEMİN ÖZETİ:
Davacı tarafından; doçentlik başvurusu eser incelemesi aşamasında 31/05/2024 tarihli başarısız sayılma işlemine karşı yapılan 26/07/2024 tarihli itirazın, Üniversitelerarası Kurul Doçentlik Komisyonunun 15/08/2024 tarih ve 2024/08 sayılı toplantısında reddedilmesi işleminin iptali istemiyle açılan davada;

31/05/2024 tarihinde erişime açılan başvuru sonucunun (dava konusu işlem) 05/06/2024 tarihinde davacıya tebliğ edilmiş sayıldığı, bu tarihi izleyen günden itibaren 60 günlük dava açma süresinin başladığı, davacı tarafından İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında 26/07/2024 tarihinde davalı idareye yapılan başvuru ile dava açma süresinin durduğu, idarenin 21/08/2024 tebliğ tarihli cevabı ile sürenin yeniden işlemeye başladığı ve 05/06/2024 ila 26/07/2024 tarihleri arasında 51 gün geçtiği,

Davacının idarenin cevabının tebliğinden itibaren dokuz gün içinde, bu süre ara tatile rastladığı için en son 07/09/2024 tarihinde dava açması gerekirken bu süre geçtikten sonra 19/10/2024 tarihinde açılan iş bu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmadığı gerekçesiyle davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verildiği, Ankara 18. İdare Mahkemesince verilen 19/12/2024 gün ve E:2024/1805, K:2024/2198 sayılı kararın, davacı tarafından istinaf dilekçesinde; Üniversitelerarası Kurul Doçentlik Komisyonuna yapılan itirazın yetkili makama veya üst makama yapılmış bir itiraz mahiyetinde olmadığı,

Bu nedenle dava süresinin 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 11. maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği, Doçentlik Komisyonunun bir üst makam vasfında bulunmadığı, yapılan itirazın jüri üyelerinin davacının akademik çalışmalarına ilişkin değerlendirmelerine karşı, Doçentlik Yönetmeliği’nin 8. maddesinin 3. fıkrası uyarınca “Adayların doçentlik sürecine ilişkin her türlü itirazları Komisyon tarafından incelenerek karara bağlanır.” hükmüne göre yapıldığı, bu nedenle yapılan itirazın üst makama veya yetkili makama yapılmadığı, sürenin 2577 sayılı Kanun’un 7. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, verilen süre aşımı kararının mahkemeye erişim hakkının ihlali niteliğinde olduğu ileri sürülerek kararın kaldırılması istenmiştir.

SAVUNMANIN ÖZETİ:
Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı savunularak talebin reddi istenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince, 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek işin gereği görüşüldü:

İstinaf başvurusuna konu edilen Mahkeme kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun olup kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, 2577 sayılı Kanun’un 45/3. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun reddine, aşağıda dökümü yapılan 1.723,10 TL istinaf yargılama giderinin istinaf başvurusunda bulunan üzerinde bırakılmasına ve posta gideri avansından artan miktarın 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 333. maddesi uyarınca istinaf başvurusunda bulunana iadesine, 2577 sayılı Kanun’un 45. maddesinin 6. fıkrası gereğince diğer kanun yolları kapalı ve kesin olmak üzere, 06/03/2025 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Bu karar, doçentlik başvurusunda itirazın dava süresine etkisi konusundaki belirsizliği bir kez daha gündeme getirmiştir. Mahkeme, ÜAK’a yapılan itirazı İYUK m.11 kapsamında başvuru kabul etmiş ve süreyi durdurduğunu varsaymıştır; ancak buna rağmen nihai dava geç açıldığı için “süre aşımı” kararı vermiştir.

Burada kritik nokta şudur:

  • ÜAK Doçentlik Komisyonu üst makam mı?
  • Yoksa aynı idari yapı içinde sadece yeniden inceleme mercii mi?

Bu karar;

  • ÜAK süreci tamamlanmadan dava açmayı bekleyen akademisyenler için risk barındırmaktadır.
  • Doçentlik dava açma süresi nasıl hesaplanır? sorusunda temkinli yaklaşım gerektirir.
  • Adaylar, itiraz süreci devam ederken ihtirazi kayıtla dava açmayı değerlendirmelidir.

Kısacası, doçentlik davalarında süre hatası, telafisi imkânsız hak kaybına yol açabilir. Bu nedenle hem akademisyenlerin hem de temsilcilerinin süre hesabında son derece titiz davranması gerekir.

Bu makalenin hazırlanmasında lexpera.com adlı programdan destek alınmıştır.

SIRADAKİ MAKALEMİZ : 

siradaki makalemiz 1

Reform Avukatlık Bürosu

Ankara Avukat - Avukat Nalan KURU ve Av. Gökhan Yılmaz tarafından kurulmuş olup, Çankaya/Ankara’da bulunan avukatlık ofisinde faaliyet göstermektedir. Reform Ankara Hukuk Bürosu özellikle kamu hukuku ve özel hukuk alanında tecrübeli kadrosuyla hukuki ihtilafların çözümü noktasında hizmet vermektedir. Mesleğimizi yapmaktayken ön yargısız bir şekilde, dürüst , şeffaf , hızlı , iletişim halinde ve sonuç odaklı hareket etmekteyiz. Reform Hukuk ve Danışmanlık Bürosu Ankara , uzun yıllara dayanan tecrübesi ile gerek ulusal gerekse uluslararası alanda faaliyet gösteren müvekkillerine hukukun birçok farklı alanında danışmanlık ve dava takibi hizmetleri veren bir hukuk bürosudur. Büromuz farklı uzmanlık alanlarında başarı göstermiş avukatlardan oluşmaktadır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu